Recep Garip

Recep Garip

Ağaç”tan “Büyük Doğu”ya

Ağaç”tan “Büyük Doğu”ya

İn­sa­nın sür­gü­nü şi­ir­dir. Ne­re­de bir sür­gün var­sa, ora­da şi­ir var­dır. Acı­nın, has­re­tin, sı­la­nın, öz­le­min, gur­be­tin, sa­va­şın, yı­kı­lı­şın, ini­şin, çı­kı­şın, yük­se­li­şin, ay­rı­lı­ğın, vur­gu­nun, kah­rın, ka­çı­şın için­de­dir şi­ir.

Ebed bah­çe­sin­den ye­ni­len mey­vey­le, do­ku­nu­lan ağaç­la yer­yü­zü sür­gü­nü baş­lar in­sa­nın. Sür­gün ya­ka­rı­şı, yal­va­rı­şı, töv­be­yi, arın­ma­yı, us­lan­ma­yı, kes­kin­leş­me­yi, kin­len­me­yi, ta­ze­len­me­yi, hınç­lan­ma­yı has­ret ve umut için­de ge­liş­ti­rir. Sür­gün ül­ke­den ebed çiz­gi­si­ne ye­ni­den yol al­mak için bu çi­le­ler çe­ki­lir, bu ağıt­lar ya­kı­lır, bu şi­ir­ler ya­zı­lır, söy­le­nir.

Şii­re ait ik­lim, in­sa­nın ya­şa­dı­ğı ik­lim­dir. Çev­re­sin­de var olan olay­lar in­sa­nı şi­ir­le içi içe be­ler. Ka­na­tır, se­vin­di­rir, hüz­ne bo­ğar. Çığ­lık­la­rın, ölüm­le­rin, çe­kip git­me­le­rin öte­sin­de var olan ha­ya­tın ger­çe­ği, in­san do­ku­nan his­ler, duy­gu­lar, bağ­lı­lık­lar, be­ra­ber­lik­ler, dost­luk­lar, yol­daş­lık­lar, aşk­lar ve sev­gi­ler­dir.

İn­san doğ­du­ğu an­dan iti­ba­ren bir sür­gü­ne gel­miş, gön­de­ril­miş­tir. Sür­gün­de­dir çün­kü mu­kim olun­duk­la­rı saa­det­li dün­ya ya­ni cen­net ge­ri­ler­de kal­mış­tır. Sür­gün ül­ke ebe­di olan ül­ke­dir. Sür­gü­ne ge­li­nen yer­se ge­çi­ci olan, ya­lan­cı olan, sah­te­lik­ler­le do­lu olan bir dün­ya­dır. Sah­te bir dün­ya­da sür­gün­de ol­du­ğu­nu id­rak et­mek­le şi­ir ken­di­si­ni ha­ya­tın için­de, özün­de gös­te­rir. Sür­gü­ne gön­de­ril­miş ol­mak de­mek acı­la­ra, ay­rı­lık­la­ra ta­ham­mül et­mek de­mek­tir. İs­yan et­me­den ta­ham­mül et­mek böy­le­ce acı­la­rın bi­rik­tir­di­ği tür­kü­le­re, şi­ir ol­mak­tır.

Ke­li­me­le­rin tör­pü­len­di­ği me­kân­dır şi­ir. Söz­cük­le­rin va­di­sin­den sü­zü­le­rek, se­çil­miş hal­de ge­lir ke­li­me­ler şii­re yer­le­şir. Türk şi­iri­nin en önem­li der­gâh­la­rın­dan olan “Bü­yük Do­ğu­” böy­le bir me­kân­dır. Şa­ir­le­ri, edip­le­ri, dü­şü­nür­le­ri, fel­se­fe­ci­le­ri ve es­te­tik üze­rin­de ça­ba­sı olan­la­rı ça­tı­sı al­tın­da top­lar.  İlk be­lir­gin çiz­gi  “Bü­yük Do­ğu­” ya bir ba­kı­ma kök ve göv­de oluş­tu­ra­cak olan “A­ğa­ç”, sa­nat, fi­kir ve ak­si­yon­der­gi­si ol­du­ğu­nu açık­lar. 1936 yı­lın­da in­şa olun­muş haf­ta­lık der­gi ola­rak dü­şü­nül­müş, ha­ya­ta id­di­alar­la ses­len­miş olan “A­ğa­ç” der­gi­si “A­dı­mı­z” ya­zı­sın­da şöy­le söy­ler;

