Çanakkale, Uhud, Malazgirt ya da Sur ya da.. Nevruz!
Çanakkale,
Son yüzyıldaki direneğimiz, vahşi ve barbarlara karşı.
İstikbale, yetişecek kahramanlara muştucu ve kaynak,
Dünyanın kaderinde bir dönüm Çanakkale.
Ve…
Bize İstiklal Harbimizi ve istiklalimizi
İstikbalimizi bahşetti şehid kanları…
Tıpkı Bedr’in imanımızı kurtardığı gibi.
Dünün ebedi ve ezeli sevgilileri bırakmadı bizi,
Yarınlara Osman Gazi’nin Ulu Çınarı gibi dal budak salalım diye yeniden.
Dirilelim ve doğalım tekrar beşeriyetin makûs talihine,
Su serpelim ezilen ve sömürülen insanlığa diye…
Terk ettiler yurtlarını da, cennet mekânlarını da,
Koştular ve Mehmed’i kucakladılar,
Yine yalnız komadılar.
Rahman ve Rahim olan O mübarek erleri yalnız mı koyar hiç?
Bazen korkuyu unutturdu Mehmed’e, bazen de
İngiliz Taburları, inen bulutla bulut oldu.
Mehmed, diril!..
Diril artık tıpkı Çanakkale’deki deden,
Diril Zeynep!..
Cepheye mermi taşıyan ninen gibi..
Ayağa kalk!...
Ateşte İbrahim,
Firavun sarayında Musa,
Uhud’da Hamza..
Surda Ulubatlı…
Çanakkale’de Koca Seyid..
Diyarbakır’da Hakkari’li Teğmen Abdulselam…
Kâbe önünde mahzun ama emin ol…
Allah seninle, güven ve sığın dostuna.
Unutma! Karşılığı dünyada bekleyen,
Ebedîleşemez…
Hep cihad, hep muharebe…
Bin yıldır cephedeydi Türk Milleti…
Ama bu kez, bu kez koca kurdu sıkıştırmışlardı. Yok etmeye kararlıydılar. Anadolu’dan hem bu koca kurtun izini, hem de İslam’ın tüm medeniyet mühürlerini söküp atmaya kararlıydılar.
Balkanlar, Kafkasya, Ortadoğu, Ortaasya, Afrika, Hindistan…
Nerede Müslüman varsa hepsi zulüm altındaydı.
Hindistan Müslümanları Halifenin ordusuna karşı harp etmeyiz dedikleri için zalim İngiliz tarafından işkence ile kurşuna diziliyorlardı.
Medeniyetimizin tüm yetimleri yine Muharip Milletimizin etrafında ve arkasında bir araya geldiler. Türk, Kürt, Arap… Balkanlar’ın sürgün evlatları, Türkistan’lı talebeler… gelemeyenler dua gönderdiler.. O günlerde Çanakkale İstanbul’du, Kars’tı, Urfa, Antep, Van, Mekke, Medine, Bosna, Muğla, Edirne, Üsküp, Kerkük, Halep, Trablus, Bakü, Kazan, Urumçi, Kabil, Almatı, Taşkent… Evet, Çanakkale hepsiydi o günlerde..
Allah Resulü (SAV), Hamza, Ali, Ulubatlı, Atam Yesevi, Alparslan, Selahaddin, Baybars… Hepsi oradaydı o zor günlerde..
Atamadılar bizi yedi düvel Anadolumdan, İslam Yurdumdan, Hilafetin merkezinden atamadılar…
Yüzbinlerce şehidimizin hayatına mal olan ve “ve mili mücadelenin ruhunu oluşturduğu” Çanakkale Muharebeleri bugün olduğu gibi, bundan sonrada milletimizin aziz hatıraları içinde anılacaktır.
Çanakkale Harbi; harpte talimname usullerinin yanı sıra insan zekâsının, muhakeme kabiliyetinin, fedakârlığının ve yokluk içinde fakat inanmış bir milletin evlatlarının başarı ile sevk ve idare edildiğinde neler yapabileceğini, Türk Milletinin kahramanlık ve asaletini tüm dünyaya bir kez daha göstermiştir.
Muhterem Okuyucular; Geçilemeyen Çanakkale’den gemilerimiz her defasında gururla, albayrağımızı dalgalandırarak geçerken, bizler ebedi Türk yurdu olarak kalacak Çanakkale’deki şehitlikleri gezerken; Harbin mücahitleri olan dedelerimizi, personelinin tamamının istisnasız şehit olduğu kahraman ve şehit 57’nci Alayı, bir düşman zırhlı gemisini tek başına attığı top mermisi ile batıran Koca Seyit’i Nusret Mayın Gemisinin fedakâr personelini, hâsılı tüm şehitlerimizi, gazilerimizi şükran ve minnet hisleriyle anıyoruz.
Onlar İstanbullu şehirli, Kosovalı Arnavut, Balıkesirli Tahtacı Yörük, Bitlisli Kürt, Tuncelili Zaza, Artvinli Laz’dılar. Ama dedelerini tanıyorlardı, aynı ninnilerle büyüdüklerini biliyorlardı, düşmanlarının kim olduğunun daima bilincindeydiler. Bunları okullarda da öğrenmediler. Onlar iman sahibi ve ferasetliydiler. Bakmayın “ÇARIKLI ERKÂN-I HARP” diye anıldıklarına. Çarıklı ve poturluydular ama şimdiki biz okullular gibi kafaları karışık, gönülleri bulanık, imanları mütereddit, vatana bağlılıkları menfaate dayalı değildi.
Ruhları şad olsun, mekânları cennet olsun. Bize Allah Onların her halinden hisse kapmayı nasip etsin.
Bu gün.. 18 Mart… Çanakkale Şehidleri, sokaklarımızda anılmalı. Hatta Nevruz ile Ergenekon’dan çıkış ve Çanakkale Direnişi mezcedilip “MİLLİ DİRENİŞ VE ÇIKIŞ HAFTASI” olarak kutlanmalıdır. Bu günler tüm Türk ve İslam Âlemi ile koordine edilebilir. Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Türk’ün olduğu her yerde Sultan Nevruz SARI-YEŞİL-KIRMIZI-MAVİ renklerle kutlanmıyor mu?
Keşke Nevruz Kutlamaları, PKK’nın taşkınlıklarına engel olmak ve tüm milletçe kutlamak için hazırlık yapılıp diğer Türk devletlerinde olduğu gibi beraberlik içinde kutlansaydı… Medya ve eğitim kurumları aracılığı ile halk bu manada bilinçlendirilebilirdi..
Birlik, sadece içi boşaltılmış hamasetle olmaz. Birlik, İman, yüreklilik, kararlılık, birbirine, vatana, toprağa, devlete bağlılıkla olur. Fedakârlıkla olur, çalışmakla olur…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.