Turgay Yener

Turgay Yener

Ülkenin âli menfaati için bakın neler yapmış!

Ülkenin âli menfaati için bakın neler yapmış!

Daha önce de yazdım;
 “Alışmış bunlar bir kere iflah olmazlar” diye. Bilmesen tanımasan zannedersin ki tavırlarına bakarak: Yaptıkları herşey ülkenin âli menfaati için.

Oysa ki tüm yayınları çıkar için. İmar izni için. Daha az vergi için. Dijital lig yayını için. İhaleler için. Rezidanslar için. Kısacası birlerine bin katmak için.

Tezgah hazır: Önce irtica, vatan, laikçilik, üzerinden ‘kaos’ çıkartıp ardından da ülkenin öz kaynaklarını hortumlayıp, sömürmek…

Rant üstüne rant koymak.

Yıllarca yapmışlar bunu.. 

Şimdi de onu yapmak istiyorlar.

Canlı yayınlara çıkıp yapmıyoruz diyorlar. Utanmaları yok!

Son olarak Hilton için yaptıkları ahlaksız teklifi Başbakan yarın açıklayacak.

Şimdi tek tek rakamlar verip kafanızı karıştırmak istemiyorum, ancak çıkarcılıklarını ispatlayan şu kayıtlara bakarak hafızalarımızı bir kez daha tazeleyelim.

Ülkenin âli menfaatini nasıl düşündüklerini satır satır okuyalım.

Buyurun:

ÖZKÖK-ÇÖLAŞAN GÖRÜŞMESİNİN AYRINTILARI

Ertuğrul otelden aradı:
- Yav, gözünü seveyim. Fettullah Gülen’le, Zaman Gazetesi’yle ilgili bir şey yazma.
- Niçin bir şey mi oldu? Onlar da yasak kapsamına mı alındı?
- Zaman Gazetesi’nin dağıtımını biz yapıyoruz. Her gün 500 bin gazetenin dağıtım parasını alıyoruz. Herifleri ürkütüp kaçırırsak, Sabah’ın dağıtım şirketiyle anlaşırlar. Çok büyük para kaybederiz. Senin anlayışına havale ediyorum.
- Eh yani bu kadarına pes diyorum.
- Lütfen bundan sonra bunlara dokunma.

ABDULLAH ILIMLI, BİZİ ANLAR 

- Peki ne zaman bitecek bu sıkıntılı dönem? 
- Tayyip cumhurbaşkanı olunca bitecek. Abdullah başbakan olacak. O daha ılımlı bir adam. Söylediğimizi anlar. O zamana kadar biraz ılımlı gidelim. Köprüyü geçene kadar... Abdullah üzerimize bu kadar gelmez. Şimdi Tayyip bizi batırmaya çalışıyor.
- Peki cumhurbaşkanlığı konusunda Doğan Grubu olarak nasıl bir tavır alacaksınız? 
- Sessiz kalacağız, destek vermeyeceğiz ama karşı da çıkmayacağız. Bunlar bizi batıracak. Şu POAŞ olayında üzerimize nasıl geldiklerini gör. Ama Aydın Bey de kinleniyor. Zamanı gelince bunların (...)

22.10.1998 GÜNEŞ TANER-ERTUĞRUL ÖZKÖK GÖRÜŞMESİ


Aşağıdaki konuşmalardan hangisinin Bakan, hangisinin gazeteci olduğunu karıştırmamak için şu bilgiyi de verelim hemen. 

Bu konuşmalar bugün ‘basın özgürlüğünden’ dem vuran, aylardan beri gazetesine ‘insan hakları sözleşmesi’ diye reklamı yaptıran Hürriyet Yönetmeni Ertuğrul Özkök ve Refah-Yol Hükümeti’nden sonra kurulan ANA-SOL Hükümeti’nin Ekonomiden Sorumlu Bakanı Güneş Taner arasında geçiyor.

Ve bakın, Türk siyasi ve medya tarihine kara bir leke olarak geçen bu konuşmalarda kirli gazetecilik ve kirli siyasetin nasıl iç içe geçtiğini, tüyü bitmemiş yetimin hakkını nasıl gasp ettiklerini bir kez daha hatırlayalım ülkenin âl-i menfaatini nasıl düşündüklerini.

