Sabahı kazanan günü kazanır
Mü’min insan, bülbül tabiatlıdır. Bülbül sabahçıdır. Seher vakti bülbüller sazda mü’minler niyazda olur. Münkir ve müşrikler ise baykuş tabiatlıdır. Mü’min aydınlığın temsilcisidir güneşi ayakta karşılar. Kâfir insan ise gerçeğin üstünü örttüğü için karanlığın temsilcisidir güneşi uykuda karşılar.
Gün bize doğar biz de güne doğmalıyız. Her günün güzelliği kendi içinde saklıdır. Günün seherinde gönül seferine çıkıp güneşi ayakta karşılayan günün bereketine kavuşmuştur. Sahâbeden Sahr el- Ğâmidî (R.a.)’den rivâyet edildiğine göre; Rasûlüllah (sav):
“Allahım! Ümmetim için gündüzün ilk vaktini (yani bu vakitte yaptıkları işi) bekeretli eyle” buyurdu, demiştir.
Sahr (r.a.) demiştir ki: Ve Rasûlüllah (sav) bir askeri birlik veya bir orduyu savaşa gönderdiği zaman gündüzün ilk vaktinde gönderirdi.
(Râvi) demiştir ki: Ve Sahr (r.a) ticaretle iştigal eden bir adam idi. (Bu emre uyarak) ticaret mallarını sabah erken gönderirdi ve bu sayede servet sahibi oldu, malı çoğaldı.” (Sünen-i İbn-i Mace, Kitabü’t Ticare: 41)
Günün bereketini günün sabahında aramalıyız. Günün bereketi ilahi kudret tarafından pay edilirken uykuyu tercih edenler, günün bereketinden kendilerini mahrum bırakanlardır. Dolayısıyla hayattaki mahrumiyetlerimizin temelinde kendi tercihlerimizle gerçekleştirdiğimiz mahkûmiyetlerimizi aramalıyız. Güneş doğarken uykuda olanlar, o günün bereketini kaybedenlerdir. Şunu bilelim ki; hayat muhtelif renklerle bezenmiş bir renkler galerisidir. Bütün renkler aynı hızla kirlenir. Ama birinciliği hep beyaza verirler. Çünkü güzellik beyazda başlar, beyazda biter. Kar gibi, çiçek gibi. Kundak gibi, gelinlik gibi, kefen gibi. Bulut gibi, köpük gibi… Yok başka renk, yok beyaz gibi. Ömür deseniz kor üstünde kar gibi! Hayatın bereketine talipli olmak bizim lazımımız, bizim vazifemizdir. İlahi bir ikram olan uykuyu hayatın bereketine engel yapmayalım. Beyhaki’nin rivayet ettiğine göre, Rasûlüllah (sav)’in kızı Hz. Fatıma (R.anha) anlatıyor: “Bir gün sabahleyin (gün doğmadan önce) ben uzanmış idim. Rasûlüllah (sav) bana uğradı ve mübarek ayağı ile bana dokundu. Sonra:
‘Kızcağızım! Kalk Rabbinin taksiminde hazır bulun, gafillerden olma. Çünkü Allah fecir ile güneşin doğması arasındaki vakitte insanların rızkını taksim eder’ buyurdu.” ( Sünen-i İbn-i Mace Terceme ve Şehri/Haydar Hatipoğlu, C:6, Sh: 232, İst/1983)
Hayatın bereketini seher seferlerinde arayalım. Bilelim ki; sabahı uyanık geçirenler, güneşi ayakta karşılayanlar, kendilerine doğru akıp gelen ilahi bereketi arşınlayanlardır. Bakınız hayvanlar aleminden bir misal vereyim: Bir koyun en fazla 4 yıl yaşar ama 2-3 hatta 1 yaşında bile kesilir. Bir ilçede ortalama 50-60 koyun kesilir. Köpek ortalama 14-15 yıl yaşar bir ilçede günde ortalama 2-3 köpek ölür. Bir koyun ortalama yılda bir yavru yavrular. Bir köpek yılda 4-5 yavru yavrular.. Bu durumda köpeklerin daha çok olması gerekmiyor mu; neden koyunlar bu kadar çok? Çobanlık yapanlar bilir, koyunlar sabah namazı vakti uyanık ve ayaktadırlar. Oysa köpekler uyanık değiller. Bu sebeptendir ki hırsızlar çoğu zaman sabah namazı vakti hırsızlık yaparlar.
