Gizli Hazine: Ahmet Akın Çığman Hocaefendi
Adam gibi adamlar yerine insan sûretinde yaratıkların, gerçek ilim adamları yerine şovmenlerin, konuşması gereken edepliler yerine susması gereken edepsizlerin arz-ı endam ettiği bir ortamda, hakiki ilim ehli bir zatı; Ahmet Akın Çığman Hocamızı tanıtmak istiyorum bugün. (Geniş tanıtım için bkz: Umran Dergisi, Ekim sayısı.)
Kendisi ile, sevgili Ahmet Bulut’un annesinin cenazesinde tanıştık. Heybetli duruşu ve ateşli konuşmasının ardında tevazuu ve ilmi derinliği daha ilk bakışta fark edilen Ahmet Akın Hoca Çankırılı ve 1945 doğumlu. Ataları Çankırı’nın 800 yıllık yerlisi olup Candaroğulları’ndan geliyor. Baba annesi tarafından cedleri olan Kasım Bey Sultan, Fatih Sultan Mehmed’in kız kardeşi ile evlenmiş (her ikisi de Çankırı İmaret Camii avlusunda medfun).
Ahmet Hocaefendi, anne ve baba tarafından köklü bir ilim geleneğine yaslanıyor. Babasının babası Ahmed Fuad Bey Dârü’l-Muallimîn, annesi Halide Atıfet Hanım’ın babası Atıf Bey ise Tıbbiye mezunu. Atalarının çoğu alim, müderris, müftü, kadı... Merhum pederi Kenan Çığman da ünlü bir doktor ve milletvekili, ama aynı zamanda alim bir zat. Demokrat Parti Çankırı milletvekili olarak 1950-1957 yılları arasında Meclis’te bir hayli etkili olmuş. O dönem Meclis’te namaz kılan -üç DP’li, bir CHP’li- dört milletvekilinden biri ve çoğunlukla namazı kıldıranı da o. Adnan Menderes’in, görüş ve düşüncelerine çok değer verdiği, önemli konularda son kez fikrini aldığı bir sima olan Dr. Çığman, “İsmet İnönü’yü kürsüden indiren adam” olarak bilinir (Bir vaiz’e ceza verilmesi teklifi tartışılırken). İnançlar isimli oldukça çaplı eseri birçok baskı yapmıştır. Allah Divanında İnsan / Allah’ın Varlığının Delilleri ve Kaza-Kader-Tevekkül-Ecel isimli kitapları da yayımlanan eserleri arasındadır.
Böyle bir ilim ve irfan havzasında büyüyen Ahmet Akın Çığman’ın ilim aşkı çok küçük yaşlarda başlar. Daha ilkokul dördüncü sınıfta iken rahmetli Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslâm İlmihali’ni okur, bitirir. Kur’ân’ı erken yaşlarda öğrenir; camilerde ezan okur, müezzinlik yapar. Ankara İmam-Hatip Lisesi’ne kaydolursa da, sistem yanlısı hocaların baskıları yüzünden okuldan ayrılır. Ancak, bu ayrılış ilim tahsilini yarıda bırakmak anlamına gelmez, tam tersine onun ilim aşkını kamçılar ve ilim uğruna yollara, çöllere, dağlara düşmesini sağlar. Önce Ankara’da bazı hocalardan Arapça ve İslâmi ilimler öğrenir. Sonra, Hacı Bayram Camii’nde tanıştığı Konya merkez vaizi Abdurrahman Öksüz Hoca’nın Nuraniye Kur’ân Kursu’nda eğitim görür. Emsile, Binâ, Maksûd, İzzî, Avâmil, İzhâr merdivenlerini hızla tırmanır. O ara askerlik gelir çatar... Dönüşte, Ankara’da medrese kökenli Cemal Öğüt’ten bir süre, Bitlisli Tahir Silahtaroğlu’ndan ise dört yıl ders alır; Nûrü’l-Îzâh’ı Tuhfe’yi, Hal’i, Şerh-i Muğnî’yi, Nûrü’l-Ebsâr’ı okur. Altındağ Müftüsü Hamdi Çetinkaya’dan da Kudûrî şerhi Lübâb’ı okur.
Ankara’da alabileceğini alan Ahmet Hoca Şark medreselerine yönelir; Siirt/Baykan’ın Havil köyünde bulunan büyük fıkıh alimi Molla Muhiddin’den ders almak için bir kış günü trene atlayıp köye ulaşır. “Abdest aldığımda, sakalımdaki suların buz tuttuğunu hatırlarım” diyor Ahmet Hoca... Molla Muhiddin’den Sadullah-ı Gevrâ’nın 550 sayfalık Zemahşeri/Enmûzec şerhini okur. Oradan Batman’a geçip Tillolu Yusuf Hoca’dan Riyâzü’s-Salihîn’i, Celâleyn’i, Şafii ve Hanefi fıkhını okur. Sonra Tillo’da büyük alim Molla Burhan’dan Suyuti’nin Elfiye Şerhi’ni okur. Ardından, Van/Gevaş’ın Pişvak köyünde medrese alimi Hasan Canbay merhumun talebesi olur; Hanefi fıkhından başka Molla Cami, Katru’n-Nedâ ve Pend-i Attâr’ı (Farsça) okur. Ve Şark medreselerinden icazet alır.
Şarktaki verimli tedrisatın ardından Medine’ye giderek Türkiyeli alim Mustafa Necati Erzurumî ile tanışır; hem Usûl-ü Fıkıh öğrenir, hem de öğrencilere ders verir... Onun tavsiyesi ile Şam’a geçip Furkan Medresesi’ne üçüncü sınıftan başlar. Ancak bu medrese biraz hafif gelince, Fethu’l-İslâm Medresesi’ne dördüncü sınıftan kaydolur. Şam’da dört yıl kalır. O dönemde, Hanefi fıkhının büyük üstadı Abdurrezzak Halebi’nin Emeviye Camii’ndeki ders halkasına dahil olur; Ömeriye Camii’nde vekil imamlık yapar, Türk öğrencilere ders verir.
Bir ara Almanya’ya davet edilip Mainz’de irşad görevi yapan Hocamız, nihayet Türkiye’ye döner ve herhangi bir resmi diploması olmadığından, Bostancı’da Yüksek İslâm Enstitüsü öğrencilerine özel ders vermeye başlar...
Sonra yine Medine’ye gidip; Osmanlı’dan kalma Beşirağa Medresesi’nde merhum Ali Ulvi Kurucu’nun müzahereti ile müderrislik yapar; orada Hanefi Fıkhı, İbni Akîl, Merakü’l-Felah ve Mülteka okutur...
Daha sonra da, merhum M.Esat Coşan Hocaefendi’nin kurduğu İslâmi İlimler Araştırma Enstitüsü’ne hoca olarak gelip, Hadis Enstitüsü’nde sekiz yıl ders verir. Mustafa Karataş, Bekir Kuzudiş gibi hocaları yetiştirir.
1986’da, 12 Eylül sonrasının kudretli generali Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in il il dolaşıp başörtüsünün farz olmadığını iddia etmesi üzerine, bir toplantıda bunu eleştiren Ahmet Hocamız, konuşmasının medyaya yansıması ile kendisini Evren’in karşısında bulur. Hiç eğmeden, bükmeden ve ayetlere dayanarak başörtüsünün farziyetini Evren’e anlatan hocamız, “Allah’ın âyetlerini inkar edenin kafir olacağını” söylemekten bile geri durmaz...
Şimdi çeşitli mekanlarda, ilahiyat öğrencileri dahil herkese dersler vermeye, vaaz ve irşadda bulunmaya devam eden Ahmet Akın Çığman Hocamıza, hayırlı ömürler ve çalışmalar diliyor, hürmetlerimi arz ediyorum. Programlarımız:
-6 Kasım Perşembe: Araştırma ve Kültür Vakfı-İzmit (tlf: 0262.3244841): saat 13.00 (hanımlara) ve 19.00’da “Kur’ân’ı Yaşayanlar” -Abdullah Yıldız
-8 Kasım Cumartesi: Araştırma ve Kültür Vakfı İst/Fatih (Horhor cd. Yeşiltekke sk. No:4. tlf: 0212.5337202): saat 17.30 “Kur’ân’ı Yaşayanlar” -A.Yıldız
-8 Kasım Cumartesi: İst/Bağcılar (Sancaktepe Kültür Merk. tlf: 0536.8870011): saat 19.30 “Aile İçi Eğitim” -A.Yıldız, Ahmet Maraşlı, Cemil Tokpınar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.