Emek hırsızlığı kolay.. Mühim olan gönüllerde yaşamak!..

Emek hırsızlığı kolay.. Mühim olan gönüllerde yaşamak!..

Değerli dostlarım, son senelerde futbol sahalarında alışılmamış olaylara şahitlik ediyoruz.. Bazı futbolcu kılıklı “emek hırsızları” elle kolla topa sahip olup golleri sıralıyorlar.. 0ndan sonra da “pişmiş kelle” gibi sırıtıp üstelik hiç de bir şey olmamış gibi oyuna devam ediyorlar..
Beriki, istediği kadar bağırsın!. “Gol değil” desin!.. “Sahtekâr topu elle düzeltti, golü de öyle attı” desin!.. Kısacası, istediği kadar yırtınsın!..
Hepsi hikâye!..
Hepsi kurt masalı..
Misal mi?.. Bir önceki hafta Galatasaraylı Servet’in Trabzon’a elle attığı gol.. Hadi o gol belki su kaldırır!.. Top ele çarptı gibi değerlendirilebilir!.. Ama geçen hafta Milan Baros’un attığı gol?.. Açıkça elle temas!.. Ve bunları es geçen hakemler!.. Aynı hakemler, aynı maçta Süleyman Youla’nın attığı ikinci goldeki ofsaytı da kaçırıyor..
Birdenbire Galatasaraylı hentbolcuların (!), pardon futbolcuların, elle attıkları gollere girince, değerli Galatasaraylı okuyucularımız belki sitemlerini koyabilirler ve doğal olarak “Sadece Galatasaray mı?.. Hani Fenerbahçe, hani Beşiktaş ve diğerleri?..” diyebilirler!.. Yakın geçmişte neler yaşadık?.. Anelka’nın Konyaspor ağlarına bıraktığı “el topunu” hepimiz biliyoruz.. Yine, Nobre’nin Fener’de oynarken Rizespor filelerine gönderdiği golü de!..
Yani, niyetimiz elbette bir takımın futbolcularını mahkûm etmek değil.. Ancak bu sezon Galatasaraylı futbolcuların topa daha fazla elle sahip olduklarını belirtmeliyiz.. Herkes de görüyor zaten!..
Peki, futbolcular bu eyleme başvurduklarında hakemler ne yapıyor?.. Uyuyorlar mı yoksa?.. Hadi diyelim orta hakem pozisyonu kaçırmış olabilir, yan hakemler nerede?.. Hadi onlara da bir kılıf uyduralım, 4. hakem ne yapıyor?..
Edu, Tolga Özkalfa’nın yüzüne topu fırlatıyor.. Kırmızı gerekirken sarı kart!. Alex’i Bursalı Ömer Erdoğan çimen biçer gibi biçiyor, Özkalfa’dan bir yanlış daha, kartı Alex görüyor!.. Fırat Aydınus, Arda’yı kart için yanına çağırıyor, Arda takmıyor bile!.. Yürüyüp geçiyor.. Bence futbolcuyu yanına getirtemeyen Aydınus için, o sahne, hakemliğinin bittiği andır!.. Ki, Aydınus benim en çok beğendiğim hakemdir!..
Arda kim?.. Dünkü çocuk!..İstediği kadar klâs futbolcu olsun ve de medya istediği kadar pohpohlasın!.. Ama hakemi sallamıyor!..
0ndan sonra da feryâd-ı figân!.. Avrupa Şampiyonası Finalleri’ne, Dünya Kupası Finalleri’ne bizden niye hakem almıyorlar?.. Niye alsınlar ki?.. İki adım ötedeki pozisyonları pas geçenleri, bacak kadar çocuğa diş geçiremeyenleri, uluslararası arenada kim ne yapsın?..
Tabii canımız sıkıldığından böyle konuşuyoruz ama gerek hakemlik müessesesi, gerekse de futbolculuk mesleği, insanların alın terini çalan kişilerden müteşekkil değil elbette!.. Allaha şükür, sporun gerçek tanımına uyan, centilmenlik, kardeşlik ve dostluk hasletlerini bünyesinde barındıran kişiler de var.. Geçmişte de vardılar, şimdi de varlar..
Sizlere izninizle iki misal vereyim..
Bir tanesi oldukça eski senelere dayanıyor.. Ve de hayli enteresan.. Bakın neler varmış.. Bu spor aleminde ne insanlar yaşamış?..
14 Mart 1930 tarihinde yaşanmış bir vaka..
Taksim Stadı’nda Beşiktaş-Vefa takımları arasında oynanan “şilt” maçı.. Müsabaka 1-1 berabere devam ediyor.. Beşiktaş, Şükrü Erkuş’un attığı golle durumu 2-1 yapıyor.. Maçın hakemi Kemal Halim Gürgen, doğal olarak golü verip santra noktasını gösteriyor.. Golde kural hatası olduğunu iddia eden Vefalılar, hakemi hemen ablukaya alıyorlar..Ve itiraz ederek golün iptal edilmesini istiyorlar..
Vefalı futbolcuların iddialı ve kalabalık itirazı karşısında orta hakem, yan hakeme danışmak ihtiyacı duyuyor.. Fakat yan hakem de golün nizami olduğunu söylüyor!.. Neticede orta hakem Gürgen, kesin kararını verip topun santraya konulmasını ve Vefa takımının maça tekrar başlamasını istiyor..
Fakat o da ne?. Bir anda sahadaki herkesi şaşırtan bir şey oluyor.. Golü atan Beşiktaşlı Şükrü, hakemin yanına gelip; “Hocam, attığım golü saymayın, zira o topu elimle kaleye soktum” diyor!.. Hakem Kemal Halim Bey, bu asil davranış karşısında oldukça duygulanıyor ve centilmen futbolcu Şükrü’nün elini sıkıp kendisine teşekkür ediyor!.. Ardından oyun, Vefa kalesi önünden yapılan serbest vuruşla tekrar başlıyor..
Netice itibariyle; müsabaka 3-3 berabere bitiyor.. Usul gereği iki takım bir hafta sonra yeniden karşılaşıyorlar.. Bu defa Beşiktaş maçı 2-0 kazanıp şilti müzesine götürüyor..
Bir misal de yakın geçmişten..
0cak 2006’dan..
Yine bir Beşiktaş maçı..
0layın kahramanı ise o vakitler Kayseri Erciyesspor formasını giyen şimdilerde ise Manisaspor’da top koşturan Cenk İşler!..
Hatırlayalım meseleyi;
Beşiktaş-Kayseri Erciyesspor müsabakasında dakikalar 48’i gösteriyor.. Gol için müsait durumdaki Erciyesspor santforu Cenk, Beşiktaş kalesine vuracağı an, yerde yatan Beşiktaşlı Ali Tandoğan’ı görüp topu dışarıya atıyor.. Bu tutum, taraflı tarafsız tüm sporseverlerin hoşuna gidiyor ve Cenk de bu centilmen hareketinden dolayı stadyumdaki seyircilerden, futbolculardan ve maçın hakemi Erol Ersoy’dan alkış alıyor.. İş bununla da kalmıyor, Cenk İşler uzunca bir süre sanki bir halk kahramanı gibi manşetlerden inmiyor..
İşte olay bu değerli okuyucularım!..
Eğer siz centilmen olursanız, siz emeğe saygı gösterirseniz, siz sporun aynı zamanda kardeşlik duygularını da ön plana çıkartan bir olgu olduğunun farkında olursanız ve hepsinden önemlisi yaptığınız her işi “sevgi eksenli” olarak düşünürseniz, bu milletin gönlünde her zaman taht kurarsınız!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi