Kanaatkarlığın fazileti
13 Şubat 2009 tarihinde aramızdan ayrıldı, Rahmet-i Rahman’a kavuştu Bahtiyar Vahapzade.
Azerbaycan’ın ve Türk Dünyasının bu güçlü sesi, yürekli şairi ile tanışma ve derin bir dostluk fırsatımız oldu. Yüzündeki melâl, derin çizgiler bin yıllık terkibimizin izlerini taşıyordu ve aynı çizgileri Abdurrahim abide, Arvasi’de, Şehriyar’da görmüşlüğümüz var.
Bahtiyarlığı nerede görüyorsunuz? Diye sorarlar Vahapzade’ye. Şöyle cevaplar:
Gözü toklukta, kanaatkârlıkta!
Çünkü ona göre; “nefsine hâkim, gözü tok adam bahtiyardır. Zira derdi olmaz. Dert ise ekseriya kıskançlığın meyvesidir. Kıskançlık ise içeriden insanı kurt gibi kemirip durur… Böylelerinin gözü daima komşusunun bostanında olur ve o, mutlaka komşusunun bostanına taş atmaya, ondan fazladan bir lokma kopartmaya çalışır.”(Bahtiyar Vahapzade, Ömürden Sayfalar, Ötüken, İstanbul 2000)
Vatan sevgisinin kaynağı da budur. Böyle kanaatkârlar insanlarındır büyük vatan. Zenginliği onda bulur.
Ankara Numune Hastanesi’nde tedavi görüyordu ve Türkiye Yazarlar Birliği yönetimi olarak ziyaretine gittik. Orada bizzat bu kanaatkâr adamın yürek genişliğini müşahede ettik. Bir de Diyanet’in açtığı münacat yarışmasına girdiğinde derin bir sohbetimiz olmuştu.
Seki’de 1925’te doğan Bahtiyar Vahapzade, Bakü Devlet Üniversitesi’nin filoloji bölümünden 1947 yılında mezun olmuş ve 1964’te de Samed Vurgun’un Yaradıcılığı çalışması ile doktora unvanı almış.
Azerbaycan’da halk şairi unvanıyla anılan Vahapzade, 1995 yılında İstiklal nişanı ile ödüllendirildi ve beş kez de milletvekili seçildi.
Gerçek şu ki: Gizlidir her zerrede vahdet
Bir zerre iken külle kavuşmak ulu niyet
Gördüklerimiz zahirdir batına nüfuz et
Batındaki cevherdeki fıtrattadır Allah
Fıtrat da yatar sözde, sözün öz yükü fikrim
Seçmiş, seçecek daima tüyden tüyü fikrim
Ben bir ağacım, yaprağı sözler, kökü fikrim
Sözlerde değil, sözdeki hikmettedir Allah
Tenha Mezar
Bahtiyar Vahapzade vicdanlı, kadirşinas, kıymetbilir bir Azerbaycan şairi. Azerbaycan’a yardıma giden Türk askerleri için yazdığı şiir Tenha Mezar adını taşıyor. Yolun kenarında tenha bir mezar
Üstünde ne adı var, ne soyadı var
Yolcu arabayı durdur bu yerde
Bir sor kimdir yatan tenha kabirde
O bir Türk askeri, kahraman, metin
O öç kardeşine yardıma geldi
Kurşuna dizilen milletimizin
Haklı savaşına yardıma geldi.
Düşman saflarını o soldan sağa
Biçti dostlarıyla cepheyi yardı
Toprağın yolunda düştü toprağa
Senin toprağını sana kaytardı
13 Şubat günü aramızdan ayrılan tanımakla bahtiyar olduğum Vahapzade’ye Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun.
ERZİNCAN’IN KURTULUŞU (13 ŞUBAT)
Bugün 13 Şubat ve bizim şirin Erzincan’ımızın kurtuluşu… Sanat tarihçisi Tahir Erdoğan Şahin dostumuzun Erzincan’daki programını takip etmek isterdim. Kısmet değilmiş. Tahir Erdoğan’ın üç ciltlik Erzincan tarihi var ve burada ne kadar köklü bir uygarlığın izi olduğunu bu eserini okuyarak daha iyi anlıyorsunuz.
Erzincan sadece depremleriyle anılmak istemiyor aslında. Bir zamanlar liselerarası bilgi yarışmasında birinci gelen doğunun en modern ve en kadim kenti yetiştirdiği insan gücü ve kalitesi bakımından da anılmak istiyor.
Dağarcık:
“Son zamanlarda Türkiye ve Türkler hakkında hoşa gitmeyecek sözler işitirem… Bir de şöyle sözler: Sovyet hükümeti bize yahşılıktan başka ne yapmıştı? Ey Hüda’m bu kadar unutkanlık olur mu? O imparatorluk dinini, imanını, milli varlığını elinden almıştı. Ermeni ile bir olup seni kırmadı mı? Şirvan tarafına gidin yolun sol tarafındaki Türk zabitin mezarına bakın. O buraya seni kurtarmak için geldi.
Bu boşboğazlar belki de şunu istiyorlar: Türkler gelip cephede bizim yerimize vuruşsunlar. Hayır beyler her halk kendi toprağını korumayı becermelidir. Bu gevezeler belki de tembelliğimiz yüzünden tarlalarda çürüyen pamuğumuzu Türklerin toplamasını da bekliyorlardır? Sovyet devrinde her yıl imparatorluğa 700 bin ton pamuk veren halkımız geçen yıl kendimiz için 300 bin ton pamuk toplayamadı. Peki bunun günahı kimdedir?
Nurengiz hanımın sözüyle bitireyim: bugün dünyanın bütün Türk toplulukları içerisinde batının tuzaklarına, düzenlerine kalkan olabilecek yegâne güç varsa o da Türkiye devletidir.”
Bahtiyar Vahapzade
BAHTİYAR HAZAR Bahtiyar Vahapzade’ye
Bu sendeki derin hisler hardan gelüp
Hem Fuzuli, hem Şehriyar biraz Vurgun
Çalkanırdı şiirinle aşka gelüp
Bahıram da sen gidende Hazar durgun
Hazar durgun ya, biz garibiz Bahtiyar
Niye densin Azerbaycan uzak diyar
Gözün tok, gönlün pek olsun budur miyar
Bahıram da sen gidende Hazar durgun
Şahsuvar duyanda o yürek sesini
Dedi ki bir tutalım Türk nefesini
Şanlı ecdâdın bin yıllık hevesini
Ver suya olsun Hazar yeniden coşgun
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.