Özkök: Sen şey de mi, şeyden mi dinliyorsun beni açıktan mı?  
Taner: Hı, tabii alayım. Ha şimdi söyle.  
Özkök: Ya şimdi Güneş, biz biliyorsun bir tane karton fabrikası kuruyoruz Kocaeli’nde, ondan sonra ee..size bir teşvik başvurumuz var. 
Taner: Tamam. 
Özkök: 50 milyon Dolara kadar teşvik veriyorsunuz, şey pardon 50 milyon Dolar en az olacak. Bizimki 130 milyon dolarlık falan bir teşvik... 
Taner: Eee, veririz. 
Özkök: Senin masanda duruyormuş bu. 
Taner: Yoo, daha bana gelmedi. 
Özkök: Gelmiş sana, öyle dediler bana. 
Taner: Dur bakayım bana gelmedi ama şimdi sordururuz söyle bakim isim ver. 
Özkök: Meyta.
Taner: Meyta mı? 
Özkök: Meyta galiba, evet Meyta mı Meyfa mı öyle bir şey karton fabrikası.  
Taner: Bana Teşvik Uygulama Genel Müdürünü bağlar mısın? Ha sen söyle bana ben öbür telefonla istettim. 
Özkök: Bir sor bakalım bir öğren yahu? 
Taner: Ben şimdi öğreneyim de ne olduğunu durumun. 
Taner: Dur bir dakka... Alo ya bir şey sorucam sana, bu şeyle ilgili bir teşvik bizde bekliyor mu? Meyta diye karton fabrikası... Korkmaz Yiğit mi, hayır Milliyet grubunun değil ya, bu şeyin Meyta da bu şeyin Aydın Doğan’ın tamam... 
Taner: Bu nedir tık tık sesleri benim söylediklerimi teybe mi kaydediyorsun? 
Özkök: Bu benim şey ya şey telefonla konuşuyorum ben hayatımda hiç kimseyi banda almadım kimseye yapmadım, sana mı yapacağım. Afitap bak bakan şüpheleniyor banda alıyorum diye. Herkes kasete aldığı için bunu başka telefona aktarabilir misin... 
  .... 
Taner: Dışarıda eğer sıkıntımız olmasa ben içeride şeyi temizleyeceğim. Yani benim sıkıntım dışarıdan kaynaklanıyor. Dışarıdan alamadığım için şey yapıyorum. Bir tarafta onlar, bir tarafta seçim, bir tarafta şey Türk Ticaret Bankası, nedir ulan bu başımıza gelenler. 
Özkök: Hakikaten ya bu Türk Ticaret Bankası olayı... Bu gazete.. Yine biz şey yapıyor bir tarafa. 
Taner: Hı... 
Özkök: Yazıyoruz abicim. 
Taner: Yazmanız lazım çünkü yarın siz de çok zor durumda kalırsınız ya. 
Özkök: Evet. 
Taner: Mehmet Emin’le görüşmüş seninki. 
Özkök: Evet görüştü, görüştü. 
Taner: Ondan sonra tekrar görüşecekler herhalde. 
Özkök: Onun havası ne? 
Taner: Ben şey yaptım ona dedim ki yahu yap bu işi... 
  .... 
Özkök: Doğru, doğru. Peki yahu Güneş, verin artık bunu satış falan verin bunu ya. 
Taner: Ya vericez de şimdi devletin yani şimdi. 
Özkök: Abi, devlet ilk defa mı kağıt verecek Allah aşkına yapmayın bu yahu.
Taner: Ya mesele o değil, bütün mesele şimdi sorumluluk meselesi , kimin ne sorumluluğu, şimdi bunun içersinde bunun ne kadarı bana ait, ne kadarı Başbakanın sorumluluğunda belli değil ki. Yani şimdi ben kalkıp da emniyetin çok gizli diye Merkez Bankası’na yazdığı ve Merkez Bankası Başkanı’nın bana göstermediği dokümanı ben nasıl vereyim ki. 
Özkök: Ne olacak abicim, sen kendini koruyacaksın ya... 
Taner: Hayır, ne olacak değil, yani yahu tamam ben kendimi koruyacağım ama bir de devletin şeyi var yahu çalışma yöntemi var, boku var, püsürü var ya. 
Taner: Şimdi biz biliyoruz ki, herkes biliyor ki böyle bir yazı yazılmış ve bu yazıdan bizim haberimiz yok. Benim bu yazıdan dün haberim oldu. 
Özkök: Ben seni orada yazıyım mı peki bunu. 
   
