Bir Türk Sosyalizmi Olabilir mi? (4)
Ticaret adı altındaki geçim endişesi ile türlü türlü ruhi ve ahlaki sefaletlerin kurbanı olmaktan küçük satıcı kütlesini kurtararak ona şerefli, haklı ve huzurlu bir kazanç tarzı sağlamak için...
İş hayatını bir kumar cesareti ve bir dalavere cihazı olmaktan çıkarıp, emek ile ihtiyaçların kumandasında işleyen, akla bağlı, adalete dayalı bir düzen haline getirerek, şahsi hırsların ve iştihaların tasallutundan kurtarmak için...
Kendilerine millet işleri emanet edilen memurlar arasında derebeylik devirlerinin efendi-esir ayrılıklarını düşündüren maaş farkları ile süründürülen bir sınıfı maaşlı patronlarla karşı karşıya koyan adaletsizliğe son vermek için...
İdare cihazında ve ticaret hayatında bezirgân Yahudi’nin elinde ve devletin kontrol sisteminin yürütülüşünde, hem fakir hem zengin hakkında kanunların kutsal ve mutlak iktidarının gerçekleştirilmesi için...
Sahipsiz ve işsiz gençliğin yaşayışına el koyarak, gençlerin itaat ve hizmet ahlaki ile yetiştirilmesini sağlamak, okuyan gençlerin kulüp, dernek, cemiyet, federasyon, birlik adları altında bayağı menfaatlerin kaynağı ve politikanın basamağı olan teşekküllerden alınarak yalnız ilim, irfan, sanat, ahlak ve kültür çalışmalarına bağlanmaları için, kahvelerde, eğlence yerlerinde, sokaklarda işsiz dolaşan gençliğe iş sahası bulmak, gayesiz ve emelsiz gençliği ruhi ve ahlaki gayelerin hizmetine sokmak için...
Millet eğitimini ticaret vesilesi yapan özel okul ile milletimizi yabancı kültürlerin esiri yapmak isteyen yabancı okulların kapılarını kapatmak, Türk vatanında yalnız Türk kültürünü hâkim kılmak için.
Özel yüksekokulculuk yoluyla, ticareti yüksek tahsile kadar hâkim kılan insafsızlıktan, hakikat huzurundaki bu vicdansızlıktan Ebussuud'ların, İbn Kemal'lerin vatanını kurtarmak için.
Her karış toprağı devlet gayretiyle kalkınmaya, her ferdi devletin yardımıyla tabii haklarına kavuşarak insan gibi yaşama şartlarını bulmaya muhtaç olan bir vatanda özel idare, özel sermaye, özelokul, özel üniversite ve türlü özel çalışmalarla genel iradenin gücünü her tarafından bölüp de parçalayarak sanki bir özel devlet hasretine doğru sürüklerken, maddenin ve ruhun bütün değerleriyle bütün iktidarları doğrudan doğruya millete mal edecek
koruyucu ve güdücü, iktidar sahibi bir devlet irâdesiyle ruhları canlandırmak için…
İkbal hırslarıyla yanıp da yoksulları göremeyen kör gönüllerin gafletinden halkı uyandırmak için...
Zenginlerin âlemi kendi iştihalarına lokma sayan duygusuzluklarından utanmayan ruhlarını kapkara örtülerinden sıyırarak kurtarırken, zamanın her anında ve mekânın her adımında hakkı çiğnenen fakirlerin affını gerçekleştirmek için; fakirle zengini böylece birlikte kurtarmak için...
Kirli yüzlerin, hayâ bilmez bakışların sızıntısı olan hırs ve hased çamuru ile tertemiz toprağı kirlenmekten koruyacak elleri yer-yüzüne hâkim kılmak için…
Nihayet her varlığı kendi nefsi için tasarlayan kemirici egoizmden ruhları kurtararak onları da Allah'a ulaştıracak merhameti canlandırmak için...
Pek uzun bir tablo veya kanlı bir destan teşkil edecek kadar çok fecaatlerin vatanı olan Anadolu'da bu dertlerin hepsi yalnız bir şeyden şifasını bulacaktır: Vicdanın kumanda ettiği bir otorite, yani hakla el ele veren bir iktidar.
Onu nerede bulacağız diye şaşkın şaşkın dışarıda arayan, hakkı gökten insin diye bekleyen, iktidarı ellerden dilenen, kendi aczine inanmış zavallılara, bu dünyada herkesin kendi mesuliyetini kendi omuzlarına yüklendiğini hatırlatırız. Hak ve iktidar, muayyen ölçüler vererek başkasına ısmarlanan elbise değildir; ancak onlara inananların eseridir. Ancak bu şaşkınlıktan din bezirganı sahtekarlar faydalanıyor ve davamızın İslam'a aykırılığından büyücü ifadeleriyle bahsediyorlar. Halk bilmiyor ki, hiçbirisi dini ruha sahip olmayan bu şarlatanlar, halkı din adına soyarlarken, çiğnenip darbelenen İslam dinidir. Bizim sosyalizmimiz İslam'ın ta kendisidir.
Davamız, İslam ahlakına dayanan bir cemiyet düzeni kurmaktır. Her tarafı hürmetsizlikle tarumar edilen bir cemaate hürmet, her uzvu haksızlıkla yararlanan bir hayata hakkaniyet, her hareketi hemcinsine zulüm olan bir insanlığın kalbine sevgi ve merhamet doldurmak istiyoruz. Bütün bunları yaparken, varlığımızı her taraftan çeviren hırslara menfaatler gibi içteki düşmanlarla kökleri dışarıda bulunan içimize sokulmuş düşmanları yenmenin yalnız iman ve iktidar ile mümkün olacağına inanmaktayız. Dava, kendine inanan, iradesini bunca düşman kuvvetine karşı koymasını bilen cesur ruhların davasıdır. Onun en güzel ifadesini Safahat şairinden dinleyelim:
... ederim taptığım Allah'a kasem,
Yoktur asla şu cemaatte ki hiçbir aciz,
Benim indimde sizin olmaya en kadiriniz,
Bir kavinizde olan hakkını kurtarmam için.
Bir kavi kimse de yoktur ki bu ümmette, bilin,
En zaif olmaya nezdimde, tutup kendinden,
Âcizin hakkını ısrar ile isterken ben.” (Hareket, III/26, Şubat 1968)
Türk sosyalistleri Topçu’yu neden anlamadı? İslamcılar ve milliyetçiler Topçu’dan neden rahatsızlık duydu?
Özetle:
TÜRKİYE’DE YAŞANAN EN BÜYÜK KRİZ: DÜŞÜNCE KRİZİDİR.
ÇARPIK KAPİTALİZM; ÇARPIK SANAYİLEŞME VE ÇARPIK KENTLEŞMEYİ YARATTI. SOSYALİST AKIMLAR DA ÇARPIK OLUNCA BU SÜRECE İSYAN EDEBİLECEK CİDDİ BİR FİKİR AKIMI ÇIKMADI.
Kapitalist ve Kalvinist İslamcılığa karşı: sosyalist İslamcılık acaba bir çözüm olabilir mi?
Türk Sosyalizminin fikir babası Nurettin Topçu, aynı zamanda İslam ahlâkçısıydı.
NİÇİN SOSYALİZM: İkbal hırslarıyla yanıp da yoksulları göremeyen kör gönüllerin gafletinden halkı uyandırmak için…
Nihayet her varlığı kendi nefsi için tasarlayan kemirici egoizmden ruhları kurtararak onları da Allah'a ulaştıracak merhameti canlandırmak için...
“Hak ve iktidar, muayyen ölçüler vererek başkasına ısmarlanan elbise değildir; ancak onlara inananların eseridir. Ancak bu şaşkınlıktan din bezirganı sahtekarlar faydalanıyor ve davamızın İslam'a aykırılığından büyücü ifadeleriyle bahsediyorlar. Halk bilmiyor ki, hiçbirisi dini ruha sahip olmayan bu şarlatanlar, halkı din adına soyarlarken, çiğnenip darbelenen İslam dinidir. Bizim sosyalizmimiz İslam'ın ta kendisidir.”
Topçu, sosyalizmini bu toprakların hareket felsefesine, ruh köküne, varlık iradesine dayandırıyordu. Yani ithal ve uydurma bir sosyalizm değil. Sımsıkı toprağa, millete ve değerlerine bağlı…
Dolayısıyla milletin kalbindeki Akif’e gönderme var. İnanç temellerine gönderme var.
Böyle sağlam bir sosyalizmin sade doğuda değil, batıda da büyük bir dirilişe kapı aralayacağı açık değil mi? O halde maddeci batı için en tehlikeli olan bu gerçek sosyalizmdir.
İşte bu yüzden Müslümanların böyle bir insanın peşinden gitmesinin önü kesilmeli, İslamlar kapitalist heva ve hevesler için yoldan çıkarılmalıydılar.
Onun için şehirlerimiz böyle araba modelli, alışveriş merkezleriyle dolu… Belediye başkanlarımız rantiye peşinde…
İslam şehir mimarisi ağlıyor.
İçinde Müslüman da…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.