Kalblere, zorla ve resmî dayatmayla girilemez..
Pazarları, okuyucu yazışmalarından derlemelere ayrılan bir ‘Hasbihal’e daha, selâmla..
• F. Zehra, (haksoz.net’te) yazıyor: 1- (‘Bu aidiyet buhranı, bu resmî ideolojiyle çözülemez’ başlıklı, 28 Ekim günkü yazıma): Bahsettiğiniz konu, artık Türk-Kürt ayrışması boyutlarını aşmış durumda.. Meselenin özünde Barzanî-Öcalan çatışması yatıyor. Uzaklardan, Amerika’dan, -ki, aslında sınır komşusu olduk- yapılan düzenlemeyle Kürdistan kurulacak ve başında da Barzanî bulunacak. Problem, PKK’nın o yeni olgunun başkanlığını Barzanî’ye bırakmak istememesinden kaynaklanıyor. (…)
2- (‘Ben dogma bırakmadım’ diyenin, ‘dogma’laştırılması başlıklı, 30 Ekim tarihli yazıma): Gerçi, mes’ele kişi değil, zihniyet karşıtlığıdır diyorsunuz, ancak diğer sözlerinizin yanında silik kalıyor bu ifadeniz. Bugünkü hükümetin icraatını, politikalarındaki aksaklık ve yanlışlıkları hiç eleştirmediniz. Hatta, son iktidar döneminde ülkenin dış politika anlayışında yaşanan ciddi kırılmayı dahi Başbakan'ın tabirleriyle yorumluyorsunuz. Dış politikadaki kırılmaların Atlantikçilerin planları ile örtüştüğünü gözardı ediyorsunuz. (…) Che veya Castro’nun‚ ‘asıl esin kaynağının kim olduğunu’ görmezlikten geliyorsunuz.. Âdil olunuz..
SEÇ: İlk bölümdeki değindiğiniz hususlara genelde katılıyorum. İkinci yazınıza gelince.. Herkesin değerlendirmesi, değerlerine, durduğu veya hadiselere / kişilere ve hayata baktığı yere göre değişebilir. Ben kendi ölçülerimce doğru olduğuna inandığım şekilde yazıyorum.. Bunun, başkalarının ölçüleriyle örtüşmesi temenni edilse de, gerekli değildir. Yazılarımı dikkatle takip ettiğinizi söylediğinize göre, bugün iktidarda olanlara da pek çok eleştirilerimi, sizin istediğiniz uslûbda olmasa bile, kendi uslûbuma göre yazdığımı görmüş olmalısınız..
Mayınlı konuya gelince.. Karşısına çıkan her müşkülü, kelleler kopararak halletmeyi şiar edinenlerin ortak sıfatının ne olduğunu elbette biliyorsunuzdur.
Bana gelince, bir milleti, jakoben / tepeden inmeci yöntemlerle yöneten; emperyalistlerin yaşayış tarzına meftun olan ve benimsediği materyalist / laik hayat anlayışıyla, halkı da bir sürü gibi gütmek hakkını kendinde vehmeden her kim olursa olsun ve resmî himayeyle övülen herkese karşı belli bir mesafedeyim.. Bir milletin inancıyla, temel ‘Kitab’ıyla, alfabesiyle, temel yaşayış ölçüleriyle savaşa giren ve bunlar Batı dünyasının hoşuna gittiği için, 1-2 istisna dışında hep alkışla karşılanan bir kişi hakkında, başkalarının bilgisizce veya siyaseten söyledikleri değil, kalbimdeki doğrulara göre görüş belirtirim.
Bizdeki ‘lider tapıcılığı’nın benzerlerini başka toplumlar da son yüzyılda yaşadılar; onlar üzerindeki kanuni himaye kalkınca, o kişilerin tarihleri için yüz karası olduğu da söylenebildi.. Bunlar üzerinde düşünülmesi gereken hususlar olmalıdır..
• Mahmud K., Kasaboğlu, İnderin, (Habervaktim.com’da, özetle aynı noktayı) yazıyorlar: Zorbalıkla tabulaştırmaların ve korumaların olduğu bir platformda bütün gerçekler maalesef yazılamıyor. Her şey yazılabilse, o zaman, nelerin ne ve nasıl olduğu daha iyi anlaşılacak..
• 3 te, (Habervaktim.com’da) yazıyor: 1- (Sözünü ettiği kişi) istese kendine bir veliahd gösteremez ve bir harem kuramaz mıydı? 2- O diktatördü, peki Osmanlı ne idi? Abdülhamid çok mu demokrattı? 3- (Onun manevî kızına) 5 bin YTL emekli maaşı niye rahatsız ediyor.
SEÇ: Ben, Cumhuriyet'ten söz ediyorum. Siz ise, saltanat ve diktatörlüğü kabul ediyorsunuz.
• Karagümrük (Habervaktim.com’da) yazıyor: Onun aşçısının hatıralarını oku ‘3 te’, anlarsın.. İlkokuldan beri ezberletilenlerden bıkmadınız mı? Papağan bile yeni kelimeler öğrenir yahu.. Veliahd olarak bıraktığı kurumları görmüyor musunuz?.. Onun manevi kızının, 5 bin YTL’lik emekli maaşını, bir de oğlunu askerde kurban vermiş fukara ailelerin aldıklarıyla kıyasla..
• Askerim (Habervaktim.com’da) yazıyor: Sadece C. Dündar’ın ortaya çıkardığı özel notlardaki dünyayı okusan, nasıl bir zevk saltanatı kurulduğunu anlarsın..
• Kalb (Habervaktim.com’da) yazıyor: Kan bağına dayalı saltanat yerine, ortak totem inancına bağlı bir saltanat.. ‘Totemistler Cumhuriyeti’ peşinde olanlar millete inancına göre örtünme özgürlüğünü bile çok görüyor ve millete yaşama hakkını bahşettiklerini sanıyorlar. Bu millet sabırla bekliyor. Bekleyiniz göreceksiniz..
• Rota. Sakarya (Habervaktim.com’da) yazıyor: KKK. Org. Koşaner, Aktütün baskınında ihmalin olmadığını, beklenen şekilde iftiharla açıkladı. Olan, kınalı kuzulara oldu..
• Bizene (Habervaktim.com’da 29 Ekim’de) yazıyor: 30 yıldır bir iç savaşın içindeyiz ama nedense bazıları bunu bir türlü kabul etmiyor. Generallerimize göre ise PKK, son nefeslerini vermekte olan basit bir terör örgütü idi.. AK Parti ise birliği, ‘İslâm kardeşliği’ yoluyla koruyabileceğini sanıyor. Oysa bu söylemin 100 yıl önce uygulanması gerekirdi..
• Nergis Yolaçar, İzmir’den yazıyor: Bazıları hâlâ mason localarını M. Kemal’in kapattığını söyleyedursun, ‘Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’ gelecek hafta Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi’nde, ‘İçimizden biri Atatürk’ adında bir program sunacağını ve Prof. İlknur G. Kalıpcı’nın konuşacağını kocaman flamalarla bildiriyor.. Aynı merkezi, bir İslâmî dernek isteseydi, Ege Üniversitesi Rektörlüğü orayı yine tahsis eder miydi? Düşünülmeli değil mi?
• Mustafa Karademir yazıyor: Kürtlerin ‘İstiklal Marşı’ndan rahatsız olduğunu ve değiştirilmesi gerektiğini yazdı, P. Mağden, 25 Ekim günü, Radikal’de.. Ben de Kürt kavmindenim ama öyle bir rahatsızlığı hiç de duymuyorum.. Siz bu konuda geçen yıl bir yazı yazmıştınız, tam hatırlayamadım. Ama biliyorum ki, sizinki birleştirici idi.
SEÇ: Evet, İstiklal Marşı’nda bir ‘kahraman ırk’a da işaret vardır, ama, bunu her Müslüman kendi geçmişindeki hayırlı insanlarla olan kan bağına işaret olarak anlayabilir. Çünkü, İstiklal Marşı’nın şairi Âkif'de, ‘millet’ terimi, Kur’an’daki aslî mânâsına en uygun şekilde, inanç toplumu olarak, ‘Millet-i İbrahîm’ ve ‘Millet-i İslâm’ (İbrahîm Milleti, İslâm Milleti) olarak yerli yerinde kullanılır. Ve İstiklal Marşı’nda her kavimden Müslümanlar kendisini bulabilir. Hatta her kavim, onu kendi ana dilinden de okuyabilmelidir.. ‘Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal..’ sözünden İslâm’la problemi olan veya kendisini ‘ateist’ olarak ilan eden P. Mağden gibiler rahatsız olabilir. Ama, 70 küsur milyonluk bir toplumda, yüzde 100 herkesin memnun olması düşünülemez.. P. Mağden, ‘Hürriyet’in logosundaki, ‘Türkiye Türklerindir..’ lafının da değiştirilmesini söylüyor.. Katılıyorum.. O laf, hele de bugünkü şartlarda, bölücü fikirleri daha bir tahrik eder.. Türkiye, sadece Türklerin değil, çeşitli kavimlerden oluşan büyük kitle olan Müslüman halkındır ve hatta, kendisini bu ülkenin insanı sayan diğer vatandaşlarındır da.. Ama, ‘tek bir kavmin..’ diye gösterilirse, başka kavimden olanların bu vatanda yerleri yok sayılmış olur ve böyle bir anlayış da yanlıştır, kabul edilemez..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.