Ramazan Bereketidir Şiir
On bir ayın sultanıdır bu gelen
Şehri Ramazanda Kur’an’dır gelen
Âlemler dirilten oruçla iftar
Müminlere taçtır sahurla gelen
Bakara suresi 183. Ayeti kerimede Ramazan ve Oruç emri bize şöyle hatırlatılıyor; “Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç tutmak size de farz kılındı. Böylece umulur ki takva dairesine girer, fenalıklardan sakınırsınız.”
Eşyaya, doğaya, yeryüzüne, gökyüzüne, sokaklara, şehirlere, milletlere, memleketlere, gönüllere, iklimlere, fert fert dokunarak gelen Ramazan-ı Şerif’in manevi şemsiyesiyle göneniyoruz.
Camilerimiz bir başka anlam kazanıyor sanki. Sanki çoluk çocuk, genç ihtiyar, kadın kız demeden teravih için iftar sonrasında caminin yollarını tutuyorlar. Hiç kimsenin evinden, dizisinden edemediği, hiç kimsenin kahveden, laklaktan alıkoyamadığı insanlar, oruçla birlikte yenileniyor, namazın, sohbetin, Kur’an ve hatimlerle kılınan teravihlerin cami cami dolaşıldığı bu cennet vatanda kardeşlik tezahür ediyor. Her teravih öncesi sohbetlerin bir ay boyunca ruhlara, düşüncelere, gönül ve yüreklere imanın oruçla dile gelişindeki Kur’an iksirini yudum yudum içmemizi sağlıyor.
Mesele yeniden kıyama hazır olmaktır. Yeniden kıyam vaktine ayarlanmaktır oruç. Gecenin, gündüzün denetimden geçirilerek kaçakların önlenmesiyle tutulan oruç; önce ruhta, sonra bedende, sonra düşüncede, sonra fikirde ve sonra bütün bir cemiyette kendi varlığını, gelişini hissettiriyor. Orucun sultanlığı, insanın sultan olma duygusunu bir ay boyunca eğitimden geçirmek suretiyle yıl içerisinde olunması gereken şekli gösteriyor. Açlıkla kavrulan bir dünyada israfın önlenmesine, hoyratça kullanılan hayatın disipline edilmesine, namazın yani teravihle caminin vazgeçilmezliğine, beş vakit namazın camilerde kılınmasına, konu komşunun görüp gözetilmesine, selamın yayılmasına, muhabbetin artırılmasına dair bize hatırlatmalarda bulunuyor Oruç. Yeniden, her gün yeniden Kur’an’la tanışılmasına, secdelerle dualara varılmasına yollar öğretiyor Oruç. Oruçlu olunca gevezelikler iptal ediliyor, sövme ve saymalar, bağırıp çağırmalar son buluyor ve bundan sonra böyle olmalısınız sırrını her ferdin kalbine, aklına ve yüreğine dokunarak merhametin sofrasını yeryüzünde inşa ediyor Oruç ve Ramazan. Cömertliğin dili, dokunuşu, yayılışı, üslubu da oruçla geliyor evlere, fertlere, sokaklara, komşulara, şehirlere. Şehrin ana bulvarları iftar sofralarıyla dolup taşıyor şimdilerde. Her akşam binlerce, milyonlarca insanın ikramına kurulan gök sofralarını andırıyor Ramazan sofraları. Orucun bereketi yeryüzünü inşa ediyor. Gök güneşi gizliyor bu mevsimde. Uzun yaz günlerindeki dayanılmaz açlığa destek olur gibi yağmurlar yağmayı sürdürüyor. Merhametin gözyaşları; havanın, suyun, orucun, yakarışın, tövbenin, börtü böceğin, çoluk çocuğun aklını, kalbini, açlığını yatıştırıcı bir unsura dönerek iftar vaktine gül oruçlar, güllü oruçlar, gülistana çevrilmiş oruçlarla iftar dualarına kavuşuyor Müslüman. Müslüman yenileniyor, tazeleniyor ramazanla birlikte. Üzerindeki hantallıkları, tembellikleri, lüzumsuzlukları, nemelazımcılıkları, gevezelikleri ortadan kaldırarak görevler veriyor Oruç. Dirilten oruç, on bir ayın sultanı Ramazan-ı şerifin orucudur. Bayram ise orucun zaferidir.
Ol mübarek aya gizlendi kadir
İndi Kur’an, oku, anla, muktedir
İnkişaf eyle sen ey ruhu cemil
Bayramda sultan olsan muktedir
Oruç bedene müdahale eder. İlk yaratılış müdahalesini yeniler. Bu durumla yenilenme toprakla, suyla yeniden ülfete girmedir. Kuru bir balçıktan yaratıldığına işaretle pis bir sudan yaratılmış olduğunun hatırlatılması anlamında ruhun
tazelenmesi, yeniden bir bakıma dirilmesiyle vücut lüzumsuzluklardan arındırılarak ilk haliyle insana bir bakıma armağan edilir oruçla. Oruç teslim almaya gelmiştir ruhu. Ruhun teslim oluşu oruçla mümkündür. Oruca teslimiyet insan olma onurunu kazanmaktır yeniden. Sezai Karakoç sanki bu duruma işaret ederek bir şiirinde şöyle söyler;
“Oruç, ruhun sesi gelir her yıl
Gümüş topuklarını dokundurur kalbimize
Vücut dönmeğe başlar bir tapınağa kurban gibi
Yapılır örtülür uçurumları yakan dualardan
Ten ruhun avuçlarının içinde
Hilkat günlerinin yeniden oluşun terlerini döker
İnsan gecesini değiştirir gündüzüne erer
Bir mevsime döndürür zamanı hiç değişmeyen
İnsanın olma vaktidir bu erme fırsatı
Ruh emzirir anne gibi yeri göğü fecri
Yeni bir insan gelip nöbete duracaktır
Eskisi çürümüş bir heykel gibi devrildiğinden
Ey oruç, diriltici rüzgâr, İslam baharı
Es insan ruhuna inip yüce ilham dağından
Kevser içir, abıhayat boşalt kristal bardağından
Susamış ufuklara insan kalbinin ufuklarına”
Karakoç Üstadımızın “Samanyolunda Ziyafet” eseri bu ay döne döne okunulması gereken eserlerden birisidir. Oruç ve Ramazan’ın bize getirdiği armağanları daha iyi anlamak için yeniden bir kez daha okumalı. Bu ay bereketiyle geldiği için Beyazıt Kitap Fuarı’nın da ziyaret edilmesi oradaki sohbetlerden de faydalanılması gerekir. İmza günlerinde yazarların, edebiyatçıların uğrak yeri olan fuarlar bu mevsimde manevi iklimi artırıcı çabalardır.
İdrakiyle şereflendiğimiz on bir ayın sultanı Ramazan-ı Şerif’in sahurla, evimizi, gönlümüzü, kalbimizi, işimizi, ilmimizi, ömrümüzü bereketlendirmesini diliyorum. Hatimlerle, namazlarla, teheccütlerle, zikir ve fikirlerle Rabbim ömrümüzü ali eylesin. Akıbetimiz evvelimizden hayırlı olsun. İki cihanda darlık ve sıkıntı görmeyesiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.