“ Yap­rak­la­rın kıl­dan in­ce da­mar­la­rı­nı da­ha ka­lın bir sap­la bir­leş­ti­ren, son­ra bü­tün bu sap­la­rı bi­rer ko­la bağ­la­yan, bü­tün bu dal­la­rı de­re­ce de­re­ce da­ha iri dal­la­ra iliş­ti­ren, da­ha son­ra bü­tün bu da­ha iri dal­la­rı tek ve ana bir göv­de­de dü­ğüm­le­yen ağaç, en son­ra top­ra­ğın içi­ne da­lıp ka­ran­lık ve es­rar­lı bir kök âle­min­de tek­rar kol­la­ra ay­rı­lan, ha­lat­tan ipe, ip­ten si­ci­me, si­cim­den ip­li­ğe, her ko­lu git­tik­çe da­ha in­ce baş­ka kol­la­ra bö­lü­nen, her baş­ka ko­lu gö­zün se­çe­me­ye­ce­ği ve he­sa­bın tu­ta­ma­ya­ca­ğı in­ce­lik­le­re ula­şan, mu­hi­te doğ­ru na­mü­te­na­hi da­ğı­nık ve çok, mer­ke­ze doğ­ru na­mü­te­na­hi top­lu ve tek bir şah­si­yet mu­va­ze­ne­si­nin ne eş­siz ör­gü­sü­dür…

İğ­ne ucu ka­dar in­ce me­sa­ne­le­rin­den ye­şil yap­rak­lar fış­kı­rır.. Ta­bi­atın en gi­rift na­kış­la­rı­nı çer­çe­ve­le­yen çi­çek­ler­le do­na­nır. Fa­kat o, he­nüz ese­ri­ni ver­miş de­ğil­dir. Bü­tün bun­lar gel­mek üze­re bu­lu­nan bir ese­rin şen­li­ği.. Ni­te­kim bi­raz son­ra çi­çek­ler dö­kül­müş, yap­rak­lar es­ki­miş ve dal­la­rın­da bir kan­dil gi­bi ye­miş­ler be­lir­miş­tir. Bu ye­miş­ler, her bi­ri bir ağaç­tan ge­len ve her bi­ri için­de bi­rer ağaç ta­şı­yan bu ye­miş­ler, aç­lık ve su­suz­lu­ğa gök­le­rin in­dir­di­ği ça­re­ler­dir. Aç­lık ve su­suz­lu­ğu din­dir­mek­se fan­te­zi­den çık­mak, eze­li ve ebe­di der­de ilaç ol­mak de­ğil mi­dir?

Böy­le­ce her mev­sim­de dev­ri­ni tek­rar­la­yan ağaç, dip­siz gök­le­ri dol­du­ran âlem­le­rin ahenk­li ve in­zi­bat­lı de­vir­le­ri al­tın­da, bü­yük var­lık or­kes­tro­su­nun vah­det ve son­suz­lu­ğu hi­kâ­ye eden, de­rin ve sı­cak bi­rin­ci ke­ma­nı­nı an­dı­rır.

Ağaç in­san­la­ra ne­ler söy­le­me­di?

Za­ten in­sa­noğ­lu­nun dün­ya­ya dü­şü­şü­nü an­la­tan ma­sal­da, şey­tan ve ka­dın un­sur­la­rı ya­nın­da, ya­sak mey­ve­yi ye­tiş­ti­ren ağaç ne­dir?

