Halil Mert

Halil Mert

Suriye, Kobani, Irak… Kalleş Tezgâh!

Suriye, Kobani, Irak… Kalleş Tezgâh!

Emperyalizmin ve zalimlerin en eski ve ilkel oyunudur “SEBEP ÜRETMEK” ve “İKİYÜZLÜLÜK”. Hani haberlerde izleriz, “Katil cenazeye katıldı.” “Cani de ağladı.” Demek ki en basit kandırmaca yöntemlerinden biri bu.

ABD, İngiltere ve Batı, medeniyetini, kan, gözyaşı, barbarlık ve vahşet üzerine kurmuştur. Afrika’da hala çocuklar bir beyaz görünce korkup ağlamaya başlar. Ordularla beraber Amerika kıtasını ve Afrika’yı işgale giden Papazların Hıristiyanlaştırma faaliyetlerinde dahi katliamlar vardır. Güney Amerika’da ve Asya’da yerel medeniyetleri ve kütüphaneleri yerle bir etmişlerdir. Batı tarihi tam bir barbarlık ve vahşet hikâyesidir. Düşünün İspanyollar ve Portekizler yerli çocukları yemişlerdir.

İngilizler ise tarihin en kalleş yöntemleri ile sömürmüşlerdir toplumları.. Önce ajanları girdi hedef ülkelere. Oralarda birilerini satın aldılar. Eğitim kurumları açtılar. Toplumları yozlaştırma adına ne gerekiyorsa yaptılar. Düşünün Çin’de afyon sattılar. Tüm değerler sistemini bozdular. Bu gün Vehhabilik’ten El-Kaide’ye, Taliban’dan, IŞİD’e, Selefilik’ten Mısır’da Sisi’yi destekleyen Nur Partisi’ne,  hepsinde İngiliz Derin Devleti’ni arayın. İngiliz deyince aklınıza, İngiltere, ABD, Avustralya, Y. Zelanda, Kanada, hepsi birden gelmeli. Türkiye ve Pakistan başta olmak üzere İslam Ülkelerindeki diyalogcular ve birçok cemaat yapılanmalarının arkasında da İngilizlerin olduğunu bilin.

Mezhep savaşları mı? Onların işi. Olaya sadece İslam olarakta bakmayın. Onlar menfaatleri için Hıristiyanlığı da bozmuş ve dejenere etmişlerdir. Tıpkı Yahudi haham misali. Demiş ya Yahudi Haham; “Mezardan Musa çıkıp gelse, Yahudi çıkarları için O’nu da öldürmekten tereddüt etmem.”

Medeniyet Coğrafyamızda önce Irkçılık ve Mezhepçilik fitnesini çıkarttılar. Geçen gün iftardayız. İftarı veren Erzurum’lu Kürt Kökenli bir işadamı. Yer; İstanbul. Aynı masada İstanbul’da yaşayan ve beraber iş yapan Kastamonu’lu, Erzurum’lu, Bingöl’lü, Kayseri’li işadamları. Konu siyasete geldi. HDP’ye oy verdiğini söyleyen Erzurum’lu işadamı Kürtlerin kökeni ile ilgili demez mi “Bizde Ermenilik var!” Bitmedi. Akabinde nereye gidecek bu iş, yazık oluyor bize dediğimizde de sonucun bir içsavaşa gitmesini ima ederek: “Allah kime ne verdiyse!..” dedi. Çok üzüldüm. Emperyalizm gereğini yapmış.

Türk Milleti’ni bu kadar aşağılarsanız sonucu budur. Adam Türk ile akrabalığı varken bunu reddediyor ama dedelerini öldürüp, ninelerine tecavüz eden, kadın çocuk demeden Erzurum’da camilere insanları doldurup yakan, aynı şeyleri 20 yıl önce Azerbaycan’da yapan Ermeni ile akraba olduğunu iddia edebiliyor. Eskiden Anadolu’da bir Müslüman için böyle şeyler yüz kızartıcıydı. Biz ırkçılığı reddetme masum gerekçesi ise Türk Milleti’nin her şeyini dışlayıp aşağılayınca işte böyle bir durum çıktı ortaya.

