Daralan Dünya
“Ey aydınlık, karanlıkları durdur!” Zerdüşt böyle söyler.
Büyük dünya küçülmüştür. Giderek daralan bir dünyada yaşıyoruz. Giderek kültürün önde durduğu, şiirin önde koştuğu bir dünya var önümüzde. Kültürler savaşı diyebileceğimiz bir dönemdeyiz. Hal böyle olunca kültürün varlığı devletin varlığıyla, devletin varlığı da kültürle yan yana duruyor. Kültürden bahsedilecekse bir uygarlıktan, bir medeniyetten bahsediliyordur. Eğer bir medeniyetten bahsediliyorsa orada edebiyattan, şiirden, sanattan bahsediliyor demektir.
Bizim uygarlığımız bir edebiyat ve şiir uygarlığıdır. Bilim, sanat ve icatlar uygarlığıdır. Bu gün bunu idrak etmek demek küçülen dünyadaki yerimizin ne kadar asil ve önemli olduğunu idrak etmek demektir. İnsan gittiği yere kelimeleriyle gider, türküleriyle gider. Masallarıyla, hikâyeleriyle, ninnileriyle gider. Dünyanın neresine bakılırsa bakılsın bu daralan dünya ölçeğinde ülkemizin izlerini görmek, bayrağının dalgalandığını görmek,Türkçemizin konuşulduğunu görmek, kelimeler aldığımız kadar yerleşik hale geldiğimiz ülkelere verdiğimiz kelimelerimizle yaşadığımızı görmek mümkündür. Bu bize kültürün, edebiyatın ve dilin canlılığını, hareketliliğini ifade eder. Sözlerimiz kadar eylemlerimizin de önemi büyüktür. Hiçbir ülke bir diğer ülkenin kültürünü, sanatını, şiirini, musikisini yok sayamaz, küçümseyemez, göz ardı edemez.
Diller nasıl ki birbirinden kelimeler alıyor ve besleniyorsa, tarzlarda tavırlarda giderek gelişiyor, değişiyor, şekilden şekle eviriliyor. Müminlerin birbirine et ve kemik gibi olmasına benziyor bu alışverişler. Komşulukların, sınır ötesi hareketliliklerin insana verdiği duygu, kimi zaman sürgün, itilme, yok sayılma, kimi zamansa kardeşlik, dirlik, bereket, muhabbet anlamlarını da içinde barındırıyor. TRT, “Diriliş-Ertuğrul” dizisiyle geçmiş asırlar öncesi hareketliliğimize, hakkaniyetliliğimize, yeryüzündeki inşa faaliyetimize dair önemli izlerden haberler taşımakla birlikte yeni tohumlar ekiyor. TRT son yıllarda kadim geleneği, kültürel mirası gündeme taşımaya devam ediyor. Çanakkale, Dede Korkut çekimleri hayal kırıklığı olsa da yenileri öyle değil. Daha kapasiteli, daha etkileyici ve kültürel zemini sağlam çabalara, çalışmalara ihtiyaç var.“Diriliş” öncesinde var olan “Kızılelma” bir ağaç kökünden kesilir gibi kesiliverdi. Oysa “Kızılelma” bitimsiz hedefler peşinde koşan ülke insanımıza yeniden bunu hatırlatıyordu. İnsan sorgusu sürdükçe cemiyet kendisini tanzim eder. Molla Kasım ödevi biraz da aydın olmanın gereğidir. Geçmişte var olan, yaşanılan olayların gözüken ve gözükmeyen yönleriyle gelecekte olması muhtemel unsurlara dikkatlerimizi çekiyordu. Anlamsızca son buldu. Oysa b”mız her zaman, her gün yenilenerek sürmektedir.
“Kızıl Elma”, Türk mitolojisinde Türkler, özellikle Oğuz Türkleri için üzerinde düşünüldükçe uzaklaşan ancak uzaklaştığı oranda cazibesi artan ülküler veya düşlerdir. Türk devletleri için bir hedefin ve amacın simgesidir. Bir hedefe ulaşıldığında yeni bir hedefin belirlenmesi “Kızılelma”dır.
Dünyaya hükmetmek için önce iç dünyana hükmetmeyi bileceksin. Kendisine hükmetmeyi bilmeyen kime hükmedebilir ki?
Şimdi Filistin sürelim kalemimize. Kalemimiz Filistin yazdıkça özgürlük gelişsin yeryüzünde.Filistin demek, insanlığın sesi demektir. Bu sesi sıkıntıya sokan kim varsa insana kast etmiştir. Bu ses Âdem’in, Nuh’un, Süleyman’ın, Davut’un, İbrahim’in, İsmail’in, Yusuf’un, Musa’nın, İsa’nın, Muhammet Mustafa’nın sesidir. Bu sesten doğar insanlık, bu sesle var olur özgürlük ve bu sesle seslenir ezan.
Gülüşümüz Filistin
Yürüyüşümüz Filistin
Uykumuz Filistin,
Duamız Filistin’dir bizim.
İnsanı öldürünce toprağı
öldürdüğünü bil.
Şimdi bir kuşluk vakti gibi
Zaman içine doğru büyüyor
İçten içe büyür şiir
İçten içe yeşerir ağaç
En içte duran el büyütür seni
Ellerinden içtiğim zaman
Filistin için akıyor bütün nehirler
Ömer’in adaleti bekleniyor yeryüzünde. İnsanın insandan hakkını alacağı gün gelmeden burada bekleniyorsun Ömer. Adaletin kestiği parmak acımaz. Adalet, hakkın üstün tutulduğu yerde mukimdir. Adaletin önünde bütün insanlık incecik bir ipliğe benzer. Adaletin terazisi şaşınca ortalık savaş alanına dönüveriyor. Araya giren şeytan şaşırtıyor teraziyi. Oynuyor halkların, halkların halkların haklarıyla. Hak bir kez yenilince şeytan oynamaya başlıyor ya Seküler anlayış geldi demektir. Seküler anlayışta ölçü kalmaz. Ölçü yok olur. Ölçü tutmaz. Hakkın üstünlüğü yerine haksızlığın, adaletsizliğin, tanrısızlığın ikameti söz konusudur. Konuşan şeytandır.
Şeytan ve askerleri habire Filistin’i vuruyor. Şimdi kıyama kalk yüksek sesle, en yüksek sesinle Allahuekber de. Ben şimdi Allahuekber diye inletiyorum İsrail’i.
Bilincimi sürekli taze tutmalıyım.
Büyük dünya, koca dünya küçülmüştür küçülmesine de insanda küçüldükçe küçülüyor. Farkına varamazsan sende küçüleceksin ey çocuk. Küçülmemek için içinde büyüt Filistin’i. Değerlerini kaybettiğinde küçülür insan. “Belhum adal- hayvandan aşağı” olma durumuyla karşı karşıya olmak insan sıfatlarını yok etmek demektir. Bu gün bunuSuriye’de, Komani’de İşid belası ile gözler önüne konulmuştur.
İnsan erdemlerini yüklene yüklene ilkin kendisini sonra da çağını aydınlatır.
Cizre, Dicle suyu kadar sancılıdır şimdilerde. Dicle bilir ki, Fırat kardeşidir, Tuna kardeşidir,Nil kardeşidir, Kızılırmak, Yeşilırmak kardeşidir. Bir şiir uygarlığından geliyoruz. Yunus’la,Mesnevi’yle,” Leyla ileMecnun”la beslenen, “Memu Zin”le beslenen.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.