Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Işık doğudan gelir (2)

Işık doğudan gelir (2)

Emperyal Fantezilerin Doğuşu

Bu ulusu kıskanmamak nasıl mümkün olabilirdi? İngilizlerin erken modern dönemde Osmanlılar hakkında bildiklerini ve Osmanlılara karşı olan tutumlarını bu emperyal kıskançlık kavramı bağlamında tanımlamak, küçük bir ada ulusu olan İngilizlerin emperyal bir güce dönüşümü sürecini besleyen emperyal fantezilerin ve emellerin nasıl geliştiğinin anlaşılması için faydalı bir strateji sunmaktadır. Bununla birlikte, on yedinci yüzyılın sonuna varıldığında Britanyalıların denizlerde sağlamış olduğu hâkimiyet kendilerine ait bir imparatorluk emeline yaklaşıldığını hissettirmiş ve Britanyalıların Osmanlılara karşı hissettiği emperyal kıskançlık tavrının yerini yeni bir mütehakkim tavır almaya başlamıştır.

Erken modern dönem İngiliz yazarlar Osmanlı medeniyetini, Oryantalizm kavramını ve İngiliz emperyalizminin kültürel tarihini bugünkü anlayışımızı karmaşıklaştıracak şekillerde tasvir etmişlerdi. 

Osmanlı hanedanı ve bu hanedanın denizde ve karada hüküm sürdüğü uçsuz bucaksız bölge hakkındaki bilgiler, İngilizler için gerek Doğu pazarlarını kontrol altına almaya çalışan diğer Avrupa ulusları ile rekabet açısından, gerekse de kendilerine uluslararası boyutta geçerliliği olan yeni bir ulusal önem hissi yaratmada başlı başına bir gereklilik olmuştur.

İngilizler İspanyolları ve sahip oldukları imparatorluğu açıkça kıskanıyordu ve Yeni Dünya'nın zenginlikleri için onlarla rekabet etmeye çalışıyordu. Ancak Osmanlılara karşı duydukları kıskançlık daha farklıydı. İspanyol gemilerine saldırıp taşıdıkları altınları ve gümüşleri yağmalamak son derece karlı bir işti, ancak muazzam Osmanlı ordularını rakip edinmek gibi bir düşünce kesinlikle olmamıştı. Zaten Britanya'nın emperyal gücünün anahtarı kara orduları değil deniz gücüydü. Bunun da ötesinde, Osmanlılarla ticari ve stratejik ittifaklar kurmak İspanyol gücünü zayıflatmaya da yarıyordu.

İngilizlerin Osmanlı devletine karşı duydukları hayranlık ve kıskançlık on altıncı yüzyıldaki ilk ticari ve diplomatik ilişkilerden başlayıp on yedinci yüzyılın sonuna kadar devam etti. Bu dönemin sonuna varıldığında İngilizler artık kendilerini Britanyalılar olarak yeniden yaratmaya ve kendi doğu imparatorluklarının temellerini atmaya başlamışlardı. Osmanlılar hakkında erken modem dönemde yazılmış bu hayali, edebi ve şiirsel anlatımları yine o döneme ait tarihi belgelerle karşılaştırdığımızda açıkça görülmektedir ki; Osmanlı kültürü ve toplumuna duyulan hayranlık imparatorluk kurma yolunda ilerleyen bir ulus olan İngilizlerin kendileri hakkındaki düşünüş ve tasvir biçimlerini önemli oranda etkilemiştir. On yedinci yüzyıl sonu ve on sekizinci yüzyıl başında imparatorluk kurma emellerinin gerçekleşmesiyle, Osmanlılara karşı duyulan kıskançlık duygusunun yerini belki de her zaman mevcut olmuş olan bir üstünlük duygusundan kaynaklanan dostane bir kayıtsızlık almıştır.” 

Britanya projesi emperyalizmin ana rahmi

Tarım devrimi Ortadoğu, Anadolu ve Akdeniz üzerinden Avrupa’ya yayıldığında İngiltere daha bundan nasipsizdi. Romalılar döneminde İngilizler doğunun kültürü ve servetinin farkına vardı. Sonra 7. asırda Hristiyanlaştılar. Haçlı seferleri ağızlarına bir parça bal çaldı. Fakat adadaki İngiliz bilinci yetmezdi. İç karışıklıklar devam edip durdu. İskoçların İngilizlerle meydana getirdiği kanbağı ada birliğini sağlarken Britanya projesi geliştirildi. Bu daha sonra dünya gücü Osmanlı’yı da hayalî kanbağı ile kendisine bağlama hayalperestliğine ve kıskançlığa yol açtı. Ya bu büyük dünya devleti yıkılacak yahut kendisi için çalışacaktı. 

