Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Sürdürülebilir(!) Kriz Yönetimi

Sürdürülebilir(!) Kriz Yönetimi

28 Şubat süreciydi…

Tanklar Sincan’da yürütülüyor ve bir korku yaratılarak güya post-modern bir askeri darbe devşirilmek isteniyordu.

Aslında olan ne varsa, madalya takma merasimlerinin ardında gizliydi.

ABD handiyse kendi çocuklarının hepsine madalya takıyordu.

Ne madalyasıysa artık...

Şeref madalyası…

Devlet Bahçeli’nin bahsettiği şerefsizlik üstünde bir şerefsizlikti bu…

Türk ordusunun bir kumandanı nasıl olurdu da hayatına şeref verecek madalyayı İngiliz Yahudi medeniyetinin en zaliminden alabilirdi? Böylece onurlandığına vehmedebilirdi.

Neyse madalya artık ne kadar değerliyse hayatları da o kadar değerli; bizi ilgilendirmez.

Fakat yaşadıkları ülkenin sağlığı ve selameti üstüne hiç olmazsa bu madalya aldıklarıyla birlikte bir güvenlik stratejisi ve doğru dürüst bir tehdit algısı ve yönetimi ortaya koyabilseler…

Zaman zaman sivil hayata ve demokrasimize müdahale edenler hiç olmazsa milli menfaatler konusunda katlanılabilir bir başarıya imza atmış olsalar gam yemeyeceğiz.

Mesela zaten beceriksiz olan siyasetçileri ortadan kaldırmakla kalmayıp hır gür çıkaran ne kadar sivil toplum varsa bertaraf etseler ama mesela bir Kıbrıs sorununu çözseler… Çözülemeyecek bazı problemleri çözme becerisi ortaya koysalar…

Mesela şu terör belasından ülkeyi kurtarsalar…

28 Şubat süreciydi…

Bürokrasi hizaya getirilecekti.

Bakanlıklarda iki general bir başbakanlık müsteşar yardımcısı eşliğinde kriz yönetimini izah etmeye çalışıyordu. 

Birinin yakasında kocaman bir Atatürk rozeti vardı.

Sivil giyimliydiler. Diğerinin yakasında Atatürk rozeti yoktu. Belli ki yakasında rozet bulunmayan daha üst komuta kademesindendi.

Anlatıyorlardı. Sunum yapıyorlardı bir çeşit. Bürokrasi ile paylaşıyorlardı paylaşılacağı kadarını…

Kriz Yönetim Merkezi…

Sürdürülebilir kriz yönetimi…

Bazı krizlerin bizzat bu yönetim tarafından çıkarılması ve sürdürülebilmesi planlanıyordu. Öyle ya savaş çıkıp da milyonlarca kişi öleceğine, büyük bir felaket yaşanacağına kriz sürecinde, sürdürülebilir ve tayin edilmiş bir kriz süresince bazı kayıplar göze alınabilir; bazı unsurlardan, kişilerden, kurumlardan, değerlerden vazgeçilebilirdi…

Türkiye kriz yönetiminde ustalaştığını düşünüyor.

Bir seçim yaşandı ve bitti.

Seçmen kararını verdi.

Belli ki koalisyon istedi.

Halk ırgat olabilir ama sandık ortalama doğruyu söyler diye düşünmeli değil mi demokrasilerde?

Hayır, kriz yönetiminde ve kriz çıkarmada mahir olanlar kaos yaratarak, yeni cinayetler ve karşılıklı saldırılar tertip ederek güya dış politikada ve etrafımızda cereyan eden hadiselerde akıllarınca etkin rol üstlenebilmek adına söz verdikleri kimselerle iş tutmak için sürdürülebilir sandıkları krizler yaratıyorlar.

Böylece yeni bir seçim sonucunda yeni bir siyasi tablonun gerçekleşmesi umuluyor.

12 Eylül öncesi ile ilgili olarak, bizzat bir general (Demirel soyadlı bir general) ağzından itirafta bulunulmuştu sonradan.

12 Eylül’e giden süreci hızlandırmak için 1978’den başlayarak kahve taramaları ve sağ sol kavgasını körükleyecek bazı eylemleri bizzat planladılar.

Maraş, Sivas, Çorum ve bazı kahve taramaları ve beş altı kişinin aynı anda öldürülmesi eylemleri hep bu planın bir parçasıydı.

İtiraf şöyleydi.

Müdahale için yeterince kan dökülmemişti. 

Daha fazla kan dökülmesi gerekiyordu.

Nitekim 78 sonrası eylemler arttı ve istenen kan bulundu.

Gençler karşılıklı öldüler, öldürdüler.

Bazı eylemlerin temsil ettikleri veya temsil ettiklerini sandıkları fikirlerle hiç ama hiç ilgisi yoktu.

12 Eylül kriz yönetimi işte böyle bir şeydi. Lanet olsun!

Ya 28 Şubat?

Onda da bir sürü vatan evladının hayatı post modern teşebbüslerle, kriz yönetimi ile karartıldı.

Ve şimdi bir kriz yönetimi daha yürürlükte…

12 Eylül paşasına madalya taktı İngiliz Yahudi medeniyeti…

28 Şubatçı paşalara da…

Yakın tarihte bir sürü zevata taktığı gibi…

Taktıkça takıyor.

Allah kriz yönetiminin belasını versin! Millete ve değerlerine takanların da…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi