ABD, terör üretim merkezi
Suriyeli araştırmacı ve Münbiç Mahalli Meclisi eski Başkanı Hasan el Nefi bir gazetemize yaptığı açıklamada, “ABD dünyanın terör üretim merkezi DEAŞ’ı da PKK’yı da ABD gönderdi. Katilleri başımıza musallat eden ABD” demiş. Nefi’nin söyledikleri elbette bu üç cümleden ibaret değil. Konuşmasında, Washington yönetiminin Suriye’yi işgali 2011 yılında planladığını, ABD’nin Esed diktasına karşı başlayan direnişi sabote ettiğini ve DEAŞ, PKK gibi paravan terör örgütlerini kullanarak hedefine ulaşmaya çalıştığını söylüyor. Daha sonra Münbiç’te ABD himayesinde devam eden PKK işgalinin kabul edilemez olduğunu söylüyor.
Bu köşenin okurları Suriye’ye yönelik benzer değerlendirmeleri sıkça dile getirdiğimizi bilirler. Çünkü artık Irak ve Suriye’de ABD’nin varlığının sebebi kesinlikle terör örgütleri ile mücadele olmadığı, bölge ülkelerinin bu örgütlerine yönelik birlikte harekete geçmelerini ve köklerini kazıma kararlarını engellemeye yönelik olduğunun bilinmeyen bir yanı kalmadı. Zaten gelişmelere dikkat edildiğinde Suriye’de bir terör örgütü meydanlarda görülmemeye başlamış ise onun yerini başka ad altında bir terör örgütü alıyor. Diyebiliriz ki, ABD bölgede hedefine ulaşmak için terör örgütlerini kara gücü gibi kullanıyor. Böylece hem elini ateşe sokmamış oluyor, hem de terör örgütlerinin geleceğe dönük hayallerini canlı tutmaya çalışıyor. Terör örgütlerine, “Sizin bölgeden temizlenmenize, yok olup gitmenize izin vermem” diyerek onları cesaretlendiriyor. Böyle olunca ABD’yi sadece, “Terör üretim merkezi” olarak nitelendirmekten çok ABD’nin bir terör devleti olduğunu vurgulamak gerekiyor.
Terör örgütleri ile birlikte hareket eden, onlara her türlü silah ve eğitim desteğini veren bir ülkenin sanıyorum terör devleti olarak nitelendirilmesi yanlış olmaz. Sadece Suriye bazında yapılan şu tespitler ABD’nin en kısa zamanda bölgeden sökülüp atılması gerektiğini ortaya koyuyor. Çünkü bölge ülkeler tam bir harabeye dönmüş durumda. Irak yıllardan beri belini doğrultamadığı gibi, Suriye’nin içine sürüklendiği durum da insanı korkutuyor. Bu noktada ABD işgalinin ve terör örgütleri ile işbirliğinin Irak ev Suriye ile sınırlı kalmayacağını söylemeye gerek yok. Çünkü ABD İslam dünyasında ya doğudan ya da dolaylı olarak maşaları eliyle soykırım uyguluyor.
Olayı daha net görebilmek için Hasan el Nefi’nin değerlendirmesini özet olarak aktarmak yeterli olacaktır:
“ABD ve ortakları 2014’te DEAŞ’a işgal haritası verdi. Sonra da DEAŞ’ın girdiği her yer şeytanlaştırıldı. Buna paralel olarak onbinlerce sivil öldürüldü. Ardından PKK sahaya sürüldü ve kahraman ilan edildi. ABD ve ortaklarının operasyonlarında 10 DEAŞ’lı öldüyse 70 de sivil katledildi.”
Bu değerlendirme yukarıda ifadeye çalıştığım ABD ve ortaklarının Müslüman soykırımı uyguladığı, bunun için terör örgütlerini kullandığı tespitimizi desteklemektedir.
Bu arada ABD ve yandaşlarının girdikleri tüm ülkelerde milyonlarca sivil hayatını kaybederken, bir de yüzlerce yıl sönmeyecek ırk temelli çatışma zemini oluşturuluyor.
Yazımı Hasan el Nefi’nin şu kısa değerlendirmesi ile noktalamak istiyorum:
“PKK etnik gerekçelerle insanlık dışı uygulamalara imza atıyor. Bu ABD’nin planı dâhilinde PKK eliyle yapılıyor. Bunu dünyanın farklı bölgelerinde 100 yıldır yapıyorlar. Dünyanın tüm anarşist ruhlu katillerini bize musallat eden güç kesinlikle ABD’dir.”
Bu tespitin yapılması gereklidir ama yeterli değildir. Bu terör devletine karşı mazlumların harekete geçmesi gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.