Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Bu Kan Yerde Kalan Değil

Bu Kan Yerde Kalan Değil

Azerbaycan’ın çağdaş büyük şairlerinden, aziz dostum Mehmet İsmail’in şiirinden bir mısra bu.

Bu kan yerde kalan değil…

Gündeme oturdu şimdi…

ALIN BUNU! BUNDAN Bİ B.. OLMAZ...

Kafes’in bir sahnesinde yeni yetme solcu genç Kadir’i adam öldürmeye kışkırtan Devrimci liderlerden Mahmut, sorguda “hem birini öldürecek olsam başkasını kullanmam, kendim yaparım” gibisinden bir lakırdı ediyor. Bunun üzerine sorgucu polis şefini bir gülme alıyor. 

“S…. Lan” diyor. Sonra adamlarına:

“Alın bunu, bundan bi b.. olmaz” diye de ekliyor.

Gerçekten kendilerinden bi b.. olmayacak bir sürü terör örgütü şefi sütre gerisinde ahkâm kesip, cinayetler işletiyorlar.

Devlet kademelerinde de böylelerinin olmadığını kimse ileri süremez.

Daha önceki deneyimlerimizden biliyoruz. Biliyoruz ve her zaman dış güçler masalına inanamıyoruz.

2. OLUK OLUK KAN AKACAK

Yıllardır Ortadoğu kan çanağı… Oluk oluk kan akıyor. Oluk oluk kan akan bir iklimde hayali bir sınıra güvenmenin saçma olduğunu ben de yazdım, Şevket Eygi de…

Bütün İslâm âlemi perişan iken, milyonlarca insan evinden yurdundan edilmişken huzur içinde mutmain bir saltanat süremezdik. İlahi adalet açısından bir kere bunu hak etmiyorduk, kan deryasının bize sıçramaması düşünülemezdi.

Suruç, belanın bize sıçrayacağının ilk somut göstergesiydi. Aslında işaretleri çok daha önce vardı.

Yazdık dinletemedik.

Şimdi Başkent kan deryası…

“Yok, şu yaptı, yok bu yaptı… Yok şuna yarar yok buna yarar…” Stratejist geçinen bir istihbaratçı eskiden bir laf etmiş; sanki hadis mübarek… Bütün kısır görüşlü medya maydanozları sarılmış ulu bir fikirmiş gibi…

“Bu kime yarar?”

Yok yahu…

Herkese yarıyor işte…

Rusya, ABD, İsrail, Almanya, Fransa, krizde ama olsun Yunanistan, belki Çin, PKK, HDP, AKP, diğer partiler, haber bulamayan gazeteler, tahlil kabiliyeti olmayan tv yorumcuları, İran, Irak, Suriye, Esat, PYD, DAEŞ, DEAŞ, IŞİD, İŞİT… 

Bu sonuncuyu da ben uydurdum.

İŞİT… Böyle bir örgüt kursak ve işit desek dünyaya…

“İşit!” desek yetkililere… “Yüreğimin sesini işitebiliyor musun? O halde niçin gülüyorsun?”

Bir gizli kararın, ya da bir failin dışa vurumu mu?

“Gülüyor sütre gerisindekiler…

Maskeler örtüyor yüzleri, kim ne

Bu geminin dümeni kimde…”

Artık ‘davul başkasında tokmak başkasında’ bir yönetişim olamaz. Türkiye bunu kaldıramaz. Devlet ordusuyla kavga edip üç buçuk boynukalından medet umar hale geldi. 

Bunu daha önce de denediler. Olmadı…

Bu sürdürülemez.

“Oluk oluk kan akacak” diyen reis, daha bir dayak olayını yüklenemedi.

PKK şefleri de ağlamaya başlayınca tepki veriyorlar aynısından… Ya oluk oluk kan akacak, şehirler kana bulanacak diyorlar, ya da barış mesajları yayınlıyorlar. Ateşkes havasına bürünüyorlar.

Görenler de ne kadar barışçı insanlarmış diyecek öyle mi?

“Kim inanır?”

“Kadir, inanır…”

Kadir’ler nedense işte böyle saf ve kullanılacak kıvamda oluyorlar…

3. İSTİFA ETMEMEK ÇÖZÜM DEĞİL, KAN BULAŞIR GİDE GİDE...

