Recep Garip

Recep Garip

Sanatın dili

Sanatın dili

Kül­tür ve sa­nat hiz­me­ti me­de­ni­yet hiz­me­ti­dir. Bu alan­da var­lık gös­te­re­bil­mek, üre­ti­ci ola­bil­mek, sa­na­tın bir ala­nın­da var ola­bil­mek bü­yük ça­ba­lar, gay­ret­ler is­ter. Emek ver­dik­çe sa­na­tın­da sa­nat­kâ­rı­na emek ver­di­ği­ni göz ar­dı ede­me­yiz. Me­kân­la­rın, ma­kam­la­rın bir ün­si­yet içe­ri­sin­de ül­fe­te dö­nüş­tü­rü­le­bil­me­si bu ça­ba­lar­la ger­çek­le­şir. Ve­ri­len en kü­çük kat­kı­nın bi­le bir bü­yük da­va­nın, bir bü­yük idea­lin uğ­run­da, an­la­yı­şın­da ve­ril­di­ği mu­hak­kak­tır. Her bir adım di­ğer adım­la­rın­da ön­cü­sü­dür.

Sa­nat, asıl sa­nat­kâ­ra eriş­mek­tir. “An­la­dım işi, sa­nat Al­la­h’­ı ara­mak­mış / Ma­ri­fet bu, ge­ri­si yal­nız çe­lik ço­mak­mı­ş” di­yen Ne­cip Fa­zıl bu du­yu­şu Pey­gam­be­ri­miz Haz­re­ti Mu­ham­me­d’­in se­sin­den, ne­fe­sin­den, ge­tir­di­ği in­san­lık öğ­re­ti­sin­den-va­hiy­den- alır el­bet­te. Ay­nı du­yuş asır­lar bo­yu şi­ir me­de­ni­ye­ti di­ye de ifa­de edi­len Bü­yük Os­man­lı şi­iri­miz­de de mev­cut­tur. Fu­zu­li­’den de bu tıl­sım biz­le­re el­bet­te ki ulaş­mak­ta­dır.

Sa­nat, in­san­da ya­rat­ma sı­fa­tı­nı kav­ra­tır. Sa­nat­la var edi­len nes­ne­nin yi­ne sa­nat ola­rak top­lu­ma fark­lı ka­za­nım­lar­la, duy­gu­lar­la, his­ler­le ve yo­rum­lar­la ye­ni şey­ler söy­le­me­nin teş­vik­çi­si olur. Böy­le bir alan­da es­te­tik do­ku­nuş­lar­la, es­te­tik söy­lem­ler­le ve es­te­tik du­yuş­lar­la in­san­dan in­sa­na ve in­san­dan ya­ra­tı­cı­ya doğ­ru bir yol alış de­ne­me­le­ri sür­dü­rü­lür. As­lın­da, Al­la­h’­tan in­sa­na ve in­san­dan in­sa­na doğ­ru bir dü­şün­ce at­mos­fe­ri oluş­tu­rul­mak­ta­dır.

G­­­ü­zel sa­nat­lar­da var edi­le­bi­len bu tür üre­tim­le­rin en bü­yük be­lir­gin özel­li­ği; gö­ze, gön­le, du­yu­şa ve his­se­di­şe es­te­tik zen­gin­lik­le ulaş­mak­tır. Sa­nat­kâ­rın öm­rün­ce sür­dür­dü­ğü bu ça­ba ye­ni şey­ler söy­le­ye­bil­me­yi de­ner­ken as­la sa­na­tın­dan ta­viz ver­me­den bu­nu yap­ma­nın pe­şin­de­dir. Mo­dern dün­ya­nın üret­tik­le­riy­le geç­miş­ten alı­nan de­ğer­le­rin bir­bi­riy­le ça­tış­ma­sın­dan zi­ya­de, bir­bi­ri­ni hem ta­mam­la­yan, hem de aşan ça­ba­lar ola­rak gö­rül­me­li­dir. Böy­le gö­rül­dü­ğün­de sa­nat­kâr ye­ni ara­yış­la­rı­nı sür­dü­rür. De­ğil­se kla­sik an­la­yış içe­ri­sin­de ka­la­rak ye­ni bir şey söy­le­me­miş olur. Kla­sik ça­lı­şan sa­nat­kâr­la­rı in­cit­me cüm­le­si de­ğil­dir bu­ra­da­ki ifa­de. Bi­la­kis kla­sik ça­ba­lar­la bu gü­ne ge­lin­miş­tir. On­lar yol aç­tı­lar bu gü­ne ta­şı­dı­lar sa­na­tı ve sa­nat­kâ­rı. On­la­rın iz­le­rin­den ye­ni şey­ler söy­le­ye­bil­mek, ye­ni kav­ra­yış­lar oluş­tur­mak sa­na­tı da sa­nat­kâ­rı da ge­liş­ti­rir.

Çağ­daş sa­nat ala­nın­da var olan plas­tik sa­nat­lar in­sa­na ufuk aç­ma­yı sür­dü­rü­yor. Dü­şün­dü­rü­cü sa­nat, ko­nu­la­rı olan sa­nat­tır. Res­min so­yut bo­yu­tuy­la renk­ler içe­ri­sin­de­ki dün­ya­la­ra da­la­rak, bir gök­ku­şa­ğı be­tim­le­me­si­ne ulaş­mak ve ora­dan fark­lı al­gı­lar­la, fark­lı du­yuş­lar­la ve fark­lı do­ku­nuş­lar ya­ka­la­ya­rak ese­ri iz­le­yi­ci­ye sun­mak res­sa­mın da is­te­di­ği­dir.