Doğunun zenginlikleri sadece yönetim biçimi değil ipek, baharat gibi ürünler ve atın sağladığı haşmetti. İpek dokumalar İngiltere’ye ilk defa Romalılarla birlikte gelmişti. Çin ve Orta Asya’dan… Aslında Osmanlı bir anlamda Roma’nın devamıydı. 

İngilizlerin Osmanlı Dünyası ile İlk Karşılaşmaları

Nennet ve Franses Avrupa’ya ulaşan Doğu halılarının büyük çoğunluğunun Venedik ve Ceneviz gibi İtalyan limanları kanalıyla ya Türkiye' den ya da bilhassa Mısır ve Suriye gibi diğer Osmanlı topraklarından ithal edilmiş' olduğunu da kabul etmektedirler. Pekala, bu kadar büyük miktarda Osmanlı halısı ve dokuma ürünü İngiltere'ye nasıl gelmişti? O dönemde İngiltere' de Anadolu desenli birkaç halı üretilmişti; ki bunlardan bilinen ilk örnek olan ve 'Venedik Çiçekli Halısı' denilen halı 1570 yılından kalmadır. Ancak bu tür halılar sayıca çok azdı ve demirbaş listelerinde de bu isimle belirtilmiş oldukları için gerçek Anadolu halıları ile karıştırılmamış olduklarını varsayabiliriz. O dönemde İngiltere kökenli halı tüccarları olmadığı için koleksiyoncular ya daha önce bahsedilen Antwerp'li Peter Vandewall gibi yabancı aracı kişilerle iş yapıyor, ya Akdeniz limanlarında ticaret yapan tüccarlarla doğrudan bağlantı kurma yoluna gidiyor, ya da eğer şanslılarsa bu halıları hediye olarak alıyorlardı.

Richard Hakluyt 1511 yılında Doğu Akdeniz' de ticaret yapan İngiliz gemilerinin 'İpekler, Devetüyü [postu], Ravent, Malmsey şarabı, Misket üzümü şarabı ve diğer başka şaraplar, tatlı yağlar, pamuk, Türkiye halısı' gibi 'ticari mallar' ithal ettiğini bildirmişti. Hakluyt doğudan ithal edilen tekstil ürünlerine giderek artan talebin yerli üretimle azaltılabileceğini anlamıştı.

1579 yılında Hakluyt Londra Boyacıları adına Morgan Hubblethorne'u Rusya, İran ve Türkiye'ye giderek bu mesleğin sırlarını öğrenmesi için görevlendirmiş ve kendisine şunları söylemişti: 'Eğer geri dönmeden önce Türk halısı yapımında ustalaşmış tek bir iyi zanaatkârı ikna edebilirseniz, bu zanaatı Memlekete beraberinizde getirmiş olacaksınız ki böylece kendi kumpanyanızın işlerini de artırmış olacaksınız.' Hubblethorne'un yaptığı yolculuğun sonuçlarını bilmiyoruz. İngiltere' de ilk görülen ilmekli halılar çoğunlukla Marsilya ve Antwerp üzerinden ticaret yapan Venedikli ve Flaman tüccarlardan ithal edilmeye devam etmişti. Bununla birlikte, on altıncı yüzyıl boyunca artan talepten dolayı Akdeniz limanlarından İngiliz gemileri vasıtasıyla Southampton, Sandwich ve Londra limanlarına doğrudan ama yine de gayri resmi ithalat başlamıştır.

On altıncı yüzyılın ortasına varıldığında 'bu ticaret sahasındaki İngiliz gemilerini sayısı İtalyan gemilerinden sonra ikinci sıradaydı', ancak 1582 yılının sonuna kadar Osmanlı limanlarından halı ve diğer ticari malları ithal etme işi, tüccarların ve gemi kaptanlarının kendi inisiyatifleri ile ve Osmanlı yetkililerine görünmeden kaçamak yapacak kadar şanslı oldukları zamanlarda yapabildikleri çetrefilli ve rastgele bir ticaret olmaya devam etti. 

Elizabeth Osmanlı sarayına piyano ve iki adet saltanat arabası gönderirken sadece hediyeleşmiyordu; sarayın içinde casusları da vazife yapıyordu. İngiliz donanmasının ve deniz ticaretinin gelişmesi sadece yeni ürettiği toplarla açıklanamaz. Elbette bu teknolojinin büyük tesiri var. Ancak Osmanlı deniz gücünün Avrupa üzerinde İngiliz inisiyatifi için peyderpey kullanıldığını da düşündürmektedirler. 

Öte yandan kapitülasyonların özellikle İngilizlerin lehine geliştiğini kabul etmek gerekir.  
Artık kontrol edilemeyen Mısır gibi vilayetlerdeki tarımsal ürün ihracatı, İstanbul’un vergisini bile doğru dürüst toplayamadığı bir serbest ticarete evrilmişti. Hele tekstilde artık inisiyatif ve tabiri caizse moda Britanya’ya geçiyordu. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi