Uykuyu kaybeden günü kaybeder/1
Hayatın süvarisi olanlar, uykularını denetim altına alanlardır. Uykunun denetiminde bulunanlar, hayatın esiri olanlardır. Uykunun kuvvet ve kontrolü altında bir hayat yaşayanlar, kendi ömürlerinin hırsızlığını yaparak yaşamlarını sürdürenlerdir. Ömür hırsızlarından ne kendilerine, ne İslâm ümmetine ve ne de insanlığa hayr gelmez. Biliniz ki; uyku, hayatımız için vazgeçilmez ve yeri asla doldurulmaz bir nimettir; onunla hepimiz her gün iç içe yaşarız; fakat onun hakkında pek az şey biliriz.
Uyku, Allahû Teâla'nın bu âlemdeki en hayret verici âyetlerinden birisidir. Rabbimiz buyuruyor: “Yine gecede ve gündüzde uyumanız ve lütfundan nasib aramanız da O'nun âyetlerindendir. Şüphesiz ki bunda dinleyecek bir kavim için nice ibretler vardır.” (Rum Sûresi/ 23) Uyku, bedenimize ve sağlığımıza önemli yararlar sağlayan bir nimettir. O, basit bir dinlenmeden ibaret değildir. Dinlenme dediğimiz, eğer bir faaliyet yokluğundan ibaretse, uyku kesinlikle böyle bir şey değildir. Gerçi uyku dinlendirir; fakat dinlenme, uykunun yerini tutmaz. Bir yatağa uzanıp on saat istirahat edecek olsanız, bir saatlik uykunun yerini doldurmuş olmazsınız. Çünkü uyku sırasında, henüz sırrını çözemediğimiz hadiseler cereyan eder. Bir kısım teorilere göre, bu sırada hafızamızda düzenlemeler yapılır; meselâ, kısa dönem hafızadaki bazı bilgiler uzun dönem hafızaya nakledilir. Vücudun diğer sistemleri açısından da uyku vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Bugün dünyanın dört bir yanında binlerce laboratuvarda uyku ile ilgili çalışmalar yürütülmekte, bir yandan uykunun sırları çözülmeye çalışılırken, bir yandan da modern hayatın uyku ile ilgili olarak ortaya çıkardığı sorunlara çözüm araştırılmaktadır. Kur'ân, bazı âyetlerinde uyku ile ölüm arasında paralellik kurar. Ancak unutmamak gerekir ki, ölüm hayatın yokluğu demek değildir; o da esrarengiz bir varlıktır ve Mülk Sûresinin başında da vurgulandığı gibi, yaratılmış olan bir şeydir. Uyku da, ölüme çok benzer bir şekilde, insanın bir ölçüde bilinç kaybına uğradığı, ruh ile beden arasındaki ilişkinin başkalaştığı, bu arada rüya vasıtasıyla insanın başka bir âlem ile temasa geçtiği bir hadisedir. Onun hakkında ne kadar az şey bilersek bilelim, şu kadarı kesin bir gerçek ki, o, hayatın kendisi kadar hayret verici, hikmet dolu, asla tesadüfle açıklanmayacak olan bir mucizedir. Eğer öyle olmasaydı, hayatımız üzerinde onun icra ettiği onarıcı ve düzenleyici etkiyi başka bir şeyle telâfi etmek için çırpınan insanlık böylesine âciz kalmazdı. Ayet-i kerime, uykuyu gece ile ilişkili bir şekilde anarken, konunun bir başka yönüne daha dikkatlerimizi çekmektedir. Bu, insan ile büyük âlemin bir arada düzenlenmiş ve birbiriyle uyum içinde yaratılmış olmasıdır. Yüce Allah, bir taraftan insan için uykuyu takdir ederken, diğer taraftan da, onu barındıran âlemi, onun uyumasına ve dinlenmesine elverişli bir şekilde yaratmıştır. Yoksa, bir başka âyette de buyurulduğu gibi:
“De ki: Söyleyin bana, eğer Allah gündüzü kıyamete kadar üzerinizde sürekli kılacak olsa, istirahat edeceğiniz bir geceyi size Allah'tan başka getirebilecek ilah kimdir? Hâlâ gözünüzü açmayacak mısınız?” (Kasas Sûresi/72.)
