Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Ey Kâbe-yi Millet...Ne Hallerdesin?

Ey Kâbe-yi Millet...Ne Hallerdesin?

BU TAŞINDIR DİYEREK KÂBE’Yİ DİKSEM BAŞINA...

Sayın Cumhurbaşkanı, Demirtaş’ı eleştirirken “7 Haziran’da millet ona Kâbe’yi gösterecek” gibi laflar etti.

Bence Kâbe üzerinden siyaset konuşmak yerinde bir davranış değil…

Muhtemelen danışmanları Hüseyin Avni Bey’i bilmiyorlar…

Demirtaş demiş ki, Müslümanlar için Kâbe ne ise işçiler için de Taksim odur.

Buradan kalkarak Kâbe’nin savunuculuğunu yapmak bence doğru bir davranış değil.

Gençliğimde bana bir söz çok tuhaf gelirdi.
Birinci Meclisin üyesi, demokratlar grubunun lideri, Mehmet Akif’in en samimi arkadaşı ve Kuva-yı Milliye’nin yılmaz savaşçısı Hüseyin Avni Bey(aynı zamanda Nurettin Topçu’nun kayınpederi idi) milli iradenin önemini vurgulamak için Türkiye Büyük Millet Meclisini milletin Kâbe’si diye adlandırmıştı.  

Hüseyin Avni Beyi sıklıkla andık. 

Aklımda gençliğimden kalan endişe durduğu yerde hep durdu. Ama biliyordum ki Hüseyin Avni Bey henüz emekleme çağında olan parlamenter yapımız için abartılı bir vurgu yapmaktadır. Ardındaki niyet önemlidir.

Parlamenter sistemin demokratik sisteme geçişte en önemli mihver olduğunun şuurundadır. 

Üstelik savaş yapan, savaşı yöneten bir parlamentodur o…

Cumhuriyetin temelinde parlamenter sistem o kadar köklüdür ki, darbelere rağmen yıkılmamıştır. Başkanlık sistemine geçiş için belki entelektüel bir çabaya ihtiyacımız vardı, lakin alelusul bir geçişin sancılarını Türkiye kaldıracak durumda değildir. 

Parlamentoyu milletin Kâbe’si ilan eden Hüseyin Avni Beyin imanından kimse ama hiç kimse kuşku duymadı.

Eleştirildiğini hiç duymadım, okumadım.

Demirtaş’ın Kâbe ile ilgili sözleri üstelik Hüseyin Avni Beyinki gibi doğrudan değil. Dolaylı…

Diyor ki, Müslümanlar için Kâbe ne ise işçiler için de Taksim odur. 

Bu da bir abartma, fakat Kâbe’ye karşı bir kötülük kastı, küçük düşürücü bir ifade buradan çıkarmak zorlama olur.

Ayrıca da tehlikelidir.

Niçin değerlerimizi ulu orta tartışma konusu yapalım?. 

Niçin hele hele siyasete malzeme yapalım?. 

RUBAİ
Çile
Ne haddi var ne hududu çektiğim bu çilenin
Ne zevk ne şevk bıraktı vah o hayat denen in
Kırık sazımda çalar durur kırık namelerim
Derdimin kârı yok ne görmezin, ne görenin

HÜSEYİN AVNİ ULAŞ

Birinci Meclis’in 2. Grubunun lideri Hüseyin Avni Bey Ankara’da kurulan yeni parlamentoda en fazla konuşma yapan hatiptir. 409 konuşma yapmıştır. Hiç kimseden çekinmez doğru bildiklerini en dobra, en yalın ve her zaman imanlı sesle haykırırdı.  Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey’in öldürülmesi üzerine Mart 1923 Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaptığı konuşmada şöyle dedi:

“Efendiler, bu şerefli kürsü bugün elim bir vaziyete sahne oluyor. Bu şerefli milletin mensupları, bugün kalpleri kan bağlamış bir zavallı, biçare gibi birbirlerinin yüzüne bakmaktadırlar. Sana da mı taarruz ey Kâbe-i millet? Sana da mı taarruz ey ara-yı millet? 

