Ankara’da Neler Oluyor?
Dün Başkent’te baş döndüren bir siyasi trafik yaşandı ki, sonraki günlerin nasıl geçeceğinin de habercisiydi.
Başbakan Davutoğlu önce Başbakanlık Resmi Konutu'nda Çözüm Süreci Toplantısı’na katıldı. Ardından Çankaya Köşkü'ndeki Bakanlar Kurulu Toplantısı'na başkanlık etti.
Hükümet Sözcüsü Arınç’ın toplantı sonrası yapacağı açıklama ve sorulara vereceği cevaplar merakla beklenirken, diğer taraftan aynı saatlerde Beştepe’de biraraya geldiği yeni muhtarlar grubuna seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasındaydı gözler.
Bu arada iki şey oldu!
1-AK Parti’nin bugün yapılacak olan TBMM Grup Toplantısı’nın iptal edildiği haberi ulaştı servisimize. Başbakan’ın Konya programı gerekçe gösteriliyordu.
2-Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ.Melih Gökçek’ten ülke gündemine bomba gibi düşen bir açıklama geldi.
Gökçek, Arınç’ı son açıklamalarından dolayı “paralelcilikle” suçluyor ve istifaya davet ediyordu.
Başkan’ın bu twit’lerine, önce inanmak istemedik.
“Twitter adresi mi heklendi yoksa” diye tereddütle yaklaştık.
Yenilir yutulur gibi değildi çünkü mesajları.
Twitter adresi ve mesajların kendisine ait olup olmadığını teyit etme gereği hissettik.
Doğruydu hatta Başkan’da “Az bile yazdım” havası hakimdi.
Nitekim ilerleyen saatlerde yeni paylaşımlarda bulundu.
Arınç’ın paralelcileri milletvekili adayı yapmak istediğini söyleyerek, “paralel ihbar hattı” açtı. Numara verip, “sizin de bildikleriniz varsa arayıp ihbar edin” çağrısı yaptı.
***
Tüm bunlar yaklaşan seçimlere yönelik hareketler gibi duruyor.
Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi bile, Sayın Cumhurbaşkanı’nın İzleme Heyeti ve Dolmabahçe’den aslında haberdar olduğunu yazdı dün.
Aksi düşünülemez, çünkü “Çözüm Süreci” demek “Erdoğan” demektir.
Gerek çıkış gerekse geldiği nokta itibariyle süreç, olumlu-olumsuz tüm yönleriyle Cumhurbaşkanımızın eseridir; sorumluluk daha ziyade O’nun omuzlarındadır.
Süreç Erdoğan’ın attığı temeller üzerinde yükselmektedir.
Bu İzleme Heyeti vs. konuları yeni değildir.
Sürecin koordinatörlüğünü, Kabine’de Erdoğan’a en yakın isimlerden biri olan Yalçın Akdoğan’ın yaptığı unutulmamalıdır.
Sürecin faydaları tek başına Davutoğlu Hükümeti’nin hanesine yazılamayacağı gibi, zararlarından tek başına bugünkü iktidar sorumlu tutulamaz.
Daha ziyade sorumlu Sayın Erdoğan’dır.
Hal böyle iken, bugün İzleme Heyeti’ne, Dolmabahçe’ye “karşıymış” gibi bir görüntü veriliyor olmasını doğrusu anlayabilmiş değilim!
Birileri bunu “Sürecin olumlu yönlerini sahiplenme, olumsuzluklarını ise birilerinin üzerine yıkma gayreti” olarak yorumlayabilir ki, bu en fazla Cumhurbaşkanımızı yıpratır.
***
Gelelim Gökçek’in iddialarına.
Doğru ise, bugüne kadar neden açıklamamıştır bunları? Sessiz kalarak, AK Parti’ye paralel sızmayı görmezden gelmiş olmuyor mu?
Yok değilse, iftiradır; bir Müslümana iftira atmak yakışır mı?
Veya, tamamen oğul Gökçek’in vekil adaylığını garanti altına almaya dönük bir çıkış mıdır bu?
En önemlisi de; Cumhurbaşkanımızla Arınç arasındaki tartışma sessizliğe havale edilip, büyütülmeden sonlandırılabilirdi ki Arınç’ın son açıklamalarından bunu anlıyoruz. Gökçek’in bu şekilde topa girmesi fitneyi körükleyebilirdi.
Dolayısıyla lafta “mücadele edildiği” söylenen paralelcilerin ekmeğine asıl o zaman yağ sürülmüş olunacaktı.
Bu arada, manşet haberimizden de okuyacağınız üzere Sayın Arınç Bakanlar Kurulu sonrası verdiği cevapta, Gökçek’in derdinin ne olduğunu, kirli çamaşırları eşliğinde ortaya döktü.
Bunlar herkesin bildiği “sır”lardı.
Bizzat Başbakan Yardımcısı tarafından ifşa da edilmiş oldu.
Özetin özeti: Gökçek baltayı bu kez taşa vurdu.