Yukarıdaki bu iki ayet-i kerime’de; “gece ile uykunun”, “gündüz ile çalışmanın” birbirine daha yakın olduğu ve yakıştığı ifade edilmiştir. Ancak burada, gece olduğu gibi gündüz de uyuyabileceğimiz, gündüz olduğu gibi gece de çalışabileceğimiz anlamı da çıkıyor ki, bunda bir esneklik vardır. Yani, genel çizgi, gecenin uyku için, gündüzün çalışma için düzenlenmiş olmasıdır; bu doğal olan şeydir. Ancak, gerek toplum hayatının gereği olarak, gerekse daha başka nedenlerden dolayı, insanın bu genel çizgi dışında davranması da gerekebilir. Eğer insanın ve dünyanın yaratılışı, sadece gece uyuyup sadece gündüz çalışmaya elverseydi ve bunun dışına çıkmak hiçbir şekilde mümkün olmasaydı, bu bizim için pek meşakkatli bir hayat olurdu. Ayetin ifadesindeki esneklikte bu İlâhî lütfa dair böyle bir işaret de anlaşılmaktadır.
Uyku, Allahû Teâla’nın bir ayeti olup asla küçümsenmemelidir. Ömrümüzden önemli bir kısmı uyku için takdir edilmiştir ve bu takdiri değiştirmek bizim elimizde değildir. Ancak bu miktarın çokluğu gözümüzde büyüyüp de bizi "Hayatımızın üçte biri uyku ile heba olup gidiyor" şeklinde bir düşünceye sevk etmemelidir. Çünkü bu bir heba değil, esrarlı bir onarım ve düzenleme faaliyetidir. Uyku saatlerinden kısarak vakit kazanmaya çalışan insanlar, bunun yerine, meselâ televizyon izleme saatlerinde bir kısıntıya gidecek olsalar, kendileri için çok daha iyi bir yatırım yapmış olurlar. Bugünün toplumlarında en önemli sorunlardan birinin de uyku ile ilgili olduğunu hatırdan uzak tutmamakta fayda vardır. İnsanlar, pek çok gereksiz şeyle günlerini doldurup oradan oraya yetişmeye çalışırken istirahat etmeyi unutuyorlar ve hayatlarını bir telâş, stres ve yorgunluk atmosferine mahkûm ediyorlar. Şunu bilelim ki; Kur’an-ı Kerim, huzurlu bir hayatın alternatifsiz adresidir. Kur’an, uykuyu Allah’ın ayeti olarak göstermiş ve öğretmiştir. Uyku, aynı zamanda vücudumuzun dinlenmesi ve bir sonraki güne hazırlanması adına Rabb’imizin bahşettiği çok büyük bir nimettir. Ancak modernizm, insanların istirahat etmelerini istemediği için uykuya düşmandır. Modernizm, insanların uyku düzenini bozmuştur. Psikolojik bozuklukların, psikiyatrik hastalıkların pek çoğunda uyku problemi var. Modern hayata uymaya çalışırken uykumuzdan çok fedakârlık ettik, duygusal ve fiziksel hayatımıza maliyeti zaman içinde anlaşılıyor. Uykusu bozuk mutlu insan yok. Uykusunu modernizmin büyüsüne feda eden, içinde yaşadığı günü kaybedendir.
Uykusuzluk insana gün kazandırmaz aksine gün kaybettirir. İlk insanın yaradılışından itibaren tüm insanlar hayatlarının neredeyse üçte birini uyuyarak geçirmektedir. Yeni doğan bebekler günün 18 - 20 saatinde uyurken, erişkin insanlarda bu süre 4 -11 saat arasına düşmektedir. Anadolu'da uyusun da büyüsün diye bebeklere söylenen ninnilerin altında yatan gerçeği bugün çok daha iyi anlıyoruz. Gerçekten de büyüme hormonunun en fazla uyku sırasında salgılandığını, uykunun vücudun büyüme ve yenilenmesinde, öğrenme ve bellek fonksiyonlarının gelişmesinde çok önemli bir rol oynadığını bilim insanları ispatladılar. Bugün artık biliyoruz ki uyku eskiden zannedildiğinin aksine pasif bir dinlenme olayı değil, aktif olarak yaşadığımız bir restorasyon olayı. Uykuda gün boyu yıpranan vücudun ve beyin fonksiyonlarının düzenlemesi yapılıyor ve yeni bir güne hazırlık yapılıyor. Yeni güne sahip olmak, uykusuz olmamakla yakından alakalıdır. Uykusunu modernizme kaptırmış olanlar, içinde yaşadıkları günün detaylarında kaybolanlardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.