FETÖ saldırısının gizli yüzü, tasavvuf hareketlerinin önünü kesmektir. Çünkü tasavvuf İslâmî yaşam zevkinin gelişmesini sağlayan en önemli basamaktır.

Kişinin, tasavvuf terbiyesinden geçmeden İslâmî yaşam menziline ulaşması zordur. O yüzden, tasavvuf bir yoldur ve bu yol insanın asıl yaratılış gayesinin şiflerini insana ağır ağır yüklemek için geliştirilmiştir. Dolayısıyla insanın özüne dönüş hareketidir.

Tasavvuf, bir arıma ve yinelenme; zihin dağınıklıklarını bertaraf etme; ahlakî koruma altına girme; nihayetinde insanlık sıfatının lezzetine erişerek yeniden doğma sürecidir.

Böylesi bir süreç, 1000 yıllık tarihimizde bize dünyayı avuçlarımızın içine alma imkânı sunmuştur.

FETÖ hareketinin darbe süreci, bu açıdan başarıya yaklaşmıştır. İnsanların ehl-i sünnet tarikatlara yönelimi ciddi şekilde yaralanmıştır. Ehl-i tarikatlar tıpkı 28 Şubat döneminde olduğu gibi bir itibarsızlaştırılma girdabının ortasındadır.

Asıl üzerinde durulması gereken soru ve sorun: “Tasavvuf niçin hedef tahtasına oturtulmuştur?” olmalıdır.

El cevap:  1- Tasavvuf, küresel sistemlerin İslâm üzerindeki oyunları etkisiz kılan, elimizdeki en büyük enerji kaynağıdır.

2- İslâm’ı, protestanlaştırarak dönüştürme gayretlerinin önünü tıkayan bir kayadır.

3- Önce “Ilımlı İslâm” projesiyle başlayan, sonra ayet, hadis, sünnet üzerinde devam ederek “Çağın gereği midir?” hafifleştirilmesini etkisiz kılmaktadır.

4- Ortadoğu’da, İngiliz İslâm anlayışının ve Yahudi lobisinin önü tasavvufla kapatılmaktadır.

5- İslâm coğrafyasının birleştirici çimentosudur.

6- Şia’nın yaygınlaşmasının önündeki set, ehl-i tasavvuftur.  

Kısacası, ehl-i tasavvuf varsa ehl-i mürşid vardır. Ehl-i mürşid varsa ehl-i sünnet vardır. Ehl- sünnet varsa hakiki İslâmî yaşam vardır. Bunların toplamı, duyarlı Müslümanın oluşmasındaki kilometre taşlarıdır. Ki, hassas Müslüman, sünnet olduğu üzere: Ehl-i kâfire hiçbir zaman boyun eğmemiştir!