San­ki bu fev­ka­la­de şah­si­ye­tin hen­de­se­sin­de­ki ni­zam­la, için­de Al­la­h’­ın sır­la­rı ya­tan ru­hu­mu­zun has­ret çek­ti­ği ni­zam ara­sın­da giz­li bir yol mey­da­na çı­kı­yor.” Ne­cip Fa­zıl Kı­sa­kü­re­k’­e ait bu ta­nım­la­ma. Kök­le­ri, göv­de­le­ri, yap­rak­la­rı, çi­çek­le­ri, mey­ve­le­ri, son­ba­har­la ga­zel­le­re çev­ri­len ren­gâ­renk ton­la­ma­la­rıy­la ke­mik­le­re dö­nen el­bi­se­siz hal­le­riy­le in­san­la­ra ben­zer ağaç. Ne­cip Fa­zı­l’­ın Baş­ya­zar ol­du­ğu der­gi, 14 Mart 1936 yı­lın­da haf­ta­lık 17 sa­yı çı­kar.. Önem­li şey­ler söy­le­yen ve id­di­ala­rı bu­lu­nan bu der­gi­nin ya­zar­la­rı o dö­ne­min ede­bi­yat­çı­la­rı, şa­ir­le­ri­dir.

Böy­le baş­la­yan id­di­a hem “Bü­yük Do­ğu­” mec­mu­ası­nı, hem de “Bü­yük Do­ğu Ce­mi­ye­ti­” nin ku­rul­ma­sı­nı sağ­lar. Dü­şün­ce, sa­nat, ede­bi­yat ve şi­ir bun­dan böy­le fark­lı yük­le­ri, an­la­yış­la­rı, sa­vu­nuş­la­rı ta­şı­ya­rak yel­ken­ler aça­cak­tır. Ana­do­lu ru­hun­da yan­kı­sı­nı bu­la­cak olan “Bü­yük Do­ğu­” men­su­bi­ye­ti­nin öl­çü­sü “Al­lah ve Re­sul buy­ru­ğu­dur. Üs­tat Ne­cip Fa­zıl, yok­lar ve yok­sul­luk­lar ül­ke­sin­den var­lar ve var­lık­lar ül­ke­si­ne doğ­ru umut, inanç ve iman aşı­la­yan bir da­va in­sa­nı­dır. Sa­vun­du­ğu dü­şün­ce, ana fi­kir, şi­ir­de yap­mak is­te­di­ği ye­gâ­ne ga­ye Al­lah da­va­sı­na adan­mış­lık­tır.

“A­ğa­ç” kök sal­mış, dal bu­dak ver­miş, ye­miş­ler­le ik­ram­lar­da bu­lun­muş, kök­le­ri ye­rin göv­de­sin­de kök­leş­miş, dal­la­rı gö­ğün kat­la­rı­na doğ­ru yol alan bir in­si­cam için­de­ki ni­zam an­la­yı­şı­nı öz­gür kıl­ma mü­ca­de­le­si­dir. Se­ba­hat­tin Ali’­den Fa­lih Rıf­kı Ata­y’­a, Ah­met Mu­hip Dra­na­s’­tan Bed­ri Rah­mi Eyü­poğ­lu­’na, Ah­met Ham­di Tan­pı­na­r’­dan Ca­hit Sıt­kı Ta­ran­cı­’ya,  Pe­ya­mi Sa­fa­’dan Şev­ket Ra­do­’ya, Hil­mi Zi­ya Ül­ke­n’­den Ha­san Ali Yü­ce­l’­e, Zı­ya Os­man Sa­ba­’dan, Sa­it Fa­si­k’­e, Fik­ret Adi­l’­den Mus­ta­fa Şe­kip Tun­ç’­a, Abi­din Di­no­’dan Ne­cip Fa­zıl Kı­sa­kü­re­k’­e doğ­ru yol alan bir “A­ğaç­der­gi­si­ne bu gün ne ka­dar çok ih­ti­yaç du­yul­mak­ta­dır.

İş­te “Bü­yük Do­ğu­” ce­mi­ye­ti de, mec­mu­ası da, ya­yı­ne­vi de, dü­şün­ce­si de bu ik­lim­le bes­len­miş­tir. Bu ik­li­me öğ­ren­ci ol­muş ay­dın­la­rın son­ra­ki yıl­lar­da ya­yın­la­dık­la­rı mec­mu­alar, der­gi­ler Türk şi­iri­ne, dü­şün­ce­si­ne ve ede­bi­ya­tı­na ön­cü­lük et­miş­tir. “Bü­yük Do­ğu­” ön­ce “Di­ri­li­ş”­in son­ra “E­de­bi­ya­t”­ın do­ğu­şu­nu sağ­la­mış­tır. Ar­dın­dan da “Ma­ve­ra­” der­gi­siy­le taç­lan­mış­tır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Recep Garip Arşivi