Doğu Akdeniz’de Yeni Denklem
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı dün (5 Mayıs) öğleden sonra Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Kıbrıs Özel Danışmanı Norveçli diplomat Espen Barth Eide ile bir araya geldi. Aynı gün öğleden önce ise ABDBüyükelçisi John M. Koenig ile basına kapalı bir görüşme gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Akıncı bugün de (6 Mayıs) Ankara’ya geliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ile görüşecek olan Akıncı Cuma günü (8 Mayıs) bir kez daha Eide ile buluşup 11 Mayıs akşamı Rum liderNikos Anastasiadis ile yemekte bir araya gelip tüm bu temas trafiğinin muhassalasını ve 1968’den beri devam eden müzakerelerde ‘yeni perde’nin başlangıç tarihini Anastasiadis ile birlikte açıklayacak muhtemelen. 12 Mayıs itibariyle Doğu Akdeniz’in en stratejik meselesi Kıbrıs için yeni bir denklemin kurulduğundan bahsedebileceğiz artık…
BM Temsilcisi Eide, 10 yıldır ilk defa çözüm için bir fırsat yakalanabileceğini, Akıncı’nın seçilmesiyle olumlu bir havanın oluştuğunu ifade ediyor. Anastasiadis, büyük ihtimalle Akıncı’ya yeni bir Ortak Mutabakat Metni teklifi yapacak ve güven artırıcı önlemler adına kapalı bölge Maraş’ın iadesini talep edecek. BM, ABD ve AB’nin bu havadan istifade ederek müzakerelere müdahil olma isteği Anastasiadis’in de elini güçlendirecek gibi görünüyor. Ancak Türkiye her ne şartta olursa olsun çözümden yana bir tavır almayacağını, Kıbrıs Türk halkının menfaatleri çerçevesinde adım atılmasından yana olduğunu özellikle 11 sene önceki Annan Planı tecrübesinden ve AB’nin Kıbrıs yaklaşımından beri daha kuvvetli bir şekilde söylüyor.
Nitekim, “Verilen ortak mücadelemizin içinde bulunduğu bu kritik dönemeçte, Türkiye, anavatan ve garantör ülke olarak uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan görev ve yükümlülüklerini kararlılıkla yerine getirmeye devam edecektir.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 27 Nisan tarihinde Akıncı’nın seçilmesi münasebetiyle yayınladığı tebrik mesajında Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki duruşunu şöyle ifade etmişti: “Seçilmiş olduğunuz Cumhurbaşkanlığı görevi, yarım asırı aşan Kıbrıs sorunu bakımından kritik bir döneme denk gelmektedir. Bir süre sonra yeniden başlaması öngörülen BM Genel Sekreteri’nin İyi Niyet Misyonu çerçevesindeki görüşme sürecinde, adil ve yaşayabilir bir çözüme ulaşılması, önceliğimiz olmaya devam edecektir. Bununla birlikte, bugüne kadar yaklaşık yarım asırdır süregelen, temelinde, Rum tarafının Kıbrıs Adasının tek sahibi olduğu yönündeki yanılgısının yattığı Kıbrıs sorununa her ne pahasına olursa olsun bir çözüm bulunması gibi bir yaklaşımın benimsenmesi mümkün değildir.
Milli Dava olarak gördüğümüz Kıbrıs konusunda, Ada’nın eşit iki halkından birisi olan Kıbrıs Türkü’nün bugünlere ulaşmasını sağlayan mücadele azmi, inanç ve kararlılığın Cumhurbaşkanlığınız döneminde de devam edeceğine inanıyorum.”
Bu arada ana-yavru vatan tartışması Türkiye’de ve Kıbrıs’ya bazı kesimlerce hâlâ istismar edilse de Türkiye’nin Kıbrıs için fedakârlıklarının hatırlanması ve Kıbrıs Türk halkının Türkiye’de biraz daha tanınmasına vesile olacak şekilde ve sağlıklı bir zeminde konuşulmaya devam ediyor.
1 Mayıs 2004’te Güney Kıbrıs’ın tüm adayı temsilen AB üyesi olarak kabul edilmesi ve 2009 yılında Kıbrıs’ın güney batısında geniş doğal gaz yataklarının bulunmasıyla mahiyeti değişen ve özellikle son dönemde Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, Mısır ve İsrail eksenindeki ittifak ilişkileri sebebiyle Türkiye için güvenlik eksenli stratejik boyutu daha da artan Kıbrıs Sorunu’nun geleceğinde Türkiye’nin atacağı adımlar belirleyici olacak. Rum kesiminde yayın yapan Fileleftheros gazetesi dün “Anahtar Ankara Ziyareti” başlığını atarak bu gerçeğe işaret etti.
Bugünkü Akıncı-Erdoğan görüşmesi sadece ana vatanın yavru vatanı bağrına basıp bir kez daha tüm desteğini açıklayacağı bir görüşme olmayacak; Doğu Akdeniz’deki yeni denklemin de belirlendiği bir buluşma olacak…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.