Ahmet Varol

Ahmet Varol

Yurda dönüş hakkı

Yurda dönüş hakkı

Size bu yazıyı yine, daha önce muhtelif vesilelerle ziyaret ettiğim Şam’dan yazıyorum. Bu kez Filistinlilerin yurda dönüş haklarıyla ilgili büyük bir uluslararası buluşmaya katılmak üzere geldik. Türkiye’den TGTV Genel Başkanı Sayın Av. Necati Ceylan başta olmak üzere yine bu kuruluşun öncülüğünde bir araya gelen muhtelif sivil toplum kurumlarının temsilcilerinden oluşan yirmi kişilik bir heyetle birlikte doğu medeniyetlerinin önemli merkezlerinden biri olan Şam’ı ziyaret ettik.
Geçen yılın Kasım ayında İstanbul’da, Uluslararası Kudüs Müessesesi, Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV), İslâm Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB) ve Filistin’le Dayanışma Derneği (FİDDER)’nin işbirliğiyle Uluslararası Kudüs Buluşması adıyla kapsamlı bir toplantı düzenlenmişti. Dünyanın değişik ülkelerinden ve Filistin davasına ilgi gösteren muhtelif sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan ve yaklaşık üç bin kişinin katıldığı o toplantının bir benzeri 23-24 Kasım 2008 tarihlerinde Filistinlilerin yurda dönüş haklarıyla ilgili olarak Suriye’nin başkenti Şam’da düzenlendi.
Bugünkü yazımızda toplantıyla ilgili tespit ve intibalarımızı aktarmadan konu hakkında genel bir değerlendirme yapmak istiyoruz.
Bilindiği üzere Türkiye’de yıllar öncesinden insanların zihinlerine sokulan bir iddia vardır. Filistinlilerin topraklarını Yahudilere satıp gittikleri ve Yahudilerin o topraklara bu şekilde yerleştikleri. Ne yazık ki bu iddia İslâmî duyarlılığa sahip insanların bile birçoğunun Filistin davasına duyarsız kalmasına, Filistin halkını toptan mahkûm etmesine ve yedi nesil boyunca bu halkı cezalı görmesine sebep olmuştur. Bu iddianın arka planıyla ve tarihi boyutuyla ilgili olarak yıllardan beri bilgilendirme çalışması yapıyoruz. Ancak henüz ulaşılması gerekenlerin az bir kısmına ulaşabildiğimiz kanaatindeyiz.
Ne kadar ilginçtir ki İslâm coğrafyasında sürekli bu iddiayla yönlendirme yapanlar Batı toplumlarında çok farklı bir iddianın arkasına sığınmışlardır. Oralardaki propaganda faaliyetlerinde Filistin topraklarının aslında boş olduğu, kendilerinin gidip oraları ıslah ettikleri, yaşanılır hale getirdikleri, sonra da Arapların gelip bu toprakları kendilerinden almaya çalıştıkları iddiasıyla propaganda yapmışlardır. Hatta bu yöndeki iddialarını bir klişe şeklinde zihinlere yerleştirebilmek amacıyla “vatansız halka, halksız vatan” sloganını sıkça tekrar etmiş, bu sloganın bir reklam ibaresi gibi ezberlenmesini sağlamışlardır.
Aslında bu iki iddia birbirini nakzetmektedir. Madem ki o topraklar boştu, Siyonistler neden oraları birilerinden satın aldı, paralarına son derece düşkün olduklarını bildiğimiz bu insanlar neden sahipsiz araziler için birilerine para ödeme ihtiyacı duydular? Eğer satın aldılarsa neden “buralar aslında boştu” iddiasına başvuruyorlar?
Bunları geçelim. İşin gerçeğinde bugün yedi milyon Filistinliyi ilgilendiren mülteciler sorunu tek başına bu iki iddianın her ikisini birden yalanlamaktadır. Bu sorun, Siyonistlerin kullandığı söz konusu iddiaların gerçeklerin tümüyle saptırılmasından ibaret olduğunun canlı delilidir. Bu insanlar vatanlarını satmamış ve ondan asla vazgeçmeyecekleri konusunda da ısrarlıdırlar. 1948 ve 1967 işgallerinde Siyonistlerin ve onlara destek veren emperyalist güçlerin uyguladığı baskı ve şiddet sebebiyle bu insanlar canlarını kurtarmak amacıyla kendilerini zar zor çevre ülkelere atmışlardır. Buna benzer tehcir olayları Bosna – Hersek’te, Irak’ta, Afganistan’da, Çeçenistan’da ve daha birçok İslâm beldesinde yaşandı.
Şimdi ABD, Siyonist işgal devleti ve bazı işbirlikçiler, Filistinlilerin yurda dönüş haklarının üzerine kalın bir çizgi çekmek, onların önlerini tümüyle kapatmak için muhtelif oyunlara başvuruyorlar. Bu oyunlardan biri yirmi – otuz bin civarında mültecinin dönmesine imkân sağlamak, sonra da bu dosyayı kapatmaktır. Oysa göçe zorlanan ve toprakları gasp edilen Filistinliler ya da onların soyundan gelen yeni nesiller toplam yedi milyon kişilik bir büyük kitleyi oluşturmaktadır ve bu insanların hiçbiri yurda dönüş hakkından vazgeçme niyetinde değildir.
ABD’nin gündeme getirdiği bir başka oyun ise mültecilere belli bir tazminat ödemek, sonra da onları civar Arap ülkelerine dağıtmaktır. Oysa Filistinli para karşılığında da bu hakkından vazgeçmeyecek, bu konuda haksız iftiraya maruz kalmış olsa da dün vatanını satmadığı gibi bugün de satmayacaktır.
İşte bu oyunlara karşı Şam’da Filistinlinin yurda dönüş hakkının dillendirilmesi amacıyla dünyanın çok farklı ülkelerinden beş bin kişilik bir kalabalığın katılımıyla, “yurda dönüş vazgeçilemez ve kutsal bir haktır” sloganıyla büyük bir buluşma düzenlendi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi