Restleşme siyasete güveni zedeliyor
AK Parti-MHP birlikteliği (ittifakı) ile siyaset sahnesinde üslup iyice sertleşti. AK Parti mi MHP’den, MHP mi AK Parti’den etkilendi bilemiyorum. Aslında bu konuyu özellikle AK Parti yönetimi ele almalı, araştırmalıdır. Çünkü gelinen noktada AK Parti kuruluş yıllarından çok farklı bir söylem sergiliyor. O zamanlar birleştirici, hoş görülü bir tavrı vardı AK Parti yöneticilerinin. Ne var ki, geçen zaman içinde art arda seçimler kazanmaya başlayıp, sistemde değişip güç tek elde toplandığından bu yana hemen her konuda sert bir üslup sergileniyor. Üslup sertleştikçe bu durum topluma da yansıyor ve kamplaşma gündeme geliyor. Farklı düşüncelere tahammülsüzlük giderek artıyor. Söz gelimi ittifakları serbest hale getirin yasal düzenlemeyi kendileri çıkardıkları halde, ne zaman bir seçim ve ittifak gündeme gelmişse AK Parti-MHP yönetimi karşılarında oluşan ittifaka karşı akıl almaz saldırılar, ithamlar ve mahkûm edici bir üslup sergiliyor. Öyle bir noktaya geliniyor ki, sanki ittifakların önünü açan yasal düzenleme sadece AK Parti’ye ittifak yapma hakkı verirken diğer partilerin ittifak yapmasını yasaklıyor görüntüsü ortaya çıkıyor.
Bu ayrıştırıcı ve kamplaştırıcı üslup seçim kapmayası sebebiyle bir strateji olarak belirlenmiş idiyse seçimlerden sonra bu üslubun yerini yumuşama, kucaklaşma alması gerekmez mi? Seçimlerin üzerinde 10 gün geçmesine rağmen havada bir yumuşama işareti görülmüyor. Seçim kampanyası sırasında üslubu sertleştirenler Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Bahçeli iken seçim sonrası biraz kenara çekilmiş, yerini yardımcıları almış görünüyor. Değişen bundan ibaret. Ülkenin ciddi sorunları olduğu bir noktada artık restleşmeyi bir kenara bırakarak ülkenin sorunlarına yoğunlaşmak gerekiyor. Ayrıca sürekli olarak toplumu gerilim altında tutmak telafisi mümkün olmayan ayrışmalara sebep olabilir.
Seçimlerin üzerinden 10-11 gün geçip özellikle de İstanbul’daki seçim sonuçlarının kesinleşmemiş olması giderek siyasilere ve bazı devlet kurumlarına toplumun bir kesiminin güvenini kaybetmesine zemin hazırlıyor. Çünkü, şimdiye kadar hiç görmediğimiz ve alışık olmadığımız evlerde emniyet güçlerinin seçmen arması gibi olaylar kafalarda soru işaretleri oluşturuyor. Çünkü seçimlerden önce bugün polisin seçmen aradığı ilçeye yönelik bugünkü iddialar gündeme gelmiş, en yetkili merci YSK bu iddiaların doğru olmadığını açıklamıştı. Bununda ötesinde bugün sürekli olarak seçim sonuçlarına itiraz eden, hatta İstanbul’da seçimlerin yenilenmesini isteyen AK Partili bazı yöneticiler o günlerde, “Bu işi dünyada YSK’dan daha iyi yapan yok” şeklinde açıklama yapıyorlardı. Ne var ki seçimlerin ardından aynı iddialar yeniden gündeme geldi ve bu defa bu iddiaların seçimlerin iptalini gerektirdiği belirtiliyor.
Hemen belirteyim ki YSK ne karar verirse ona uyulacaktır. Ancak, bunca karşılıklı açıklama ve suçlamadan sonra YSK ne karar verirse vesin tartışma konusu olacak, toplumun bir kesimi bundan tatmin olmayacaktır. Böyle olunca, “Buna gerek var mıydı?” diye sormadan edemiyorum. Bu noktada YSK Başkanı Güven’in seçimlerden önce yaptığı, “Mükerrer, hayali ve sahte seçmen yok” açıklaması da hatırlandığında seçimlerin iptali bu yönden de tereddütleri gündeme getirecektir.
Netice olarak kim kazanırsa kazansın sanıyorum İstanbul seçimleri gündemdeki yerini koruyacak, karşılıklı olarak açıklamalar ve ithamlar devam edecektir. Buna meydan verilmeseydi iyi olurdu. Bunun ötesinde seçimler bittiğine, 2023’e kadar da yeni bir seçim olmadığına göre artık restleşmeyi bir kenara bırakarak önümüze bakmamızda hem ülkemiz hem de insanımız açısında yarar vardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.