Sivil Hareketlilik
İstanbul; kültürün, sanatın, şiir ve edebiyatın beslenip büyüdüğü,Anadolu’ya muştular dağıtarak şiirin kanatlandığı şehirdir. Her çağın kendince dertleri, problemleri vardır. Bu dertler ve problemleri çözme yöntemlerinden en önemli olanları sivil yapılardır. Sivil hareketlilik nedense askeri vesayeti de hatırlatır. Askeri vesayeti karşı koyma teşebbüsleridir bir bakıma. Yandaşları da yok değildir elbette. Birinci Dünya Savaşı yıllarında da sivil hareketlilikler vardı. Yayınlar, ilmiye sınıfı, dergiler sivil bir yapı oluşturarak resmi makamların derleyip toparlayamadığı halkı, ünsiyet ve ülfet oluşturarak cephelerde var olma mücadelesini hatırlatır. Mehmet Akif ve arkadaşlarının oluşturdukları Sıratımüstakim ve Sebilürreşat, aynı örneklemeyle Jön Türk hareketliliğini de burada zikretmek icap eder. Kuvayı Milliye de bu açıdan değerlendirilmelidir. Birisi kurtuluşu batıda Paris’te ararken diğeri yerli Anadolulu kalmanın, köklerden yükselmenin aşkıyla yanıp tutuşuyordu. Kurtuluşu batıda arayanlar kaybolup gittiler. Kendi köklerinde var olmanın azmi, gayreti ve mücadelesi içinde olanları bu millet asla unutmadı. Çanakkaleruhu böyle bir ruhla inşa edilmiştir. İmanın ayakta durduğunu gösteren tablolar Çanakkale’dir. Türk’ün (ümmeti Muhammedin) ruhu Çanakkale’de şehadetle yeniden dirilmiştir.
Buna sebeptir ki büyük coğrafya ülkümüz asla pörsümez. Diliyle, diniyle, ilmiyle, sanatıyla, şiiriyle büyük coğrafyada ki varlığımız bizim varlığımızdır. Büyük Cihan Devleti Türkiye adım adım köklerinden yeniden inşa olunmaktadır.
1940’lı yıllardaki tek parti dönemlerinde hatalık yayınlanan “Ağaç” dergisinin ardından “Büyük Doğu”Cemiyeti ve “Büyük Doğu” mecmuası dergisi de toplumsal hareketliliğin atardamarlarından. Halkın dili ve gönlü olan, aklı ve ruhu olan bu tür hareketlilikler toplumda genel kabul görürken topluma zorla yedirilmek istenen hareketlerde yok değildir. Onlar tarihin o dönemlerinde kaybolup gitmişlerdir. Seksenli yıllara kadar bu hareketlilikler ülkemizde var olsa da; sağ-sol diye ikiye ya da “Müslüman Genç”lik hareketliliğini de eklersek üçe ayrılmış olsa da sivil yapı her daim zihniyet belirleyici olmuştur toplumda. Tabi ki burada Kanarya, çiçekçi, güzelleştirme derneği gibi teşekkülleri işin dışında tutmaktayım. Sendikal hareketlilikler de yine bu sağın ve solun çatışmasını, temsilini oluşturan oluşumlardır. İşçi haklarını temin yerine sol ve sağ ayrımını körükleyen merkezler olmuşlar parti merkezli hareket etmişlerdir.
Milli Türk Talebe Birliği, İlim Yayma Cemiyeti, Akıncılar ya da Hisar, Pınar, Dergâh, Çatı, Türk Edebiyatı yine birbirini tamamlayıcı unsur olarak görülmesi gereken Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat, Maveradergileri ve onları takip eden dergiler de bu soy ağaç kütüğüne kendilerini kaydettirmiş olanlardır. Bunlar tamamıyla sivil yapı oluşturmuşlar ve bir dergâh mensupluğu içinde hareket etmişlerdir. O nedenle toplumda kabul görmüştür. Varlık, Gösteri Sanat, Milliyet Sanat gibi dergiler de elbette ki kültüre sanata dair gayreti yansıtan önemli yapılardır. Varlık dergisi ise kendisini okullaştırmayı başarmış nadir dergilerdendir.
Bir de sivil yapı haline gelen benimde içinde yer aldığım Türkiye Yazarlar Birliği, Birlik, Ensar, Önder, Eskader, Dersaadet gibi teşekküllerimiz var. Bu yapılar ortak eylemler üretebilen yapılar olmalıdır. Birliğin, beraberliğin sesi, soluğu olmalıdır. Her bir teşekkül, kendince bir takım faaliyetlerde elbette ki bulunuyorlar. Lakin toplumsal hareketliliğin geçtiği dar geçitleri genişletme biraz da halkın dili, gözü kulağı olan bu tür yapıların dinamikliğiyle, birlikte hareket etmesiyle mümkündür.
