Bir daha anlaşılmıştır ki, çözüm generallere bırakılamaz!
*Pazarları, okuyucu yazışmalarından derlemelere ayrılan bir ‘Hasbihal’e daha, selâmla..
-Şevket Yıldı (habervaktim.com’da) yazıyor: ‘Gen. Kur Başkanı böyle yapacağına, ‘ortada bir ihmal var ve gereken yapılacaktır’ şeklinde açıklama yapsaydı. Bu tartışma bitecekti, fakat öyle yapmadı. Gerçekleri örtme çabasında olduğu gibi bir intibaa uyandırdı. Bir kurmayın böyle bir yanlış yapması affedilemez.’
*SEÇ: Evet, bir daha anlaşılmıştır ki, ülke güvenliği, ülke problemlerinin çözümü, iç ve dış barışın tesisi, sadece ‘elinde silah bulunanlara’ bırakılamıyacak kadar ciddi ve önemli bir konudur..
-Beylerceli (habervaktim.com’da) yazıyor: ‘Başbuğ gerçekte, kendi içindekileri tehdit ediyor.. Kuvvet komutanlarının bir kısmı topluca tedavide, birisi golf sahalarında.. Görevleri ile hiç alâkası olmayan yerlerde, hantal yapıyı düzeltmek görevi kime düşüyor?..’
-Eser (habervaktim.com’da) yazıyor:‚ ‘Baskın günü, herkes ve özellikle de generaller doğru yerlerde miydiler? Ve doğru yerler Golf sahaları mıydı?’
-Rota -Satarya (habervaktim.com’da) yazıyor: ‘Başbuğ'un konuşmasında belirttiği ve istediği/ emrettiği gibi, herkes, doğru yerde olacak idiyse, dağda terörist bekleyen askerlerin yanında ve başında neden bir rütbeli subay olmaz? Bu zamana kadar akmış ve bundan sonra akacak olan kanın sorumluları, 25 yıldır bu mes’eleyi çözemiyenler değil midir? Başkalarını suçlayanlar neden bir de asıl suçluyu ararken, dönüp aynaya bakmazlar?’
-Kasaboğlu (habervaktim.com’da) yazıyor: ‘Ülkenin korunmasından söz edenler bari kendi üzerlerine düşeni yapsalar..’
-İsmail İnce (habervaktim.com’da) yazıyor: ‘Başbuğ ve Bahçeli'nin açıklamalarına ‘Bu ne şiddet, bu ne celal!’ diyorsunuz da Tayyib Erdoğan'a niçin hiç böyle bir tepki koymadınız?’
-Ayla Edincikli yazıyor: ‘Prof. Nevzat Tarhan, 17 Ekim tarihli yazısında şu tesbitleri yapıyor. Ekliyecek şey bulamıyorum: ‘Hiç kimse yanlış teşhis koyduğu bilinen bir doktora hastasını götürmez. Bunun gibi hiç kimse de askerlik, şehitlik, ölüme gitme konularında üst üste kusurlar yapan ve bu kusurunu itiraf edip çözüm aradığını, dersler çıkardığını fark etmeyen komutanların olduğu bir birliğe çocuğunu göndermek istemez.’
-Nefer (habervaktim.com’da) yazıyor: ‘Ülkede terör bitse, emeksizler zenginliklerini nasıl koruyacaklar, mirasyiyeceklerini halkın sorgulamasından nasıl kurtaracaklar, çürük raporlarının kirli para ilişkileri ve haksız kazançlarla halkı hayalî düşmanlarla çatıştırma işgüzarlıklarını nasıl sürdürecekler.. Ama, bu, hep böyle devam etmiyecek, böyle gelmiş böyle gitmeyecek!’
-K. Duru (habervaktim.com’da) yazıyor: ‘Aşiret, kabile, kavim, ırk, renk ve toprak asabiyeti basit ve geri kalmışlık alameti olan, beşeriyetin ruhi çöküntü dönemlerinde tanıdığı ve bir Resulullah(S)’in ‘kokuşmuş’ diye adlandırdığı asabiyettir.’
-Aykut, ‘haksoz.net’te, (Bu resmi ideolojiden el çekmezsek, daha çoook bocalarız..) başlıklı yazım için yazıyor: ‘Bu lanetli hastalık o kadar derin ki.. Anlatmaya kelimeler yetmez.. Kürd kardeşlerimizin hakları için tek kelime etmeye kalksam Türk kökenliler, PKK sempatizanı olmakla; Kürd kökenliler ise -saf olmakla- tanımlamaya kalkıyorlar beni.. Ve bu yargıları kırmak imkansız! Biricik evladıma diyorum ki: -Yavrum, Allah ırkları üstün yaratmamıştır. İnsanları birbirinden ayıran tek üstünlük takvadadır..’
-Cemaatlardaki sabit fikirlilerin (Kürd, Türk, Laz vs. fark etmez) alttan alta kavmiyetçilik yapmasını gençler engellemeli.. Birbirleriyle samimi arkadaşlık kurmaları en iyi yoldur. Bu mücadeleyi yapanların olmasından mutluyum.’
-misafir (haksoz.net’te) yazıyor: ‘İslâm’dan beslenmeyenleri anlayabiliyorum. Çünkü onların ellerinde bizimki gibi bir Kitab yok.. Ama, ya bizim elimizde böylesi bir Kitabımız olduğu halde, biz bu haldeyiz.. Ya, bir de olmasaydı, ne olurdu halimiz?’
-İsmail Koca yazıyor: ‘Televizyonda siyaset bilimci diye birini çıkarmışlar, H.B. Kahraman, Abdülhamid’in ‘kızıl sultan’ olduğu kesin diyordu, istibdat uyguladığını söylüyordu..
Arkasından da onun döneminde birçok okul açıldığını ve mezunlarının Abdülhamid tarafından Anadolu’ya gönderilip bir burjuvazi oluşturulduğunu anlattı.
Bu burjuvazi sonralar da laik-kemalistlerin işine yaramıştı, ona göre..’
SEÇ: B. H. Kahraman'ın, Abdulhamid hakkındaki ’kızıl sultan’ nitelemesine asla katılmam, ama, onun açtığı okullarda yetişen kadroların cumhuriyet adı verilen yeni saltanat rejimi için de maalesef insan kaynağı oluşturduğu açık..
- Zülal Orakçı yazıyor: ‘Son zamanlarda iki siyasetçi olan Kemal Kılıçdaroğlu ile Mir Dengir Fırat arasında bir kapışma yaşandı.. Mîr Dengir Fırat, bir ‘mîr’ oğlu, bir ağa, bir bey çocuğu imiş.. Kılıçdaroğlu ise, dedesinin yolkesen/ eşkıyadan ve de Dersim’li olduğunu filan söylüyordu.. Bu arada, anasının adının Yemuş olması hasebiyle, ona ermeni demişler.. Bu konu, kendilerine sorulduğunda, ailesi, ‘Biz ermeni değil, müslümanız..’ diyorlarmış…
Ben bu Dersim’in Tunceli olduğunu son yıllarda öğrendim.,. Siz geçen gün, Anadolu’da yerli halkın, yüzlerce-binlerce yıldır kullandığı mekan isimlerinin türkçeleştirmek adına değiştirilmesinin yanlışlığına değindiniz. Ancak, benim kafama takılan sual, ermeni bir kavmin adıdır, ermeniden müslüman olamaz mı ve olduğunda ermeniliğini de mi kaybeder?
*SEÇ: Sizin de belirlediğiniz gibi, ermeni de, türk, kürd, arab, rus vs. gibi bir kavmin ismidir.. İslâm bütün insanlara hitabeden bir dindir ve ermeni kavminden bir kimse de müslüman olabilir, ama bu onun etnik/ kavmî bağlarını, lisanını vs.. yok saymayı gerektirmez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.