Taner: Yazma. Yani bir numara çekme, çünkü olduğu takdirde bir sürü şeyin içersine şey olur yani habercilik açısından senin işine yarar da benim işime yaramaz. Yani bunu alacağın yer Başbakan. Senin başbakanı yakalayıp, alman lazım. Gelsene Ankara’ya. 

Özkök: Bugün mü? Abi dün oradaydım ben. 
Taner: Niye haber vermedin, ben akşam Zafer’i başbakana götürdüm. Geldiğin zaman beni niye aramıyorsun. Ben sana dedim ya sen beni boş veriyorsun diye. Oğlum bak biz bu işlere katılmadık ha korkma benden. 
Özkök: Yahu ne korkucam senden bırak Allah aşkına yahu. Benim başka işim vardı dün akşam. 
Taner: Bilmiyorum tabii, ne işin vardı ama? 
Özkök: Hı hı..tahmin ettiğin işim vardı. 
  .... 
Taner: Söyleyemem oğlum söyleyemem yapamam. Yani biliyorsun ne onunkini sana ne de seninkini ona söyleyemem onun için gel buraya, kendin Başbakana gel. 
Özkök: Telefonlara bile çıkmıyor artık adam. 

Taner: Kim? 
Özkök: Mesut. 
Taner: İşte böyle zamanda arayı şey yap. 
Özkök: Arayı ne yapalım ben kardeşim çıkmıyor bile telefonuma yahu... 
Taner: Sen de telefonla uzaktan idare etmeye çalışıyorsun. 
Özkök: Bugün onun ağzından manşet yaptım, daha ne yapayım. 
  .... 
Taner: Yani senin buradaki Sedat’ın yapacağı işler değil bunlar. 
Özkök: Ben yarın Paris’e gidiyorum. 
Taner: Vay adi herif vay... 
Özkök: Yok abicim senin başbakanın bana etmediği hakareti bırakmadı. 
Taner: Benim başbakanım oldu şimdi. 
Özkök: Ulan yine ben koruyorum, hâlâ da ben koruyorum. Röportaj gibi gideceksin ana avrat iyice bir kavga edeceksin ondan sonra tekrar iyi adam olacaksın. 
Taner: Ankara’da her şey önemli bugünler bu saatlerde. 
Özkök: Ben bunu kafaya yedikten sonra hiçbir şeyi yok. İftira atıyor, bana kalleş diyor. Atsın ne yapalım. Biz de öğrendik artık kavga ederiz onunla bir güzelcene ondan sonra barışırız, biz de iyi adam oluruz ondan sonra bizi de şey yaparlar. 
Taner: Sizin aranızdaki ilişkiye karışmam. 
Özkök: Öyle işte karışmazsın ya. 
Taner: Şarapları sana verirken bana mı verdi şarapları getirdi. 
  .... 
Taner: Valla ipucu falan veremem. Gel diyorum sana sen dinle beni, atla uçağa gel ne işin var? 
Özkök: Yarın sabah 8 uçağıyla şeye gidiyorum Paris’e. Rahmi Bey’in davetlisi olarak gidicem. 
Taner: Ulan çok mu önemli Rahmi Koç’un davetlisi olmak? 
Özkök: Önemli abicim önemli. 

Böyle kirli aşağılık ilişkiler içerisinde bulunmuş bir medya yöneticisi, bugün kendini ne kadar yırtarsa yırtsın inandırıcı olamıyor. Umarız Başbakan’ın Cumartesi günü açıklayacaklarıyla, bu çember ortadan kalkar ve bu yöneticiler de böyle kirli aşağılık ilişkiler içine bir daha giremezler. Kendileri de böyle aşağılık olarak adlandırılmazlar hiç değilse…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Turgay Yener Arşivi