Arkadaşlar, efendiler, asırlardan beri mahkûmiyetle saltanatların ve onun etrafındaki yakaları üniformalı kahrolası haşeratın ve onun tesiri olan hainlerin mahvı ve Türk milletinin halâsı (kurtuluşu) için bayrak çektik. Efendiler memleketi düşmanlar istila ediyordu. Millet ümidini kırmıyor, imanından onun halasını bekliyordu. İşte silah başı denildiği zaman Türk köylüsü bütün her şeyini feda ederek ve eline silahını alarak hayatını ve namusunu kurtarmakta tereddüt etmedi ve muvaffakiyet de onun hâkimiyetidir. Hakimiyet demek onun reyini memleket dahilinde serbestçe istimal etmesi demektir. Bir millet namusundan bir mebus koparır. O mebusun ağzı kalemi o milletin namusudur. Bu namusa tecavüz eden eller kırılsın. Tecavüz arkadaşımıza değil, milletin namusunadır. Sana uzanan eller sırmalı paşa kolları olsa da kırılacaktır. Allah’tan çok isterim ki, memleketin elim zamanlarında bu hal adi bir suç sonucu zuhur etsin. Ya siyasi ise efendiler? Demek ki bu memlekette herhangi bir fikrin serdarı ölecektir.” 

Hüseyin Avni’ye göre en büyük güç meclistir. Savaşı bir diktatör yapmamış, milletin makus talihini bir tek adam düzeltmemiştir. Meclisin iradesi bizim demokrasi tarihimiz açısından da ne kadar önemlidir. Hüseyin Avni’nin yaklaşımı sözde demokraside hayli mesafeler aldığımızın öne sürüldüğü bugünkü meclisimizde kaç kişide var?

Bakınız bir başka konuşmasında cesaretle neler diyor: “…Yalnız demesinler ki memlekette Mustafa Kemal Paşanın şahsi arzusu hükümrandır. Hayır milletin arzusu hükümrandır. İstediği zaman yükseltir, istediği zaman da yere vurur. Meclisimiz bir kimseyi başkumandan da yapar nefer de yapar. Ben paşanın büyüklüğünden böyle ümid ederim ve böyle görürüm. İlk arkadaşı olmakla iftihar ederim. Meclis olarak biz paşanın arkasından yürümüyoruz, onu yürütüyoruz.” 

Parlamentonun iradesini öne çıkaracak sese ne kadar ihtiyacımız var?

Hüseyin Avni Ulaşlar gibi moda olduğu için gerçekten millet iradesinin gerçek temsili için demokrat olanlara, sözünün eri olanlara, mesuliyet duygusunu zirveye taşıyanlara ihtiyaç var.

Muhtemelen Nurettin Topçu’daki o derin mesuliyet anlayışı da Hüseyin Avni beyden intikal idi. Hüseyin Avni Beyin çıkardığı mecmuanın adı idi aynı zamanda Mesuliyet…

Mesuliyet, derin sorumluluk duygusu maalesef bugün devlet kademesinde ara ki bulasın hükmündedir.

Ey Kâbe-i millet sen ne hallerdesin?

Kimler kaldırdığın saltanatı sayende ihya ediyor. 

FİRAVUN İMANI

Sevgili Tarık Buğra merhumun romanlarından birinin adı bu… Bu eserinde Akif ile Hüseyin Avni Beyi konuşturur üstad.

Akif der ki, Hüseyin Avni Beye: “Senin nasibin çile çekmek dostum…”

Gerçekten çilenin, mesuliyet duygusunun mimarıdır Ulaş…

Firavun İmanı yeniden okunmalı ve Hüseyin Avnilerin davası, Akiflerin davası yeniden idrak edilmelidir. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi