Ortak bir rüyamız var mı?
Rüyalar vardır, uykularımızda sökün eden, gayri ihtiyarî. Bunlar; rahmanîdir, şeytanîdir, agdas ve ahlâmdir, bize gösterilir.
Rüyalar vardır, yaşarken düşlediğimiz, hayatımızı adadığımız. Bunlar da ya rahmanîdir, ya şeytanî ya da nefsanî.. Peşinde koştuğumuz ve hayatımızı anlamlı kılacağına inandığımız hedeflerimiz..
Bir rüya kaç kişiyle beraber görülür?
Kuşkusuz uykuda iken görülen rüyalar tek kişiliktir, saniyelerle hesaplanan kısa bir zaman kesitinde doğar ve ölür. Görülenler insana ne kadar uzun gelse de, bu gerçek değişmez. Ne kadar kalabalık insanlar ihtiva etse de rüyalar, ferd-i vâhiddir..
Yaşadığımız hayat da, adına gerçek hayat desek de, bir rüya gibidir. Her birinin hikâyesi gayb âleminde özel defterlerde not edilir, melekler tarafından, “Bir varmış, bir yokmuş!” misâli, ahirette gösterime sunulmak üzere..
İnsanın ruhlar âleminden gelip âhiret âlemine geçtiği hayat pasajı, uyanıkken görülen rüyaları anlatır. Bu rüyanın kalitesi, varlığın anlamına nüfuz etme derecesine ve bu nüfuz etme derecesine paralel kurulan yaşam tarzına ilintilidir.
Bu rüyalar; siyasi, ictimaî, dinî ve lâ dinî de olabilir. Ama en mânidar yönü, uykuda görülen rüyalardan farklı olarak tek kişilik olmaktan çok cemaatle beraber görülebilmesinde yatar. Hatta asıl olanı cemaatle beraber görülen rüyalardır denebilir. İşte o zaman bir düş ete kemiğe bürünme istidatı taşır.
Kimler, ayrı bedenlerde ayrı ruhlar taşısalar da aynı düşün peşinde koşabilir ve aynı rüyayı görebilirler?
Kuşkusuz varlığı aynı perspektiften anlamlandıranlar.. Dış dünyaya dair bilgi kaynakları buluşanlar.. Hayata aynı anlam katmanlarından bakabilen, aynı kavgayı veren, aynı misyona ahdetmiş insanlar.. Bunlar, aynı rüyayı görür, hayatı aynı rüya paralelinde inşa ederler. Medeniyetler, ortak görülen rüyaların doğal bir sonucu değil midir zaten?
Kalıcı beraberlikler, zamanın eskitemediği dostluklar aynı rüyayı gören kişilere mahsustur. Gerçek dostluklar bu zeminde inşa edilebilir ancak. Kurulan düşler farklılaştığında ise dostluklar yol ayrımına ulaşmıştır demek.
Efendimizin, “Kişi dostunun dini üzerinedir, dostuna dikkat etsin.” (Abu Davut: 2/675, hn: 4833, Tirmizi: 4/589, hn: 2378) sözünden ben biraz da bunu anlıyorum. Eş ve dost seçerken; sizinle aynı rüyayı görecek birisini mi seçiyorsunuz, dikkat ediniz anlamında..
Hz. Peygamber, hayata dair bir düş kurmuştu, kaynağı vahiy olan. Tevhid inancı eksenli. Adâleti, kardeşliği, paylaşmayı öğreten; hem bu dünyada hem de öteki dünyada tüm insanlığın yararına olanı işaretleyen bir düş..
Hem bu rüyayı gördü, hem de kendisine inananlara bu rüyayı gördüttü. Bunda da bir birlik sağladı. O’nun güzîde ashâbı, Efendisinin rüyasına kendisini adadığı için “Asr-ı Saadet” insanı oldu ve o nesle “İslâm’ın altın nesli” bunun için dendi. Her birisinin hayat serüveninin kolektif kurulan düşün bir boyutunu anlatması boşuna değildir.
Meselâ, o rüya değil miydi Ebû Eyyûp el-Ensârî’yi (r.an) ilerlemiş yaşına rağmen İstanbul surlarına kadar getiren?
Efendimizden nakledilen; “İstanbul mutlaka fetholunacaktır; onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden asker ne güzel askerdir!” (Müsnedi Ahmed: 4/335, hn: 18977) müjdesi, bu mesaja iman etmiş her bireyi aynı rüyaya kilitlemişti.
İslâm ordusunun İstanbul fethi seferine (Hicrî 52. yılı) katılan bedenen ihtiyar ruhen genç bu sahabi, ilerlemiş yaşından ve yolculuğun meşakkatinden hastalanınca, öldüğünde kendisinin İslâm ordusunun varacağı en uç noktaya gömülmesini vasiyet etmişti. Bir rüyayı mezarının varlığıyla yaşatmak üzere..
O gün fetih nasip olmadı, ancak, bu rüyadan da, 1453 yılında kadar gerçekleşene kadar vazgeçilmedi. Ebû Eyyûp el-Ensârî böylece İstanbul’un şiarı oldu.
Kalpler aynı frekansa kilitlendiğinde büyük rüyalar hayata dönüşür. Hz. Muhammed (s.a.v)’in mucizelerinden birisi de bunu başarmasıdır, hem de zamanı ve mekânı aşan gücüyle.
Ümmetçe yaşadığımız problemlerin kaynağında ise, aynı rüyayı beraber göremememiz yatar. Karı kocanın, ebeveynlerle çocukların, cemaatlerin ve farklı müslüman ırkların rüyaları farklılaşınca biribirinden kopuş da başlar. Her kopuş çözülmeyi getirir. Hayata dair öncelik İslâm olmaktan çıkınca da akan suyun üstünde sürüklenen çör çöp olmaktan kurtulunamaz ki.
Birlik olup da aynı rüyayı göremeyen insanlar birer yığındırlar. Yığın olmaktan kurtulmak için de aynı ulvî hedefler doğrultusunda önce ruhsal birliği sağlamak gerek. Bayramlarımız en çok da bunu hatırlatmaz mı!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.