Öm­rün sür­dü­ğü an­lar, da­ki­ka­lar res­me yan­sır. On­lar­ca ve­ri­len emek son­ra­sın­da kal­bin, gö­zün ve gön­lün onay­la­dık­la­rıy­la bir ba­kı­ma gö­rü­cü­ye çık­ma te­la­şı­dır sa­nat­kâr­da­ki ha­re­ket­li­lik. Sa­nat ka­bi­li­ye­ti var­sa, sa­na­tın da var ol­ma­sı icap eder. Bu­nu or­ta­ya koy­mak ka­dar in­san­la­rın be­ğe­ni­si­ne su­na­bil­mek de önem­li­dir. Be­ğe­ni, in­sa­ni bir şey­dir. Fıt­ri­dir da­ha­sı. Be­ğe­nil­mek is­te­mek her bir bi­re­ye ait bir un­sur­dur. Oy­sa sa­nat­kâr or­ta­ya koy­du­ğu ürün­le­ri­nin il­gi gör­me­si­ni, be­ğe­nil­me­si­ni, il­ti­fat edil­me­si­ni öz­ler da­ha çok.

Sa­nat ken­di di­liy­le gö­rü­cü­ye çık­mış ve ge­len­le­ri kar­şı­la­mak­ta­dır. Sa­na­tın di­liy­le ko­nuş­ma­lı ki ara­da ir­ti­bat ku­ru­la­bil­sin. Sa­nat ile göz ara­sın­da olu­şan me­ta­fi­zik bir akı­mın var­lı­ğı, ki­şi­nin ru­hi du­ru­muy­la, te­fek­kür du­ru­muy­la ve kül­tü­rel bi­ri­ki­miy­le il­gi­li­dir. Ki­şi bak­tı­ğın­da res­min­de ken­di­si­ne bak­tı­ğı­nı gör­mek­te­dir.

Re­sim­le te­mas kur­mak bir ay­rı­ca­lık­lı za­man, ay­rı­ca­lık­lı ba­kış is­ti­yor.

Bir res­sa­mın atöl­ye­si, evi, bir ya­za­rın ya­zı­evin­den fark­lı de­ğil­dir. Düş­le­rin ya­şan­dı­ğı, kur­gu­lan­dı­ğı, dün­ya­nın bü­tün yön­le­ri­ne göz­le­rin çev­ril­di­ği me­kân­lar­dır bu­ra­la­rı. Ora­da ku­ru­lan düş­ler renk­ler­le dans ede­rek tu­val­de ka­lı­cı ol­ma­ya ça­ba har­car. Res­min il­ha­mı fır­ça­ya do­kun­du­ğu an­dan iti­ba­ren or­ta­da res­sam­dan iz kal­maz. Var olan res­min ken­di­si­ni res­sa­ma çiz­dir­me­si­dir, res­met­tir­me­si­dir. Göz­de var olan mad­de el­de me­ta­fi­zik­sel bir akım­la renk­le­nir. Bu da res­min yer­yü­zün­de to­par­lan­mış olan gör­sel mal­ze­me­le­rin ta­ma­mı­na işa­ret eder. Res­sa­mın bel­le­ği sü­rek­li ha­re­ket ha­lin­de­dir. Tıp­kı şai­rin bel­le­ği gi­bi­dir. Uy­ku­dan uyan­dı­ra­rak, res­me, şii­re, mu­si­ki­ye yön­len­di­rir.

Gör­me­yi ar­zu et­ti­ği­miz re­sim­ler­le gör­dü­ğü­müz re­sim­ler bi­zi as­lın­da dü­şün­dü­rür. Bu dü­şün­ce kı­sa za­man­da ka­çı­şa yö­nel­tir iz­le­yi­ci­yi. Be­ğe­ni, her res­min ta­le­bi­dir. Yal­nız­da sa­nat­kâ­rın be­ğe­nil­me ta­le­bi de­ğil­dir. Be­ğen­di­ği­miz öy­le­si­ne hoş, öy­le­si­ne gü­zel, öy­le­si­ne unu­tul­maz gün do­ğuş­la­rı, ba­tış­la­rı var­dır ki onu fo­toğ­raf­la­mak, ha­fı­za­mız­da mu­kim kal­ma­sı­nı sağ­la­mak için ça­ba har­ca­sak da o bir sü­re son­ra kay­bo­lur. Ye­ni­le­ri ye­ri­ni al­dık­ça düş­ler de ye­ni­le­nir. Ta­bi­atı iz­le­mek, in­san­la­rı iz­le­mek, her bir nes­ne­de böy­le bir var olu­şu duy­mak sa­nat­çı­nın do­ğur­gan­lı­ğı­nı ar­tı­rır. Bu­ra­da­ki bu do­ğur­gan­lık, üre­ti­ci­lik es­te­ti­ğin te­ra­zi­sin­den geç­mek mec­bu­ri­ye­tin­de­dir. İş­te iz­le­nen her tab­lo­da bu ge­çiş­le­ri gö­re­bil­me­yi de­ne­mek ka­lı­yor iz­le­yen­le­re. İz­le­ye­nin­de ha­zır­lık­lı gel­me­si ge­re­kir böy­le bir ser­gi­ye.

Ru­hun ha­zır­lı­ğı, res­sa­mın ha­zır­lı­ğıy­la ör­tüş­me­li­dir. Şai­rin ha­zır­lı­ğıy­la, şii­rin de ör­tüş­me mec­bu­ri­ye­ti gi­bi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Recep Garip Arşivi