Ankara Garı’ndaki peş peşe iki patlama yüzlerce aileyi yıktı geçirdi. Ölü sayısının yüzü aşacağı anlaşılıyor.

Türkiye’nin başkenti kan gölüne döndü.

Halkın büyük tepkisi var.

Tedhiş, terör, korku, başaramaz, kimse bizim gücümüzü test etmeye kalkmasın lakırdıları da bir takım reislerin lakırdılarının ötesinde bir anlam ifade etmiyor.

İstifa müessesesi diye bir şey vardı eskiden.  

Görevliler istifa etmeyi bilmeliler.

İstifa etmiyorsa insanlar, asıl o zaman kuşkulanırız biz.

Kaht-ı rical var devlette.

Kötü yönetiliyor ülkemiz.

En yeteneksizler en tepelerde…

Böyle bir ülke batar.

Çok yaşamaz.

‘Kartondan kale’ dedikleri devletler böylesi devletlerdir işte.

Yüze yakın insan hayatını kaybetmiş, yetkilinin vicdanı sızlamıyor. Yüze yakın insan hayatını kaybetmiş menfur bir bombalama olayında; sorumlu bakan “meydanda zafiyet yok” diyor.

Böylesi görevliler kim olurlarsa olsunlar o görevlerde bir saniye bile tutulmamalıdır.

Kim bu insanlar?

Bunlar niçin istifa etmiyorlar.

Bilmiyorlar mı istifa etmezlerse kan bizzat ellerine sıçrayacak. 

Bunu mu istiyorlar?

Değer mi yahu?

Bir çocuğun bile gözyaşına değmez hiçbir yeryüzü iktidarı…

“Nerede bir çocuk ağlıyorsa şu yeryüzünde, ondan mesulüm ben” diyen bir gönül zenginliğinden ne hallere düştük.

İnsanlık yerlerde sürünüyor.

4. BÖYLE DEVLET AĞZI OLUR MU?    “O DA OLABİLİR, BU DA OLABİLİR”

Terör başarılı oldu.

Terörü kullanarak komşu ülkelerde hal ve gidişat tayin edenlerin bu belanın kendilerine dönmesini beklemesi gerekirdi.

Terör başarılı oldu.

Artık arkasından ağladıklarımız kesin hatlarıyla farklılaştı.

Yazık…

Gazeteler iflas etti. Beyin özürlü çıktılar.

Attıkları manşetler, yaptıkları yorumlar ne kadar tuhaf…

Tıpkı AB Bakanı Beril Hanım gibi…

En yetkili ağızlar bile bütün terör örgütlerinin isimlerini sayıyorlar, olmazsa savaşanların ittifak ettiklerini söylüyorlar.

Yahu kardeşim tamam adının önünde profesör titri var. Tamam, eskiden televizyonlar sizlerden çok görüşler alıyorlardı.

Tamam, profesörsün ya, her konuda ahkâm kesersin. Alıştık nasılsa…

Ama artık devlet adamısın. Bir makam işgal ediyorsun.

O makamlarda öyle ulu orta konuşulamaz. Tahminlerini söyleyemezsin. Halkı yanıltamazsın. TV profları gibi konuşamazsın. Medya maydanozlarının söylemlerini devam ettiremezsin.

Ne bu ya?

Devlet bu mu?

Devlet adamlığı bu mu?

reis olmak

REİS OLMAK KOLAY DEĞİL…

Yunus’un, Hacı Bektaş’ın terbiyesinden geçmek gerek.

Reis olmak kolay değil…

Muhsin Başkan gibi adanmış olmak gerek…

Hakkın hakikatin peşinde olmak gerek.

Yalanın, riyanın, dümenin değil…

Ah nerede o eski reisler?..

Gönül diliyle konuşmak gerek, kalbe dokunmak gerek.

Samimiyetin, mesuliyetin, vefakârlığın, fedakârlığın, merhametin, sadakatin, adaletin, hürmetin, hikmetin, cesaretin, kanaatkârlığın, irfanın ve aşk’ın adamı olmak gerek…

Keşke öyle olmaya çalışsa delikanlılarımız, kabadayılarımız, civanmertlerimiz, yeni nesillerimiz.

Keşke…

Pusu kurmasa, beş kişi bir garibanı dövmese…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi