Faruk Köse

Faruk Köse

Ölümsüzlüğe ölmenin adı: Şehadet!

Ölümsüzlüğe ölmenin adı: Şehadet!

Şubat için “Şehadet ayı” denir. Ümmet-i Muhammed çok şehid vermiştir Şubat’ta. O halde bir Şubat yazısını “Şehadet”e ayırmamak olmaz.

Ölümsüzlüğe ölmenin adıdır “Şehadet!” Hani, insan tarih boyunca “ölümsüzlük iksiri” aranmıştır ya... İşte “hiç ölmemenin tek yolu; şehadet”tir. Allah yolunda ölmek!... Eğer Allah yolunda canını feda edersen, “ölümsüzlük iksiri”ni içmiş olursun. “Şehid” olan mü’minin ölmez, “daha güzel bir hayata dirilir.”

“Şehadet mertebesi”ne ulaşırsan, “Allah katında kıymetin” pek yüce olacak! Tertemiz, dupduru, günahların affedilmiş olarak Yaradan’ına kavuşacaksın. Hiçbir zaman kaçamayacağın ölüm, senden kaçacak! Sen şehid olursan ölüm sana ne yapabilir ki? Çünkü bir kez ölümsüzlüğe ölmüş, şehid olmuşsun!

Varsın birileri dünyayı çok sevsin. Sen, ey mü’min kardeşim, sen ölümü sev! Hayır hayır, ölümü değil, ölümsüzlüğü, ölümsüzlüğe ölmeyi sev! Sen “şehadet”i sev!

Şu “acıların dünyası”ndan “daha güzel bir alem”e geçmek için, ömrünü “şehadet peşinde” geçirmelisin! Eğer şehid olursan, “Allahu Teala’nın özel misafiri” olacaksın! Susuzluğunu “Cennet pınarları”ndan giderecek, açlığını “Cennet meyveleri”yle yatıştıracaksın! “Arş’ın gölgesi”nde “Rabbinin misafiri” olacaksın!

“Rabbinin misafiri” olmak istiyorsan “şehadet yolu”na girmeli; “Allah yolu”nda canını ve malını feda ederek “cihad” etmelisin! Tâ ki herkese nasib olmayan o “büyük şeref”e, o “mükemmel nimet”e, “şehadet”e kavuşasın! “Allah için yaşamak”, sonra da “Allah yolunda cihad” ederek “O’nun rızası için şehid olmak”, en büyük hayalin ve mutluluk kaynağın olmalı!

Önemli olan, “Rabbine şehadet etmek ve sanki bir şâhid ve şehid gibi yaşamak; bu şûura uygun fiiller işlemek”tir. Eğer şâhid olarak yaşarsan, Allah sana şehadeti nasip eder. Allah yolunda canını fedâ edersen, Cennet senin için hak olur. 

İnsan, Allah’ın bahşettiği hayatı kaybetmek istemez. Fakat ölüm kaçınılmaz bir gerçektir. Eğer bir şey mutlaka gelecekse, çok yakın demektir. Sana uzak gördüğün ölüm mutlaka gelecekse, ondan kaçamayacağın kesindir. Bu durumda önemli olan, nasıl yaşadığın ve nasıl öldüğündür.

O halde, “hayatına da, ölümüne de gerçek anlamını vermen” gerekecektir. “Hayatın gerçek anlamı şehid gibi yaşamak, ölümün gerçek anlamı ise şehid olmaktır.” Çünkü bu durumda sen, “Allah kelimesinin yüceltilmesi” görevini, “Allah’ın hükümlerini hayata hakim kılmak için mücadele” vazifeni yerine getirmiş; bu yolda en kıymetli şeyini, canını feda etmişsindir.

Hiç, sen “Allah rızası” için mücâdele eder, “Allah’ın adını yüceltmek” için cihad eder, Allah yolunda canından ve malından vazgeçersin de, Allahu Teala seni mükâfatsız bırakır mı? Elbette bırakmaz! Seni, duyduğunda yürekleri tatlı bir ürpertiyle harekete geçiren “şehidlik makamı”na ulaştırır. Sen artık Cennette “Peygamberlerin yoldaşı”sındır. Çünkü “gaza” ve “cihad” çalışmalarını şehidlikle taçlandırmışsındır.

Sen artık şehidsin ve ebediyyen Cennette yaşayacaksındır! Artık Cehennem sana haram olmuştur! Çünkü “Allah’tan başka ilah olmadığına dair şahitlik”ini sadece dilinle ikrar etmekle kalmamış, “Tevhid kelimesinin yücelmesi” uğruna tüm “dünyevi değerler”i bir kenara iterek şâhitliğini kanın ile sulamışsındır.

Nasıl olsa bir gün ölüp gideceğiz, değil mi? Ölümden sonra âkıbetimizin ne olacağını biliyor muyuz?

Ah, bir bilebilsek; geride, “eşim Allah için şehid oldu!” diyen gururlu eşler bırakabilmek ne güzeldir! Ah, bir bilebilsek; geride, “gözü yaşlı, ama ‘evladım şehid oldu’ diyerek yüreği mutlulukla dolmuş bir ana” bırakabilmek ne güzeldir! Ah, bir bilebilsek; geride, erkekliğe sığdıramayıp ağlayamadığından gözyaşlarını yüreğinin derinliklerine akıtan; ama “benim evladımm Allah için canını verdi” gururunu taşıyan bir baba bırakabilmek ne güzeldir! Ah, bir bilebilsek; geride, “benim babam, annem Allah için şehid oldu; ben bir şehid evladıyım; ben, hayatımı Allah’ın şâhidi olarak yaşayacağım” diyen evlatlar bırakabilmek ne güzeldir! Ah, bir bilebilsek; geride, “benim arkadaşım, can dostum Allah için şehid oldu” diyen dostlar bırakabilmek ne güzeldir!

Neler için ölmüyoruz ki! Malımız için ölüyoruz... Paramız için ölüyoruz... Toprağımız için ölüyoruz... Ülkemiz için ölüyoruz... Menfaatimiz için ölüyoruz! Fani dünyamız için ölüyoruz!

Hemen şimdi kalbine dön, yüreğinin derinliklerine in ve sor kendine... Hani, her şey için ölüyoruz ya...

Peki, Allah için ölüyor muyuz? Allah’ın rızasını kazanmak için ölüyor muyuz? Ebedi mutluluk diyarı olan Cennet için ölüyor muyuz! Tevhid kelimesinin yücelmesi için ölüyor muyuz? Allah’ın adı yüce olsun diye, Kur’an’ın hükmü hayata âmir olsun diye, müslümanlar zilletten kurtulup lâyık oldukları izzete kavuşsunlar diye ölüyor muyuz? Söyle ey mü’min kardeşim, ölümsüzlüğe ölüyor muyuz?

Nasıl olsa ölmeyecek miyiz? Nasıl olsa bu dünya hayatı sona ermeyecek mi? Peki, dünyevi çıkarlar için verdiğimiz canı niçin Allah için vermiyoruz? Bu can bu bedenden nasıl olsa çıkacak, bari Allah için çıksın, değil mi?

Hadi gelin, ölümsüzlüğe ölelim! Şehâdete... Bunun için, hayatımızı bir “şâhid” olarak yaşayalım.

Eğer “yaşayan bir şehid” olursan, şehadetinde sonsuzluğu yaşarsın!

Selam olsun “şehâdetin âşıkları”na!...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Faruk Köse Arşivi