Ahmet Varol

Ahmet Varol

Dualarımızda sınırları aşabilmeliyiz

Dualarımızda sınırları aşabilmeliyiz

Önce yine biraz Bâb-ı Âlem Uluslararası Öğrenci Derneği’nden söz etmek istiyorum. Çünkü bu derneği ve çalışmalarını önemsediğimi, bu çalışmalarla kalıcı köprüler kurulduğuna inandığımı başta belirtmeliyim.
Misafir öğrenciler Türkiye’de ne görürlerse gittikleri ülkelerde de ondan söz edeceklerdir. Dolayısıyla görecekleri iyi muamele, yardım, destek burada yabancılık çekmediklerini, kendilerini öz yurtlarında ve evlerinde gibi hissettiklerini söylemelerine vesile olacaktır. O yüzden söz konusu derneğin çalışmalarını sadece benim değil başta hükümet olmak üzere bütün herkesin önemsemesi, çalışmalarına destek vermesi gerekir.
Söz konusu öğrenciler ülkelerine döndüklerinde muhtelif mevkilerde ve makamlarda görev alacaklar. Dolayısıyla onlarla kurulacak irtibatların kalıcı hâle getirilmesi aynı zamanda kalıcı köprüler kurulmasını sağlayacaktır.
İftar davetinde kısa bir konuşma yapan Dernek Başkanı Veysel Başar, Türkiye’deki misafir öğrenciler için bir yurt inşa ettiklerini ve önümüzdeki öğrenim döneminden itibaren hizmete gireceğini söyledi. Bu çok güzel bir hizmet. Misafir öğrencilere hizmetin de aynası olacaktır. O sebeple bu yurt ne kadar çok öğrenciye ve ne derece kaliteli hizmet verirse o kadar büyük fayda sağlayacaktır. Dolayısıyla bu yurdun taahhüt edilen tarihte hizmete başlayabilmesi, üstün kalitede hizmet verebilmesi ve hizmet kapasitesini sürekli genişletmesi için yardımcı olunmalıdır. Benden böyle bir hatırlatmada bulunmam istenmedi. Ama ben kendim bunu faydalı gördüm.
O gece aynı zamanda Kadir gecesi olarak kutlanacağı için Bâb-ı Âlem iftar programı uzun sürmedi ve yatsı ezanı okunmadan epey önce bitirildi. Ben de yatsı ve teravih için Eyüp Sultan Camisi’ne gittim. Büyük bir kalabalık vardı. Ama kalabalıkla birlikte adeta bir cemaat anarşisi oluşmuştu. Gayret, bilgi ve bilinç bir arada, birbirini bütünleyici tarzda devreye girmeyince böyle bir manzara ortaya çıkmıştı. Cami civarındaki bütün alanlar doldurulmuş ama bir tarafta bir grup kadın cemaat, yanı başında erkek cemaat; arada yine bir geçiş yolu bırakılmış. Bir başka yerde önde kadın, arkada erkek cemaat. Caminin içi böyle değildir diye düşünerek içeri girmek istedim ama baktım imkânsız. Bu düzensizliği cami yetkililerinin onaylaması mümkün değil, ama önlemeleri de mümkün olmamış belli ki.
Ben de yakında bir başka camide kılmak istedim ve hemen ilerisinde Feshane’nin karşısında küçük bir cami vardı, oraya gittim. Kapısına “bu camide teravih hatimle kılınır” diye ilan asmışlardı. Bu da çok hoşuma gitti ve “Ne güzel, bu mübarek gecede teravih namazında huşû içinde Kur’an-ı Kerim’den bir cüz dinlemiş olacağız” diye düşündüm. Son teravihte hatmin tamamlanması için yapılan düzenlemeye göre de Mücadele suresiyle başlayan yirmi sekizinci cüz okunacaktı. Bu cüz de Kur’an-ı Kerim’in imanî konular, nasihat ve hüküm yönünden en zengin cüzlerindendir.
Camiye girdiğimizde ezan yeni okunmuştu ve camide gündüzleri veya cemaat tarafından okunan hatimler için bir dua yapılmaya başlandı. Bu da çok sevindirdi. Onca hatmin duasına iştirak etmek inşallah bizim de sevaptan nasip almamıza vesile olur diye düşündük. Çok güzel bir dua okundu, ama önemli bir eksiği vardı. Filistin’de, Çeçenistan’da, Afganistan’da, Irak’ta ve İslâm âleminin muhtelif beldelerinde zulme ve haksızlığa maruz kalan kardeşlerimiz için de özellikle dua etmeliydik. Yani dualarımız artık sınırları aşmalı, bir ümmetin mensubu olduğumuz bilincini dualarımıza taşımalıyız. Kardeşlik ve aynı ümmete mensup olma bilinci önce dualardan başlar.
Ben söz konusu eksiklikten dolayı camide duayı yaptıran hocaefendiyi kusurlu görmüyorum. Ne yazık ki bu bilinç ve duyarlılık Türkiye’de Diyanet’in dua geleneğine henüz yansımadı. Oysa artık bu konudaki çekingenliğin atılması, tüm camilerimize ümmet bilincinin yansıması, Müslümanların davalarını sahiplenme konusunda sınırların aşılması, kalpler arasındaki bağların dualar vasıtasıyla kurulması gerekir.
Emperyalizmin tabuları artık çatırdamaya başladı. Yani çekingenliğin bütün mazeretleri ortadan kalkıyor. Dualarımız sınırları aşmaz, işgalci saldırgan güçlere karşı ümmet adına mücadele ederek cepheyi koruyanları, oralarda büyük zorluklara katlananları, şehadeti göze alanları dualarımıza dâhil etmezsek Yüce Allah’a karşı hiçbir mazeretimiz olmayacaktır. Bunun gerçekleşmesi için Diyanet’in cesaretli bir adım atması, köklü bir anlayış değişikliği gerçekleştirmesi ve Resûlullah (s.a.s.)’ın tüm Müslümanları bir bedene benzeten hadisi şerifini ilke edinmesi gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi