Cumhuriyet tarihi milletle savaşın tarihi!
- Lütfü Bey; geçtiğimiz hafta ortasında 85. yıldönümü kutlanan Cumhuriyet rejimimizin tarihi boyunca askeri darbeler, muhtıralar, siyasi partilerin ve Meclis'in kapatılması birbirini izledi. Cumhuriyet'i bir de bu yönüyle değerlendirir misiniz?
- 85 yıllık Cumhuriyet tarihimiz boyunca bu kadar darbe oluyorsa, hükümetlere bu kadar muhtıra veriliyorsa, Meclis ve siyasi partiler kapatılıyorsa, hatta bakanlar ile başbakanlar bile asılıyorsa bu neyi gösterir? Kendisini Cumhuriyet rejiminin bekçisi olarak gören ordunun ve özellikle de orduyu yöneten Genelkurmay'ın kendi milletiyle savaş halinde olduğunu gösterir! Başka bir deyişle, orduyu yöneten Genelkurmay'ın milli iradeyle savaş halinde olduğunu gösterir! Öyle ya, asılan başbakanı da, bakanları da millet seçip işbaşına getirdi. Askeri darbeyle, muhtırayla düşürülen hükümetleri de millet seçip işbaşına getirdi. Kapatılan Meclis’ler milletin iradesiyle, milletin oyuyla meydana geldi. Kapatılan siyasi partiler ise milletin temsilcileri. 85 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca bu kadar askeri darbe yapmak, askeri darbeyle bu kadar hükümet yıkmak, bu kadar siyasi parti ile Meclis'i kapatmak milletle, milli iradeyle savaş halinde olmak demektir. Bu da demektir ki, 85 yıllık Cumhuriyet tarihimiz bir bakıma milletle savaşın tarihidir! Şahsen ben 85 yıllık Cumhuriyet tarihimizin en başta emperyalizmle savaşın tarihi olmasını isterdim. 85 yıllık Cumhuriyet'imizin Mustafa Kemal'in "Bağımsızlık benim karakterimdir" sözüne uygun davranmasını isterdim. Ancak ilk 15 yılı hariç, Cumhuriyet tarihimizin emperyalizmle savaşın tarihi olduğu söylenebilir mi? Bilhassa son 60 yılda Mustafa Kemal’in “Bağımsızlık benim karakterimdir” sözüne uygun davranıldığı söylenebilir mi ? Yine ben ordumuzu yöneten Genelkurmay'ın milli iradeye vurduğu darbelerle milletimizi korkutmasını değil, emperyalistleri korkutmasını isterdim. Ne yazık ki ordumuzu yöneten Genelkurmay milleti korkutuyor, ama emperyalistleri korkutamıyor! Emperyalistleri korkutsa, emperyalist ABD'nin askerleri Türk subaylarının başına çuval geçirebilir miydi? Dünyanın gözü önünde ulusal onurumuzu paspas gibi çiğneyebilir miydi? Bütün bunlar olurken Genelkurmay niye ABD'ye karşı hiçbir tepki gösteremedi? Niye ABD’nin karşısında adeta sindi? Yoksa her Cumhuriyet Bayramı'nda millete gösterilen savaş uçaklarımız, helikopterlerimiz, tanklarımız, toplarımız emperyalistleri korkutmak için değil, milleti korkutmak için mi satın alınıyor? Milletin parasıyla satın alınan birbirinden pahalı bu savaş araçları, her Cumhuriyet Bayramı'nda milleti korkutmak için mi ortalığa çıkartılıyor?
DÜNYADA TÜRKİYE’DEN ZENGİNİ YOK!
- Başbakan ve bakanlara en pahalısından 12 adet jip alınacakmış. Ayrıca başbakanlığa yine en pahalısından 29 adet yeni araç alınacakmış. Bu haberin ışığında devletteki araba ve lojman saltanatını nasıl yorumlarsınız?