Sabah namazının vakti, bereketin taksim zamanıdır. Çünkü sabah namazı vakti melekler gelerek her türlü bereketi dağıtırlar. Malın, dinin, dilin, namusun, bedenin sağlığın, ömrün velhasıl tüm bereketleri. Uyanık ve ayakta olan koyun bereketten nasibini alır oysa köpeklerin ekseri çoğunluğu uyumakta ve bereketten nasiplenmemekte. Yahudiler bile sabah namazı vakti gün doğmadan işyerlerini açarlar. Bundan dolayı ticaretlerinde güçlüdürler. Seherlerin sabahında güneş doğarken uykuda olmayı tercihli alışkanlık haline getirenler, köpekleri kendilerine örnek ve önder edinenlerdir. Onların akıbeti köpeklerin akıbetinden gayrisi olmaz.
İnsanları gece yarısı yatırıp, kuşluk vakti kaldıran medeniyet, İslâm’ın seher medeniyeti değil, batının mimsiz medeniyetidir. Yeri geldiği için şunu beyan etmekte fayda vardır: Kendisini batının mimsiz medeniyetine göre dizayn eden modern insan, uykunun kalitesine ihanet eden insandır. Gece uykusunun kalitesini kaybeden insan, güneşi ayakta karşılama kalitesinden mahrum kalan insandır. O karanlığa alışır, karanlıkta yaşar.
Müslüman olarak bizim seherlerimiz bizim servetlerimizdir ve servetlerimiz de olmalıdır. Cebimizdeki çeklerimizden, senetlerimizden daha çok seherlerimize güvenelim. Çünkü seherlerde kazandıklarımızı başka zamanlarda kazanamayız. Bundan ötürüdür ki, Ali Fuad Başgil şöyle der: "Bizim terbiye yolumuz, nefeslere varana kadar her anını uyanık geçirme üzerine kurulmuştur Uyanık sûfi, iki nefes arasını bile zikirle geçirir." Müslüman insanın bütün çaba ve gayreti, hayatın hiçbir anını Allah’sız geçirmeme hedefine matuftur.. İki nefesin arasını zikirsiz geçirmeme hassasiyetine sahip olan bir Müslüman, nasıl fecirden güneşin doğuş anına kadar ki vakti uykuda geçirir?
Her doğan güneş beraberinde sayısız bereketler getirir. Güneşin doğuşuyla dünyaya yayılan bereketlerin şuurunda olanlar, seher vakti kaba döşeklere gömülmezler. Çünkü Allah yoluna can feda eyleyen erler. Vakt-i seher onlara diken kesilir kaba döşekler. Seher vakti, dua ve istiğfarların kabul olduğu zamandır. Seher vakti, zikirle coşmanın, fikirle taşmanın, tevhitle buluşmanın tam zamanıdır. İşte mü’min gönüllerin niyazda olduğu o vakit; yıldızları gözlemenin, aya doymanın, semayı seyretmenin, Allahû Teâla’ya yalvarmanın, yakarmanın, dilenmenin, dua etmenin tam zamanıdır. Yeni bir güne başlarken "güneş üzerimize doğmasın" anlayışıyla kıyama duranlar, secdeye varanlar, rükûda bulunanlar, dua edenler, ilahi bereketin bereketine erenlerdir. Muhammed Rebhâmî (Rh.a.) der ki “Binlerce top ve tüfek, yapamaz aslâ, Göz yaşının seher vakti yaptığını, Düşman kaçıran süngüleri çok defâ, toz gibi yapar, bir mü'minin duâsı.” Vakt-i seherde yapılan duanın gücünü idrak etmek, Ümitsizliği mezara gömmektir. Güneş doğacak nerde kaldı seher duaları? Uykuda kalan görmez nurdan aynaları! Nurdan aynalar, Rabbül aleminin bereket kanallarıdır. Siz Müslüman olarak her gün iş yerinizi başka inançlara iman etmiş kişilerden sonra açıyorsanız, Allah’ın bereket kanallarından mahrum kalmışsınız demektir. Yahudilerin, Hıristiyanların, müşriklerin İslâm topraklarındaki yeraltı ve yerüstü kaynaklarını talan etmelerine siz fırsat vermişsiniz demektir.
İnancımız ve ibadetimiz, güne herkesten önce başlamamızı bize öğretir. Sabah namazını kılmak, güne Allah’ın adıyla başlamaktır. Güne Allah’ın adıyla başlayanlar, Başarsızlıkları peşinen aşanlardır. Müslüman, kalbe ve vakte önem veren insandır. Günün evveline sahip çıkmayan günün ahirini de kaybeder.
Rasûlüllah (sav)’in sahâbeleri, güneşi ayakta karşılıyorlardı. Çünkü onların seferleri, seherlerdiydi. Seherleri ise, servetleriydi. Dolayısıyla seher seferine çıkıp güneşi ayakta karşılamak, günü kazanmanın garantisidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.