Abdullah Yıldız

Abdullah Yıldız

Çağrımız: “Haydi Camiye!”

Çağrımız: “Haydi Camiye!”

önceki yazımızda, Namaz Gönüllüleri’nin “Haydi Camiye” kampanyasının bugün başlayacağını müjdelemiştik. Bir sivil aydın insiyatifi olan Namaz Gönüllüleri Platformu, “Namazla Diriliş” seferberliğinin devamı mahiyetindeki bu proje ile, camilerimizi hayatın merkezi haline getirmeyi hedefliyor. Benzer bir çağrının, Ramazan’a girerken Diyanet İşleri Başkanı sayın Ali Bardakoğlu tarafından da yapılması, son derece sevindirici bir gelişme oldu. Geçen hafta, Platform’un “Haydi Camiye” çağrısını sizlerle paylaşmış ve metnin devamını bugün yayınlayacağımızı söylemiştik. Kalan bölüm şöyle:
Cami ile aramazdaki engelleri kaldıralım!
Camiye gitmemek için birçok bahane üretebiliriz. Oysa Asr-ı Saadet’te gözü görmeyenler bile camiye koşardı. “Beni mescide getirecek kimsem yok. Evimde namaz kılabilir miyim?” diyen, görme özürlü sahabiye Efendimiz: “Ezan sesini işitiyor musun?” diye sormuş, “Evet” cevabını alınca da “öyle ise davete katıl, cemaate gel” buyurmuştu. (Müslim, Mesacid, 255) Efencdimiz vefatına yakın, ayakta duracak takati olmadığı halde sahabilerin yardımıyla mescide gidip cemaatle son namazını eda etmiş, bu tavrıyla cemaate devam etmemek için öne sürdüğümüz bahanelerimizin hepsini geçersiz kılmıştır.
Mescidin yolunu keşfedelim!
Caminin bizim için ne muhteşem bir hazine olduğunu kavrayabilmek için Rabbimizin şu kudsî hadisteki müjdesine kulak vermek yeter: “Benim dünyadaki evlerim mescitlerdir. Misafirlerim ise oraları bina edip şenlendirenlerdir. Ne mutlu o kuluma ki evinde abdest alarak Beni evimde ziyarete gelir. Ev sahibinin de evine gelen misafirine ikram etmek borcu vardır.” (Buharî, Ezan, 36)
Cami, Hz. Peygamber döneminde Allah’a secde edilen yer, ümmeti eğiten ve bilinçlendiren mekân, hayatın merkezi ve toplum faaliyetlerinin odağı oldu. İslâm’ın güçlü ve berrak çağlarında bu hep böyleydi.
Mescidin fonksiyonlarının azaldığı çağlar ve İslâm toplumunun güçten düştüğü çağlardır. O halde bizler mescidin yolunu yeniden keşfetmeli değil miyiz? Camiyi; mihrabı, minberi, minaresi ile yeniden ortak sevgi odağı haline getirmeli değil miyiz? İşte yanıbaşımızda Allah’ın birliğini simgeleyen minareleriyle mahzun duran camilerimiz, her köşesini ihya edecek nefesler bekliyor. Allah sevgisiyle mescit inşa edenler, Allah sevgisi etrafında yaşayan bir toplum olabilirse, işte o zaman Peygamber Mescidi, her mescitte hayat bulur...
çocuklar Allah’ı camide tanır.
Camiler çocukların özgürlüklerini hissettiği özel bir mekandır. çocuk gözünde, cami sınırsız bir koşu alanıdır. çocuğun gönlünde, cami, tanıdık tanımadık bütün büyüklerin gülücükler dağıttığı, coşkuyla kucaklaştığı bayram yeridir. çocukça hayallerin büyüklerce onaylandığı tek yerdir cami... Büyüklerin büyülü dünyasından, ibadetin uhrevî atmosferine geçişin eşiğidir cami... Dininin sembollerini camide tanır çocuklar. İmamın, namaz kılanların, camiden çıkanların kendine sevimli gelmesine göre kalbine koyar dinin soyut varlığını. Kimi ünlü kişilerin çocukluk hayatlarında cami ve içindekilerle yaşadığı olumsuz hatıralar yüzünden Allah’a küstüğünü, Kur’ân’dan uzaklaştığını acıyla ve ibretle okuyabiliyoruz. Allah’ı sevmek, camiyi sevmekten geçiyor. Allah’ı sevdirmek, camileri sevimli hale getirmekten geçiyor. öyleyse, camilerimizi çocukların kendisinden kaçacağı yerler değil, kendisine kaçacağı yerler haline getirmek gibi çok acil bir görev bizi bekliyor. Değil mi?
Haydi, ailece camiye!
Gelin, güzelce camiye gidelim, camiyi güzel eyleyelim, cemaate katılmakla güzelleşelim. Cemaatle namaz kılmak, tek başına kılmaya göre 27 kat daha faziletlidir. Bu fazilete ailece nail olmak gerekir. Kadınların erkekler gibi cemaate devam etme yükümlülüğünün olmaması, camiye gelmelerine bir engel değildir. Bu onların aile içindeki konumları sebebiyle mazur görülmelerinden kaynaklanır. Ancak bir engelleri yoksa neden camiye gelmesinler ki? Peygamberimiz devrinde kadınların-kızların, vakit namazları ve cuma namazlarından başka bayram namazlarına da katıldığını biliyoruz. Hatta Efendimiz (s.), özürlü olanların da namaz kılamasalar da gelip bayram coşkusuna katılmalarını istemiştir. Hz.Peygamber (s.), kadınların mescide gitmelerinin engellenmemesini emretmiş, gece namazı için mescide gitmeye izin isteyen kadınların, güvenliklerinin sağlanmasını istemiştir. çocukların da camiye geldiklerini, hatta çok küçük yaşta hem de sabah namazında anneleri tarafından camiye getirildiğini biliyoruz. O halde günümüzün daha fazla imkânlara sahip camilerinde neden ailecek yer almayalım? Hanımları, kızları ve çocukları camiyle yeniden buluşturarak, dini hayatın canlılığını, ailede huzur ve mutluluğu daha iyi yakalayabiliriz.
Gelin, camileri şenlendirelim!
Camilerin Allah katındaki değerini kavrayabilmek için işte muhteşem iki âyet: “Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve âhiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başka kimseden korkmayanlar imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.” (Tevbe, 18) “Allah’ın mescitlerinde, Allah’ın adının anılmasına engel olan ve onların harab olmasına çalışandan daha zalim kim vardır?..” (Bakara, 114)
Allah’ın mescidlerini imar etmek de bize düşüyor, harab etmek de bizim elimizde... İmar edersek, oradan ümmet olarak, yepyeni bir hayata doğacağız. Harab edilmesine göz yumarsak, zulme ortak olacağız.
Cemaat caminin süsüdür. Cami de cemaatin huzur bulduğu mekandır. Cami cemaatle şenlenir, süslenir ve mamur olur. Cemaat camide nefeslenir, dinlenir. Cami cemaatle sevinir; cemaat de, camide, dünyanın telaşından, kirinden pasından temizlenir, arınır. O halde, camilerimizi cemaatsiz bırakarak harab etmeyelim!
Camilerimizi imar etmek için, camiyi ziyaret edelim, şenlendirelim. İçinde ibadet ettikçe, kapısına vardıkça, eşiğini aşındırdıkça camiler imar olacaktır. İçini çocuk, kadın, erkek hep birlikte cıvıl cıvıl insan nefesi ve sesiyle, dua fısıltısı ve ibadet coşkusuyla doldurdukça camilerimiz şenlenecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Yıldız Arşivi