Gelelim Kobani’ye. Bölgemizdeki her türlü hareketin düşmanca davranışın gerçek hedefi Türkiye’dir. Türk Milleti’dir. 800 yıldır bölgeyi Türkler ya doğrudan, ya Hükümdar oldukları devletlerle, ya da emrinde oldukları İslam Hükümdarlıları ile tuttular. Memluklular, Tolunoğulları, Eyyübiler, Selçuklular, Osmanlılar, Türkiye Cumhuriyeti... Medeniyet Topraklarımızın hep lider duruşları. Irak’tan ateş Türkiye’ye sıçrar. Suriye’den de. En başta Suriye’de ve Irak’ta içbarış ve dengelerin korunması için mücadele edilmeliydi. Gelinen noktaya bakın. IŞİD Irak’ta ve Suriye’de katliamlar yaptı. Bir günde Irak’ın sözde ordusundan 50.000 askeri 5000 kişilik çapulcu IŞİD yendi, kovdu, silahlarını ele geçirdi. Nerede Irak Ordusuna koalisyon güçlerinin hava desteği? IŞİD katliamlar yaptı, müzeleri yıktı, türbeleri bombaladı, kadınlara, çocuklara tecavüz etti, köle pazarlarında sattı. Batı seyretti değil mi? Tabii bizde aynı şekilde.

Sonra IŞİD Kobani’yi işgale kalktı. Ülkeyi HDP ve PKK yangın yerine çevirdi. Camiler, Kuran Kursları yakıldı. 50’ye yakın insan öldü. Biz seyrettik. Akabinde sınırımızda bir koridor oluşturuluyor IŞİD ile çarpışma bahanesi ile.

Oyuna bakın. IŞİD Kobani’ye saldırıyor diye bölge önce komple boşaltıldı. IŞİD çıkartıldı, zaten gelen militan sayısı 100-200 kişi. Türkiye’ye gelenler geri döndü. Dönenlerin çoğu Kürt Kökenli Kobani’liler. Akabinde PKK-PYD oralarda yaşayan yerli Türk ve Arap’ları tehdit etmeye başladı. Sizin IŞİD’çi olduğunuzu söyler, köylerinizi bombalatırız koalisyon güçlerine diye. Halk göçe zorlanıyor. Bölgedeki Türk ve Arap Köyleri yağmalanıyor. Bu arada sözde halkların özgürlüğünü isteyen HDP kedi gibi cıyaklamaya devam ediyor. “Kobani’de olanların sorumlusu Türkiye’dir.” Türkiye hala savunmaya çalışıyor kendini. Neden? Çünkü bize yapılan Psikolojik Harekâtın farkında değiliz ya da ön alamıyoruz.

YPG’nin içinde Türkiye’den sadece Kürtler yok. Marksist guruplardan insanlar var. İsrail’den gelenler var. Avrupa ve ABD’nden gelenler var. Yani bir Türkiye Düşmanları koalisyonu. Gezi Misali…

Türkiye’yi “IŞİD militanlarının geçişine göz yumuyor.” diye suçlayan İngiltere ve Batının havaalanlarından bölgeye IŞİD’e katılmaya kendi vatandaşları ellerini kollarını sallayarak gidiyorlar.

Son süreçte Esad yanlıları ve YPG birlikte hareket etmeye başladılar. Suriye rejimi, güneyinde oluşacak Kürt Devleti’ne göz yummaya hazır.

Manzaraya bakın.

Kobani’ye IŞİD bir daha geldi. Toplasan 100 militan yoktur. Maksat ne? PYD’yi meşrulaştırmak, uluslararası arenada muhatap kabul ettirmek. Türkiye’yi terör örgütü PKK ile masaya oturtmak. Sonra bu ateşi Türkiye’ye yaymak. Bitmedi, petrol bölgesinden Akdeniz’e bir enerji koridoru oluşturmak. Türkiye içeride çıkartılacak kavga ve karışıklıkla uğraşırken güneyinde oluşan oldubittiyi kabule zorlamak.