Ay Vakti, Yedi İklim, Hece, Kaşkar, Bir Nokta, Edebiyat Ortamı, Yüz Akı, İtibar, Külliye gibi dergilerimiz var. Aklıma gelmeyen, sayamadığım dergi sahibi dostlar beni hoş görsün. Dergilerin çeşitliliği kaliteyi gösterir mi? Zaman onu belirler diyerek yolumuz kültürü ve sanatı önemseyen teşekküllere gelsin. Türk Ocağı, Yahya Kemal Enstitüsü- Kubbealtı, Yazarlar Birliği, Kültür Konseyi gibi teşekküllerin verdiği mücadele de asil bir milletin yenilenme, tazelenme, var olma, köklerinden yükselme, dirilme mücadelesidir. Bu merkezden hareketle geçen hafta Eskader (Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği) nin “Babıali Sohbetleri” inde “Yedi Bilge “Yedi Güzel Adam” ı konuştum. Kalabalık bir gurup edebiyatçı, yazar dostlarımızla birlikte genç üniversiteliler vardı. Programa ulaşabilmek için Cağaloğlu yokuşundan çıkınca eskiden Büyük Doğu diye de ifade edebileceğimiz köşenin karşı tarafında yer alan Timaş-Kitap kahvede gerçekleştirdik. Eskader’in Kurucu Başkanı Mehmet Nuri Yardım, Başkan Şerif Aydemir, Dursun Gürlek, Nurettin Durman, Bekir Tuncer Salihoğlu gibi isimler de vardı. Programı kıymetli edebiyatçı dost Recep Seyhan sundu. İki Recep bir arada olunca dilek tutanlar oldu mu, olduysa gerçekleşti mi onu bilmem. Lakin bildiğim, kritik bir dönemde varlık mücadelesi vermiş olan kalemlerin, direnerek ürettikleri, gece gündüz demeden koştukları kadim bir geleneğin terbiyesinden ilhamlar derleyerek, imanın kalemi haline gelmiş olan ustaların konuşulduğu, dergilerin dile geldiği bir programdı. Eskader’eMehmet Nuri ve Şerif Aydemir’e teşekkürler ediyorum. Necip Fazıl üstadımızın emzirip beslediği Sezai Karakoç’ta “Diriliş”, Nuri Pakdil’de “Edebiyat”, “Mavera”yla Cahit Zarifoğlu, Mehmet Akif İnan, Erdem Bayazıt, Alaeddin ve Rasim Özdenören, Nazif Gürdoğan elbette ki bizlerleydi. Fethi Gemuhluoğlu, Peyamı Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar, Nurettin Topçu, Tarık Buğra, Kemal Tahir, Atilla İlhan, Nazım Hikmet’te bizimle birlikteydi. Onlarsız sohbet, muhabbet ve şiiri oluşturmak mümkün değildi. Onlardan el alınmış, onların her birisinin bizlere bıraktığı ışıklar yol göstermeyi sürdürüyordu. TRT de ki “Yedi Güzel Adam”ı da konuştuk. Onlar üzerine tahliller de yaptık elbette. Yedi Bilge’nin Müslümanların dertleriyle dertlenmekten başka amaçlarının olmadığını da ifade ettik.
Programa esnasında bana ikram edilen kitaplar şimdi masamda, okumaya başladım bile. Öncelikle kıymetli sanat aşığı dost Mehmet Nuri Yardım’ın kaleme aldığı “Kalem Efendileri”nin arka kapağında “Edebiyatı daha geniş anlamında sanatı medeniyetin temeli kabul eden” edebiyatçının emekleri bu kitapta yer almış. Geç kalınmadan okunulmalıdır. Recep Seyhan’ın “Azazil’in Kapısında” hikâyelerini de okumaya başladım. Hikâye okuyucuları Seyhan’ı takip etmeliler. Her iki kalem erbabına imzaladıkları için de müteşekkirim. “Gönül Dostları” Özdemir Özsoy’a ait. Kitap “Toprak Ana Canlanıyor”, “Âlimler doğruyu söylemekten korkmamalı” hadisini hatırlatıyor. Bekir Tuncer Salihoğlu “Bizim Kral” da sırlı hikâyeler anlatıyor ya kapağı gördüğümde bendeki ilk çağrışım rahmetli Ömer Seyfettin ve Kemalettin Tuğcu oldu. Kitap müthiş bir kokuyla okunmaya davetiye çıkarıyor. Osman Akkuşak Ağabeyin Yeni Şafak’ta yazar üzerine yazdığı bir yazıyla başlıyor kitap.
Bir de dergiler var bana ulaşan. “Güneysu”nun 109-110. sayısı birarada. Benim “Yeni Sıla” dergisini hatırlattı postadan ulaştığında.Bestami Yazgan ve Tayyip Atmaca o zamanlar Osmaniye’deydiler ben de Adana’daydım. Diğer dergi ise “Halk Edebiyatı” Şenol Tombaş’ın yönetiminde yayınlanıyor. Özel dosyaları kapakta gözüküyor, rahmetli Bekir Sıtkı Erdoğan ilk sayıda yer almış sonra “Bahattin KarakoçAğabeyle yapılan söyleşi 2. sayıda 4. sayısı ise Prof. Dr. Saim Sakaoğlu hocayla gerçekleştirilmiş. Umut verici bir dergi. İyi çalışmalar dikkatleri çekiyor. Bereketli ömürler diliyorum. Son bir kitap “Mızraklı İlmihal”, Ömer Gökalp’in editörlüğünde gerçekleştirilmiş bir ekip çalışması Prof. Dr. Mustafa Özel, Ömer Özdemir, Ömer Gökalp ve Süleyman Doğan’dan oluşuyor. “Mızraklı İlmihal” biraz da bu günkü; Orta öğretimle Liselilerin, Kuran kursu öğrencilerinin, İmam Hatiplilerinde ellerinde olması gereken bir el kitabı niteliğindedir. Ömer Özdemir, seksen öncesi yıllardan bu yana kadim dostumdur. Önemli kitap çalışmalarından bahsetti.
Heyecanlandım. Asır ajansın sahibi Ömer Gökalp’i de böyle çalışmalara vesile olduğu için tebrik ediyorum.
Görüldüğü üzere kurumlar, kuruluşlar insanlar birbirine muhtaç, birinin varlığı diğerinin varlığını doğuruyor. Her asırda var olan sivil duruş, direniş mutlaka var olmalıdır. Bir “Molla Kasım” görevini sürdürmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.