Oruç ve ben
Oruç kitabından duyulan haber
Rahmet yağıyor kaçırma birader
Oruç tanış kılar insanla insanı. Oruç kişinin kendisini tanımasına fırsatlar sunar. Gümüşten bir hilalin tepsi gibi bir aya dönüşmesiyle müminin yüreğini büyütür oruç. Mümin oluşun, inanışın, ebed duygusunun tazelenmesiyle miraca yükselişin denemeleri gerçekleşir Ramazan ayında. Furkan’ın, yani Kur’an’ın yüreklere yeniden inşirahını sağlar. Sofralar, sofalar, gönüller, yürekler, iklim iklim, diyar diyar, ülke ülke Oruçla bayramı hak etme mücadelesine girer. Oruç yeniden dirilişin, uyanışın muştularını getirir gelirken. Giderken bizden sağlıklı bilgiler, beleğeler, müjdeler, ibadetler, arınmalar, yakarışlar, zikirler, okuyuşlar, tövbeler götürecektir. Orucun sultanlığı, böyle bir geliş ve böyle bir gidiş hazırlığını arz eder bize. Bu nedenledir ki tuttuğumuz her oruç bizi, bize yaklaştırmalı, bizi bizle buluşturmalı, kendimizle aramızda var olan duvarları yıkarak yeniden Bayram armağanıyla ayrılmalıdır. Oruç, toplumla aramızda tesanütler kurar. En yakın akrabalardan ihmal edilenlerin görülmesini, gözetilmesini, elinden, yüreğinden tutulmasını ister. İhmal edişlerin farkına vardırır. Bu ayda verilen her sadakanın, fitrenin ve zekâtın en yakından başlaması gerektiğini yeniden bizlere hatırlatır ki olur ki uyanır, düzelir ve bundan sonraki günlerde eksiklikleri daha da azaltarak bir sonraki Ramazana doğru istikamet çizmiş oluruz. Oruç bize böyle geliyor gelirken. Önce Recep ayıyla ön elçi geliyor ardından yetmiyor Şaban ayını gönderiyor ki arındıralım kendimizi. İçten ve dıştan tedaviler gerçekleştirelim. Evimizden, barkımızdan başlayarak iç âlemimizdeki evimiz ve barkımızla birlikte bir arınma, tövbe, istiğfar, niyaz, zikir namaz terbiyesine ihtiyacımız belirginleşiyor.
Oruç, ben duygusunu biz duygusuna çeviren ibadettir.
Günde iki öğün yiyince vücut rahat ediyor. Yeme içmeyle fazla zaman harcamıyorsunuz. Daha çok ibadet, daha çok zikir, daha çok kitapla meşgul olma, yani daha çok Kur’an’la içli dışlı olma hali yaşanıyor Ramazan’da. Dünya işlerinin hiç birisi de aksamadan sürüp gidiyor. Belki de en belirgin yönlerinden birisi de budur Oruç ayının. Az yeme, az içme ve az konuşma Orucun bize armağanlarıdır. Vücut kendisiyle buluşuyor. Bütün organlar yenileniyor ay boyunca. İlk Oruçla birlikte bir teslimiyet haliyle madde dışlanıyor. Maddenin çekiciliği kayboluyor. Hiçbir dünya zevki Oruçla çarpışamıyor. Müslüman yüreklerin en büyük galibiyetleri biraz da budur. Nefsin durdurulması, dizginlenmesi, prangalara, zincirlere vurulması gibi bir şeydir. Nefsin talepleri birey tarafından reddediliyor Oruçlu vakitler içerisinde. Uzun yaz günlerinde 15-20 saate varan oruca niyet ediş, sahurla birlikte başlar iftara değin sürer. Zafer, iftar vaktinde Allahuekber sesiyle dudaklar maddeye açılır. O vakte değin dil metafizik bir alandadır. Dedikodu yapmaz, fitneye sebep olacak herhangi bir cümle kullanmaz. Bir başkasının ardından konuşmaz. İki kişiyi birbirine düşürmez, bilakis daha sabırlı, daha teennili, daha dikkatli, daha titiz ve daha narin, zarif, ince ve merhametlidir mümin kişi. Yardımsever, bağışlayıcı, affedicidir. “Bir mümin bir müminin hatasını örterse kıyamet gününde kendi hatlarının örtüleceğini bilir”.
Metafizik alanda bulunulunca, Allah gün boyu zikredilir çünkü kalplerin tatmini Allah’ı anmakla mümkündür. Namaz vakitleri, diğer günlerdeki gibi kaybolup gitmez iş güç arasında, çarşı pazar koşuşturmasında. Sanki daha çok belirgin durmaktadır. Sahurun bitişiyle, yani imsakla birlikte var olan maddenin bitişi metafizik bir boyutu insan yaşamaya başlar. Artık kıyam vaktidir. Namazın vaktinde ve cemaatle kılınması yeniden yeniden kavratılır. 27 derece alınması gereken sevabın cemaatle, camide kılınması tekrarlanır ki yıl boyunca bütün vakitlerde aynı devamlılık sağlansın, bütün vakitlerde 27 derece sevaplar alınsın ister Teravih namazı. Bir aylık oruçla namaz ilişkisi yıl boyu kazanılacakların kapılarını açtırır mümin yüreklere. Kur’an’ın mukabelelerle camileri şenlendirmesi, cemaatin Kur’an okuyanları takip ederek hatimler yapılması, evlerde yapılmakta olan hatimlerle paralellik sağlanarak bütün bir mahalle, köy, kasaba, şehir ülke ve ülkeler metafizik bir akıma tabi tutulmuş olur. Kur’an evi, Kur’an şehri, Kur’an toplulukları, Kur’an medeniyetinin inşası içten içe büyür ve gelişir.
Okunulması icap eden iki dergi iki kitap var masamda.
Ay Vakti Mayıs, Haziran sayısıyla, İslami Edebiyat, Mart, Nisan, Mayıs sayısı. (Bu arada Bezm-i Alem Üniversite Hastanesi’nde (eski adı ile Vakıf Guraba –Vatan Caddesi’ndedir) Ali Nar hocamız sizlerden dualar bekliyor. Şule Yüksel Şenler hanımefendi ablamız da dua bekliyor. Rabbimden şifalar niyaz ediyorum.) Bu iki dergi üzerinde Ramazana binaen bu kadarla yetinmiş olayım. Okunulması icap ediyor. İki kitap ise; “Samanyolunda Ziyafet” Sezai Karakoç üstadımızın ve Fatma Barbarosloğlu’nun “Ramazanname”si. 34.’sü gerçekleştirilen Beyazıt Dini Kitap Fuarı sizleri bekliyor. Bugün saat 15-19 arası ben de Lore-Nun standında kitaplarımı imzalayacağım. Kitaba dost olanları Fuara bekliyorum.
İftarla sahura bir evlek arşın
Tutuver gün biter yazılsın marşın
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.