Dışımızdaki Ergenekoncu
İçimizdeki Ergenekoncuların kim oldukları belli; Silivri'de yargılanıyorlar. Hangisinin ne kadar ceza alacağını, hangilerinin suçsuz bulunacağını mahkeme sonunda göreceğiz.
Bir de "dışımızdaki Ergenekoncu" varmış:
Rusya'nın medarı iftiharı Aleksandr Dugin.
* * *
Nasıl oluyorsa, Ergenekon'un "fikir babası" imiş...
Bir Rus milliyetçisinin (hem de öyle böyle değil, aşırı milliyetçi), başka bir ülkenin milliyetçileri ile yahut daha uygun deyimle ulusalcıları ile anlaşabilmesi...
Daha ileri giderek fikir babası olması...
O ülkede yargılanan ulusalcılara sahip çıkması, avukatı gibi konuşması çok garip.
* * *
Garip çünkü her ülkede milliyetçilik ya da ulusalcılık akımları, kendi milletini ve çıkarlarını merkeze koyar; başka ülkelerin içbükey örgütleriyle irtibata geçmez.
Bugüne kadar alışageldiğimiz ilişki biçimine göre, farklı ülkelerin sosyalistleri birbirleriyle çok rahat anlaşırken, milliyetçileri anlaşmakta zorlanırlar.
Bir masa etrafında buluşmaktan bile sakınırlar.
Fakat bu defa durum görünüşe göre epey farklı.
Dugin çıkıyor, "Biz" diyebiliyor...
Biz'in içinde önce kendisi var, sonra mahkemede yargılanan Ergenekoncular.
* * *
"Kanadalı bilim adamları maddenin yeni bir halini buldular" haberi ile "Dugin'in Ergenekoncu çıkması" aynı günlere denk gelince, hayatın sürprizlerle dolu olduğunu bir kez daha fark etmiş olduk.
Gelecekte, benzer şekilde daha pek çok 'çakışmanın' görülebileceğine iman ettik.
* * *
Susurluk'taki o trafik kazasının ardından, "siyaset mafya emniyet" üçgeni ortaya çıkmış ve "sürekli aydınlık için bir dakika karanlık" kampanyaları başlatılmıştı.
Akşam saat dokuz olunca, umutla karışık hevesle ve biraz da modaya uyarak, ışıkları yakıp yakıp söndürüyordu ahali.
"Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak"tı.
"Bütün kirli ilişkiler ortaya dökülecek"ti.
"Susurluk bir milat" idi...
* * *
Ne oldu? Ortaya ne çıktı? Çağrılıp ifadesi alınmak istenenlerden bazıları lütfedip de komisyonlara ifade vermeye bile gelmediler.
Ki onlar şimdi ETÖ davasından mahkemede "kazancım şu kadar, giderim bu kadar, zarardayım hâkim bey" diye paşa paşa ifadesini veriyor, el bombaları masamın süsüydü" açıklamaları yapıyorlar.
* * *
İşte o zamanlarda "ileride yeni yeni üçgenler çıkacağını" yazmıştı bu kardeşiniz.
"Haklı çıkmaktan nefret ediyorum" gibi boş lakırdılar yazanlara hiç itibar etmeyiniz.
Özelde yazar milleti olsun, genelde insan türü olsun, haklı çıkmaktan aşırı derecede hoşlanırlar.
O kadar memnun, bu kadar mesut, şu kadar bahtiyar olurlar ki ağızları kulaklarına varır.
* * *
Gazeteci – Siyasetçi – Polis...
Asker – Sanayici – Tüccar...
İthalatçı – Manifaturacı – Bakkal...
Bunlar, o zamanlar tahmin ettiğimiz üçgenlerden bazıları.
Fakat Ergenekon davasına bakınca, kimi yerlerde işin üçgen boyutunu aştığını, dörtgenlere, beşgenlere, yamuklara vardığını görüyoruz. Geometri ne güzel şey!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.