- Herhalde dünyada Türkiye’den zengin ülke yok! Çünkü dünyanın en zengin ülkelerinde bile devlette böylesine saltanat yok. Bakın dünyanın en zengin ülkelerinden ABD'de devlete ait makam arabası sayısı 19 bin. Yine dünyanın en zengin ülkelerinden Almanya'da devlete ait makam arabası sayısı 15 bin, İngiltere ile Japonya'da 12 bin, Fransa'da ise 9 bin. Peki bizde devlete ait makam arabası sayısı ne kadar? Şimdi sıkı durun; Türkiye'de devlete ait tam 84 bin makam arabası var. Sık sık yapılan alımlarla da bu makam arabası sayısını artırıyorlar. İşte şimdi de başbakan ve bakanların binmesi için en pahalısından 12 adet jip alınıyor. Yine başbakanlık bürokratlarının kullanması için de 29 adet yeni araç alınıyor. Bütün bunların parası da şu fakir milletin cebinden çıkıyor. Tıpkı sayısı 400 bine tırmanmakta olan devlete ait lojmanların parasının şu fakir milletin cebinden çıktığı gibi. Sayısı 400 bine tırmanmakta olan devlete ait lojmanların sadece yapımı için değil, bakımı için harcanan paranın da şu fakir milletin cebinden çıktığı gibi. Dünyanın hiçbir ülkesinde, hiçbir devletinde böylesine bir lojman saltanatı yok ki. Hatta bizdekinin onda biri kadar bile bir lojman saltanatı yok ki. Hele de devlete ait dinlenme ve eğlenme amaçlı binlerce sosyal tesisi de bunlara eklerseniz; hele de başta orduevleri olmak üzere beş yıldızlı otel ayarındaki dinlenme ve eğlenme tesislerine her yıl yenilerinin katıldığını da düşünürseniz ülkemizdeki saltanatın büyüklüğünü hesap edebilirsiniz. Bekleniyordu ki AK Parti Hükümeti döneminde devletteki bu araba saltanatı da, lojman saltanatı da ortadan kalkacak. Ne var ki AK Parti Hükümeti döneminde devletteki araba ve lojman saltanatı bırakın ortadan kalkmayı, bırakın azalmayı, daha da arttı. AK Parti Meclis'e girdiği ilk günlerde milletvekili lojmanlarını devreden çıkartmak gibi önemli bir adım attı; ama o adım atıldığıyla kaldı. Daha sonraları AK Parti Hükümeti devletteki araba ve lojman saltanatı için gaza bastı. Şu fakir milletin boğazından kesilen paralarla olmaz bu kadar israf, biraz insaf!
ULUSALCI DEĞİL PARASALCI!
- Ergenekon davasının sanıklarıyla ilişkileri ayyuka çıkan ve “Ulusalcı” kimliğiyle tanınan Türk Metal Sendikası’nın Genel Başkanı Mustafa Özbek’in bir holding patronu kadar mal varlığına sahip olduğu ortaya çıktı. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
- Mustafa Özbek 33 yıldır Türk Metal Sendikası’nın Başkanı. Demek ki 33 yıldır sürüyor saltanatı. Güya ülkemizde saltanat 86 yıl önce kaldırıldı ama, yine de sürüyor bazılarının saltanatı. Ayrıca dünyada bu kadar uzun süre saltanat süren imparator, kral, padişah, şah o kadar az ki. Mustafa Özbek saltanat sürme konusunda imparatorları, kralları, padişahları, şahları bile geride bırakıyor demek ki. Tıpkı sahip olduğu servetin pek çok zengini geride bıraktığı gibi. Kendisi sonuçta bir işçi, ama televizyon kanalı, otel, pek çok menkul ve gayrimenkulün de sahibi olan bir işçi! İşçi maaşıyla, sendikacı maaşıyla dudak uçuklatan böylesine bir servete sahip olunabilir mi? Mübarek sendika başkanı değil, holding patronu. Peki bu ülkede kendisine bu serveti nereden buldun diye soracak kimse yok mu? Dediğim gibi, sonuçta Mustafa Özbek bir işçi, branşı da torna. Branş torna, kendisinde para tonla! Bir torna işçisi böylesine tonla para kazanıp, holding patronlarını bile kıskandıracak bir servete nasıl sahip oldu? Bu ülkede Mustafa Özbek’e bu soruyu soracak kimse yok mu? Mustafa Özbek’e “Ulusalcı” deniyor ama, bana sorarsanız o da diğer sendika ağaları gibi parasalcı! Zaten bu parasalcı sendika ağaları bitirmedi mi ülkemizde sendikacılığın itibarını?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.