Türkçe veya Kürtçe Kur’an: Din mi, siyaset mi?
Bazılarını da duyuyoruz ki ‘Kur’ân tercümesi’ demekle iktifa etmiyor da ‘Türkçe Kur’ân’ demeye kadar gidiyor, Türkçe Kur’an mı var be hey şaşkın!” Türkçe tefsirin şahikasına çıkmış Elmalı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili isimli tefsirinin başında böyle diyor…
O büyük hassasiyetler devrinden bugüne geldik. Uzun süre “tercüme”ye de itiraz ettik, “tam bir çeviri mümkün değildir” diye. O yüzden “meal” dedik…
“Sanal âlemde tercüme, meal de neyin nesi, Türkçe Kuran!” iddiası ile karşılaşınca şafak attı…
“İnnâ enzelnâhu Kur’an’en arabiyyen leallekum ta’kılûn” O'nu anlayasınız/akledesiniz diye Arapça Kur’ân olarak indirdik … (Yusuf, 2)
Bir tek Kur’an var, indirildiğinden bu yana noktası noktasına korunmuş. Ama binlerce, onbinlerce tercümesi, meali var, her dilde…Türkçe’de meal veya tercüme derseniz yüzlerce…Her on yılda katlanıyor meal sayısı! Şu sıralar 500’e ulaşmış olmalı!
Bunların hangisi “Türkçe Kur’an”?
Hiçbiri!
Bu ortada iken, bir akıldane, ismi lâzım değil, ilmi, müktesebatı meçhul biri, bakın ne lâflar ediyor: “Kuran'ı anlamadan, Arapça olarak okumak, Arapça bilmeyenler için haramdır.
Kuran'ın anadilde okunması gerektiği konusunda bir bilinç oluşturmak için kurulan bu sayfa aracılığıyla, Arapça Kuran okumanın bir ibadet olmaktan öte, Kuran'a ve Allah'a muhalefet etmek olduğu ortaya konulacaktır.” (İmlâya dokunulmamıştır)
Peh peh peh!
Ne büyük lâflar bunlar. Adam haram ihdas ediyor, Allah’a muhalefet icad ediyor!
Kur’an’ın lâfzı da, mânası da mühim, hayatî…
Mânasını bilerek okumak, esas. Fakat bilmeden okumak da, dinlemek de ibadet. Kur’an tercümelerinden, meallerinden Kur’an’ın özüne tam manasıyla vâkıf olunabilir mi? Öyle bir tercüme veya meal varsa bulun getirin “evet” diyelim!
Tercümelerinden Kur’an’ı mealen anlarız. Kur’an’ı anlamamız için inzal edildiği Peygamberin anladığını, yorumladığını, hayatını ve sözlerini bilmeliyiz…Kur’an’ı en iyi anlayanın Hz. Peygamber olduğundan şüphe yok…
Bu bilgilere sahip olmak kaydıyla, aklımız, birikimimiz devreye girer. Herkes aklı, fikri, iz’anı, müktesebatı ölçüsünde anlar… Kur’an’ı anlamanın sınırı yoktur. Bütün fıkıh, kelam, tefsir vs. islâmî ilimler Kur’an’ı anlamanın tezahürleridir.
Tercüme tercümedir, meal mealdir, Kur’an Kur’an!
Tercümeye, meale lüzumundan fazla değer atfetmek doğru değildir. Hatta bugünkü şartlarda Kur’an tercümesi, meali dinî bir iş olmaktan çok, siyasî bir iştir. Kürtçe tercüme, meal bunun böyle olduğunu gösteriyor. Dinimizi biz köklü Müslümanlar tercümeden, mealden öğrenmeyiz. Çok zengin bir literatürümüz var. İlmihal bilgilerini Kur’an’dan bizzat çıkarmamızın bir anlamı yok.
“Türkçe Kur’an”, Cumhuriyet’in başında bir iddia idi, sonuca ulaştırılsa idi, ibadette okunacaktı. Bu yolu Mehmed Âkif kapattı. Son yıllarda Kürtçe Kur’an iddiası var! Her iki iddia da aynı kaynaktan besleniyor. Kur’an’ın
Türkçe’ye veya Kürtçe’ye çevrilmesinde bir beis yok. Bütün dillerde, lehçelerde tercümeler var zaten.
Talep varsa, Kürtçe Kur’an meali yapılır, piyasaya Türkçe mealler gibi dağıtılır, talep edenlerin eline ulaşır.
Diyanet’in Kürtçe Kur’an tercümesi yayınlaması, bu yüzden çok da önemli değil. Diyanetin meali, latin harfleriyle…Öncelikle Türkiye’deki Kürtçe konuşan vatandaşlara yönelik…Çünkü Suriye, Irak ve İran’daki Kürtler Kur’an alfabesiyle okuyup yazıyor. Peki Türkiye’de Kürtçe’nin alfabesi bütün Kürtler tarafından biliniyor mu?
Bunun cevabı: Al kitabı, koy rafa! Okur yazar Kürtler Türkçe meallerden daha fazla yararlanır.
Kısacası: Diyanet bir istismarı ortadan kaldırmak için bunca zahmete girmiş, bunca masraf yapmış…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.