Feyzullah Birışık

Feyzullah Birışık

Ölümün uğramadığı yer var mı?

Ölümün uğramadığı yer var mı?

Allah'ın yaratmış olduğu bütün canlı ve cansızlar varlıklar ölümü tadacaklardır… Canlı olan varlıklardan; insan, hayvan ve bitkilerin çok da uzun yaşamadığını, er geç ölümle tanıştıklarına şahit oluyoruz… Bazı canlıların ömrü bir gün olurken bazıları bin yıldan fazla yaşayabiliyor… Ortada bir ölüm tarihi var ve her canlı o adrese doğru tıpış tıpış gidiyor…

Bitkiler dışındaki canlılara baktığımızda hiçbir insan ve hayvanın ölmek istemediği ve ölümden kaçtığına şahit oluruz… Elimize konan sinek dahi ölmemek için anında kaçıyor… Ortada bir ölüm tarihi var ve bu tarih asla değişmeyecek… İster peygamber ol, ister Allah'a en büyük düşman ol fark etmez;

“Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır;…”[1]

İster hastanede, ister savaş meydanında, ister korunaklı bir yerde… Bir insanın saklanabileceği her yer ölüm meleğinin uğrayacağı adrestir… Kesinlikle kimin canı alınacaksa yer ve zaman dilimi bellidir ve ölüm meleği o kişiyi tam Allah'ın takdir etmiş olduğu adreste bulur…

 “… sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile!...”

Bu ayetimizi Üstad Seyyid Kutub şöyle tefsir eder:

  • “Ölüm, takdir edilmiş zamanında kesinlikle meydana gelir. Ölümün savaş ve barışta kişinin sığındığı yerin sağlam oluşu veya az sağlam oluşu ile bir ilgisi yoktur. O halde savaş izninin geciktirilmesi ölümü geciktiremez. Aynı şekilde cihatta insanlarla karşı karşıya gelmek de belirlenen süresinden öne alamaz ölümü.

Bu ayrı bir şey, öbürü ayrı bir şeydir. Aralarında hiçbir ilgi söz konusu değildir. Burada ölüm ve ecel, Allah'ın takdir ettiği süre ve bu sürenin dolması arasında bir ilgi vardır, başka herhangi bir ilgi mevcut değildir. O halde savaşın gecikmesini istemenin, savaşta veya savaş dışında insanlardan korkmanın bir anlamı yoktur.”

Düşmandan gelecek tehlikelerden korunma adına yapılan kaleler sadece ölüme vesile olacak insan cinsinden olan etkenden koruyabilir… Bu koruma iradeli bir koruma değildir… Sadece caydırıcı olan bir koruma şeklidir… Bu demek değildir ki düşman o kaleleri aşıp ta gelemez!

Dış etkenlerin sağlam olması sadece anlık rahatlama verir o kadar… Ama asla ölüm meleğinin kaleye girmesine engel olamaz… Bu sebepten olsa gerek Allah'u Teâlâ dış etkenlerin sağlam olmasının ölüm meleğine engel olamayacağını vurguluyor…

Yeni ölümden kaçış yoktur… Ve dönüş de âlemlerin rabbi olan Allah'adır…

Ölüme yenik düşecek olan insana güçsüzlüğü anlatıldıktan sonra konu başka mecraya kaydırılır… Bu mecrada ölüme engel olamayan gücün, kendisine dokunan iyiliği celp etmeye de gücü yetmeyecektir… Bu yüzden kendisine ulaşan bir iyilik karşısında kendisini her an gözetip kollayan Allah'ı hatırlar ve ikram sahibinin adını anmaya başlar:

“Kendilerine bir iyilik dokunsa "Bu Allah'tan" derler;…”

İnsanın başına her zaman iyilik gelmez… Sınav gereği bazen kötülükler uğrar… Rabbini gereği gibi tanımayan insanlar başlarına gelen kötülükler için hep başkalarını suçlarlar… Kimi Allah'ı suçlar, kimi kaderi suçlar kimi de peygamberimizi… Bu ayetimizde suçlanan kişinin peygamber efendimiz olduğunu görüyoruz… Gerek peygamberimizi yıpratmaya çalışmak, gerek getirmiş olduğu mesajlara gölge düşürmek adına olsun kötülüğün adresi olarak parmak uçları efendimize yönelir;

“… Başlarına bir kötülük gelince de "Bu senden" derler… "

Başa bir musibetin gelmesi başlı balına bir güçtür… Bu güç de Allah'tan başka hiç kimsede yoktur… Allah'u Teâla o gücün kendisine ait olduğunu hatırlatıp;

“… Hepsi Allah'tandır"" de.

diyaloğu şu ayetiyle bitirir;

“… Bu adamlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar!”

 

[1] Nisa 78

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Feyzullah Birışık Arşivi