Hebdo’nun çocukları
Bugün 27 Ocak.
BM’nin “Uluslararası Holokost Kurbanlarını Anma Günü” olarak belirlediği gün.
Türkiye’de de birileri bugün, Hitler Almanyası’nda öldürülen Yahudilerin anısına mum dikecek.
Bilkent Üniversitesi örneğin, resmi bir tören düzenliyor.
Rektör Abdullah Atalar ile bazı öğretim üyelerinin yanı sıra Türk Musevi Cemaati Başkanı İshak İbrahimzadeh birer konuşma yapacak.
“Kurbanlar” anısına mum yakma töreninin ardından, “Holokost Simgeleri” adlı fotoğraf sergisi açılacak Bilkent’te.
***
Bir diğer etkinlik ise İstanbul’da.
“DurDe Platformu” adlı grup, Beyoğlu’nda toplanıp “Holokost kurbanlarını” anacak.
Burada da mum ve ağıtlar yakılacak.
***
Gelelim asıl mevzumuza.
1-Malum Fransız derginin aşağılık yayınları ve içimizdeki Fransızların benzer girişimlerine Türk halkının tepkisi sürüyor.
Değişik etkinliklerle, Hz. Peygamber’e yönelik hakaretler ile Batı’dan yükselen İslam karşıtlığı protesto ediliyor.
Peki ya üniversitelerimizde durum ne?
Şimdiye kadar herhangi birinde akademik bir etkinlik düzenlenip, İslamofobi’ye karşı “gerçekler”in haykırıldığını görmedim, duymadım.
Ama aksine ülkenin önde gelen üniversitelerinden birinin “Holokost”a özel hassasiyet göstermesi garip değil mi?
Bilkent, “soykırım”lar konusunda bu kadar hassas ise eğer, İsrail’in Filistinlilere yönelik soykırım politikaları karşısında bugüne kadar ne yaptı çok merak ediyorum.
Yine birgün olsun Hocalı kurbanları anıldı mı bu üniversitede?
Yine Bilkent’te Doğu Türkistan’da süren Çin zulmü birkez olsun protesto edildi mi acaba?
Ermeni tezlerine karşı ne gibi bir bilimsel çalışma yapıldı mesela?
Hassasiyetlerdeki farklılık ve tarafgirlik öyle sırıtıyor ki, öfkelenmemek elde değil.
***
2- Ve “DurDe Platformu”.
Kimdir bunlar bileniniz var mı?
Grubun internet sitesine baktım, orada da “künye”lerini göremedim.
Diyor ki, bu esrarengiz grup:
“Biz ırkçılığa ve milliyetçiliğe ‘dur’ demek için kurulmuş bir platformuz.”
Ne güzel!
Bu duruşlarının gereği olarak da “Holokost kurbanlarını” anıyorlarmış.
O da güzel!
Peki benim güzel kardeşim, bu Fransız derginin hakaretlerine, Türkiye’deki benzer girişimlere, İslamofobi’ye karşı ne yaptınız?
“6-7 Eylül olayları” diyorsunuz, peki “6-7 Ekim” konusundaki tavrınız nedir?
“24 Nisan 1915” diyorsunuz, peki “26 Şubat 1992” tarihi size ne ifade ediyor?
“Kürtler” diyorsunuz, peki Cizre’de 7 aylık hamile kadının 2 çocuğuyla birlikte diri diri yakılmak istenmesi karşısında ne yaptınız?
“Antisemitizm” diyorsunuz, peki “Sabra ve Şatilla” ne?
Kem-küm.
***
Değerli okurlar, görüyor musunuz çifte standardı, kini, hainliği, cazgırlığı…
Bunlar “ırkçı” karşıtı falan değil,
Aksine “ırkçıların” ta kendileridir.
Yüzlerindeki maske,
Dillerindeki riya,
Kalplerindeki Müslüman Türk düşmanlığıdır.
Kanmayın sakın bunların süslü laflarına; “insan hakları”, “demokrasi”, “özgürlük” sloganlarına.