Ön alma anlamında; Eyy MİT, Kobani’den ineklerine bile baktığımız 100 Kürt aileyi TBMM’ne teşekkür yürüyüşüne de mi çıkartmaktan acizsiniz? Türkiye Vatandaşı, ülkemizin ve devletimizin birliğini savunan 1000 Kürt’ü Ankara’dan Kobani’ye yürütüp, “Biz Kürtler’in kaderi Türkler’le bir olmaktır. Hürriyetimiz Türkler ile bir ve beraber olarak yaşamakla gerçekleşir. Biz sadece Türkiye’de özgür ve eşit yaşadık, yaşıyoruz. Kobani’deki Kürt kadar Türk ve Arap’ta kardeşlerimiz, biz bölgenin birliğini savunuyoruz.” diyerek yürütemiyor muyuz? Güneydoğu Anadolu bölgemizde Milli ve dini birliğimizi savunan, Kobani eylemlerinde mağdur olmuş aileleri ve PKK zulmünü medyaya taşımaktan çok mu aciziz?

Türkiye bölgede hem haklı hem de mağdur olmamalıdır. Türkiye bölgedeki fedakârlığı Cumhurbaşkanı ve Başbakan aracılığı ile değil sivil toplumla ve halkın dayanışması ile göstermelidir.

Suriye’de rejimle PYD yakınlaşıyor. İran’lı asker ve subaylar çatışmalara katılıyor ve ölüyorlar. İran bölgenin her yerinde. Tabii Gezi’de de yer aldı. Biz sivil toplum anlamında Irak’ta yokuz, Suriye’de yokuz, İran’da yokuz. Maalesef Doğu ve Güneydoğuda ülkemizin içinde de yokuz. Tüm mücadeleyi Cumhurbaşkanı tek başına verecekse bunca kuruma, MİT’e, İçişlerine, Dışişlerine, TRT, Diyanet, MEB, TSK, KGM vs. kurumlar neden var?

Batılı, İsrail’li, İran’lı, Suriye’li ajanlar ve onların kullandıkları STK, cemaat ve siyasi duruşlar ülkede cirit atarken bizim hala “Biz masumuz Vallahi!” nakaratı ile yaptığımız fedakâr yardımlarımızdan dem vurmamız yeter mi? Bakın ülkemizde tedavi ettirdiğimiz, ineklerinin yemini bile verdiğimiz Kobani’li Kürt, HDP’lilerle askerlerimizi taşlıyor, yarın Mehmetçik’e mermi de atacak. Ülke içinde HDP ve PKK özellikle Kürt Kökenli yurttaşlarımızı bir içsavaşa hazırlıyor. Görmüyor musunuz bunları?

Seçim sonuçları ortada. Ülkeye ihanet etme meylinde olan herkes sözbirliği etmişçesine tercihini yaptı. Artık ülkedeki Milli ve İslami hassasiyeti yüksek herkes takkeyi önüne koyacak. Eski Türkiye’nin dayatmaları da ayıpları da yok artık. Peki, şu anda sorun ne? Türkiye çözüm süreci ile sadece şu anda kendi eli ile topraklarında bir Kürdistan kurmadı. Emperyalizm yarın bunu da isteyecek. Tabii kendisi söylemeyecek bunu. Bizzat halkın içinde aldattığı ve ihanete inandırdığı çevrelere söyletecek. Dolayısı ile herkes sarhoşluktan ayılmalı artık.

Tedbirler sadece askeri harekât, yardım, mültecileri himaye olmamalıdır. Asıl Psikolojik harekât yöntemleri ve tedbirleri ile bölgedeki mazisi bir, ecdadı bir, kavgası bir, istikbali bir, imanı bir Müslüman halk için birlikte hareket etmenin gerekliliği üzerine bakış ve ihtiyaç oluşturulmalıdır. Bunu yapamazsak parçalanmanın ve kalıcı düşmanlıkların önüne geçemeyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Halil Mert Arşivi