Tencere dibin kara, seninki kalaylı mı?
Diyanet İşleri Başkanı Prof. D. Ali Bardakoğlu, son zamanlarda sıkça karşılaştığımız "şovmen hocalar" konusunda uyarıda bulundu.
Hoca milletinin, her elimde mikrofon var diyene koşmaları halinde, komik duruma düştüklerini söyledi.
Dindarlığın şov kısmının ön plana çıkmaya başladığına dikkat çeken Diyanet Reisi, önemli noktalara temas etti:
"Aslında kişilerin Allah ile kendisi arasında olan gözyaşı, yakarışı ekranlara taşınıyor. Ben bunu çok doğru bulmuyorum. Böyle giderse secde eden insanın kalp atışlarını, sinir hücrelerini ekranlara yansıtacağız. İnsanların ibadet hallerini bırakalım."
* * *
Bardakoğlu, "Dini çok konuşan ama hayatımızı dinle çok fazla ilişkili kılmayan toplum haline de geliyoruz. Ahlakı çok konuşan ama hayatına yansıtmayan kişiler de çoğalmaya başladı" dedi.
Diyanet İşleri Başkanı, bu açıklamalarıyla sadece ekranlarda yorum yapan hocaları uyarmış olmuyor, aynı zamanda o hocalara karşı halkı da uyarmış olmaktadır.
Yapımcısı, yönetmeni, ışıkçısı da içinde...
Bardakoğlu'nun, "dinin bir reyting aracı olmadığını" söylemesi çok önemli.
* * *
Hocalar arasında şovmen olanlar, şov yapanlar var da, diğer alanlar farklı mı sanki?
Önce kendi pazarımıza, kendi meydanımıza göz atalım.
Gazeteci milleti baştan sona şovmen!
Oturuşu kalkışıyla, gömleğinin yakasıyla, masa ile mesafesini ayarlayışıyla...
Bacak bacak üstüne atışıyla...
Karşısındakine bakışı ve hitabıyla, gereksiz yere müstehzi gülüşüyle, klark çekişiyle...
Hemen hakarete varan üslubuyla, kendine güvenen biri numarası yapışıyla.
Aslında ne kadar aşağılık biri olduğunu bildiği halde, devamlı üst perdeden konuşarak açığını kapatmaya çalışmasıyla...
Hepsi şov, hepsi gösteri, hepsi numara, hepsi fena halde reklâm kokan hareketler.
* * *
Yani... Tencere dibin kara, seninki kalaylı mı sanki?
Bacak bacak üstüne atmak dedik ya mesela...
Bunun üstünde dursak biraz.
Beyimiz kendisi bacak bacak üstüne atar.
Fakat karşı masadaki ve karşı görüşteki aynı hareketi yaptığında, ona göre o bacak bacak altına atmış sayılır.
Üstüne değil.
* * *
Diyanet Reisi'nin hocalar hakkında ve bendenizin gazeteci milleti hakkında söyledikleri ile, bir belediye başkanının, meclis üyeleri hakkında söyledikleri çok farklı değil aslında.
Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz, Meclis üyeleri için "Yamyamları doyuramıyorum" gibi bir ifade kullanmış.
Başkanın bu sözü ortaya çıkınca millet başladı yüklenmeye.
İyi de kardeşim, sen nesin, necisin, bu konunun neresindesin, ne kadar temizsin?
* * *
İşte bu tür açıklamaların isteyerek veya istemeden yapılmasının güzel tarafı, diğerlerinin de birer ikişer ortaya dökülme şansının doğması, mıntıka temizliğine vesile olmasıdır.
Deniz Feneri'ne cümbür cemaat yüklenirken, arada tenis fenerinin de durumunun netliğe kavuşması fena mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.