Arada kaynayan önemli sorunlar
Tek bir gündeme kilitlendik. Oysa hayat devam ediyor ve çözüm bekleyen başka sorunlarımız da var. Bu kapsamda, okuyucularımın dikkat çektiği bazı sorunları paylaşarak; ateşli gündemin unutturduğu, arada kaynayan bu sorunların da bizim gerçeklerimizden olduğunu hatırlatmak istiyorum.
Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Zihin Engelliler Öğretmenliği öğrencisi Ceyda Yenipınar, yeni bir uygulamanın sakıncasına dikkat çekiyor: “Düşünmemiz gereken bir şey daha var: Gerçekten işimizin hakkını vererek yapabiliyor muyuz? Ne yazık ki sistem bunu düşünemiyor. Sınıf öğretmenlerinin 540 saatlik eğitimle ‘özel eğitim öğretmeni’ olarak atanması durumu söz konusu. Biz bu bölüme dört yılımızı verirken, sınıf öğretmenleri aldıkları 540 saatlik eğitimle bu meslekte çalışabiliyor. 540 saat eğitim, engelli kardeşlerimiz için ne kadar önemli bir sonuç doğurur? Lütfen devlet büyükleri... Yanlış atamalarla engelli kardeşlerimizin gelişimine engel olmayın. Bırakın da bu işi, işin uzmanları doğru bir şekilde yapsın.”
Sayın Milli Eğitim Bakanı’na duyurulur.
Doç. Dr. Şaban Yavuz Kır, PKK’ya verilen tavizlerden şikâyetçi ve uyarıyor: “PKK daha ne yapacak da terörle mücadele hatırlanacak? Herkes PKK konusunda üç maymunu oynuyor. Analar ağlamasın derken ülke ağlayacak. Hükümet çaktırmadan Türkiye’nin egemenlik hakkını doğuda PKK ile paylaşıyor ve sonunda darbeye gebe bir Türkiye... Bu konu sürekli halının altına süpürülüyor. Hükümet şeffaf davranmadığı gibi, halkı kandırıyor. Esas paralel yapı PKK iken, hayali bir irtica gibi ‘cemaat öcüsü’ ile uğraşıyoruz. Irak’taki Sünni ve Şiilerin birbirini öldürmesi gibi bir konjonktür yaşamaya başladık.”
Sayın Başbakan ne cevap verir, bilemiyorum.
Rıdvan Işık, Gülen Cemaati üzerinden koparılan fırtınada unutulan bazı gerçeklere işaret ediyor: “Paralel Örgütün kendine rakip gördüğü ve bölgenin (Güneydoğu) uyanışına vesile olan İslami yapılara yaptığı komplo ve kumpasın adedi, diğer İslami cemaatlere yapılanların toplamından fazladır. Sözde TAHŞİYE örgütü adıyla Risale-i Nur’a ve İslam’a Hizmetten gayrı bir endişesi olmayan insanlara yapılan komployu öğrenmiş bulunmaktayız. Aynı dönem bir çok gruba komplo ve tuzak kuruldu. Elazığ ve Malatya İHYA-DER ve Adıyaman ve ilçelerinde bulunan VAHDET-DER adlı İslami faaliyetlerde bulunan derneklere akla hayale gelmez nedenlerle astronomik cezalar verildi. Söz konusu derneklerin dosyalarının tekrar ele alınması yönünde ilgililere çağrıda bulunmanızı istirham ederim.”
Bakalım Sayın Adalet Bakanı bunu nasıl değerlendirecek.
S.Yılmaz, meslek okulu mezunlarının emeklilik haklarının “çalınması”ndan söz ediyor: “Bizler meslek okullarında eğitim görmüş, küçük yaşlarda çıraklık yapmış, yaşıtları oyun parklarında eğlenirken çalışmak zorunda kalmış insanlarız. Stajımızı yaparken, ya da çıraklık okullarına giderken bize verilen sigorta numarasıyla emekli olabileceğimiz söylendi. Bu konuda kandırıldık. Göz göre göre emeklilik hakkımız çalındı. Zamanın hükümetlerinden hiç biri ‘bu elemanların staj sigortaları ödeniyor, yaşlılık için bir garantileri yok’ diye düşünmedi. Yani haklarımız elimizden alındı. Devletin varlığı, vatandaşının mağduriyetini gidermek yönündedir. Çalınan haklarımızın geri verilmesini, emeklilik umutlarımızın yeniden yeşermesini talep ediyoruz.”
Biz de Sayın Çalışma Bakanı’na iletmiş olalım.
Süreyya Hanzala, torpilden yakınıyor: “CHP’nin AK Partili torpilli yakınlarını işe alma söylemi hiç de yabana atılacak türden değil. Bu insanlar sadece etkili, yetkili yerlerde AK Partili tanıdıkları sayesinde işe alınıyorlar, ama sandığa gittiklerinde de CHP-MHP’ye oy veriyorlar. Bu şekilde tanıdıklarım olduğu için yazıyorum. Kadın varlık sebebini AK Parti karşıtlığı üzerine kurmuş, ama ‘etkili tanıdığım var’ diye şu kurum senin, bu kurum benim, gayet yüksek maaşlarla ortada cirit atıyor.”
Sanırım Hükümet’in bu konuda ciddi bir araştırma yapıp tedbir almasının vakti geldi de geçiyor.
Melike Eser, Müslümanların İslam Devleti’ne olan inançlarının zayıflamasından ve Laik-Kemalist rejimi savunur hale gelmelerinden yakınıyor: “Bir dönemin ‘radikal abileri’, ‘Seyyid Kutup okuyanları’, Yoldaki İşaretler’den sohbet yapanları; şimdi ‘bu cemaat devlete sızıyor, devlet ele geçirilir mi?’ diye Cumhuriyet mitingçileri gibi konuşmaya başladı. Meğerse bunlar rejimi herkesten çok severlermiş.”
Tüm müslümanların akl-ı selimine havale ediyorum.
Mehmet Ekmekçi, uçaklarda alkollü içki servisinden şikayet ediyor: “THY iç hatlarda sadece busines bölümünde içki veriyor. Ama her zaman THY bileti alamıyoruz. Diğer firmalar iç hatlarda 40 dakikalık kısa uçuşlarda bile alkollü içecek satıyor. Biz Müslüman aileler, hanım ve çocuğumuzun hemen yan koltuğuna bu şekilde birisi denk gelirse, onun içtiği alkolün kokusunu duyuyor, sarhoş olmasıyla taşkınlık yapma çekincesiyle sıkıntı yaşıyoruz. Defalarca uçak firmalarına, Cumhurbaşkanlığına, Başbakanlığa yazdım ama nafile. ‘Meyhaneler şehir dışına’ deniyor, ama çocuğumun 10 cm yanında içki içilmesine müsaade ediliyor. Lütfen bunu yetkililere iletin.”
Sayın Ulaştırma Bakanı’nın ilgisine arzediyorum.
Hülâsa; tek bir gündemimiz yok. Artık başka sorunlara da eğilelim, değil mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.