Mehmet Şeker

Mehmet Şeker

Kırk yıl sonrayı görebilmek

Kırk yıl sonrayı görebilmek

Hiç tanışıklığımız olmadığı halde, "En iyi öğretmen, bir süre sonra kendisini gereksiz kılabilendir" diyenler, sanki bendenizi tarif etmişler.

O derece iyi öğreteceksin ki, boynuz kulağı geçecek; kastedilen bu.

Bilgisayar kullanmayı öğrettiklerimden çoğu, şimdi benden ileri seviyede... İlerlemeyi abartanlar da oldu arada. Biri, bünyesinde ikiyüzden fazla bilgisayar bulunan büyük bir işletmenin "Bilgi İşlem" servisine şef oldu. Diğeri "internet cafe" açtı.

Bir başkası gitti, bilgisayar ve yedek parça ticaretine başladı.

* * *

Ömründe eli klavyeye değmemiş, fare deyince aklına sıçandan başkası gelmeyenler, almış başını gitmişler... Şimdi her biri hayatını şu bilgisayar denen aletle kazanıyor.

Meselelere genellikle "Asarım, keserim" edasıyla yaklaşan asabi yapılı tilmizler, bakıyoruz ki "bilgisayarlı tasarım" işindeler.

Bize de bu tabloya bakıp kıvanç duymak kalıyor.

* * *

Bendeniz gözlerimi kısarak kıvanç duymaya çalışırken, siz de İskender Öksüz'ün Açık Görüş'teki şu satırlarına bakın:

"Türkiye'nin kaç bilgisayara ihtiyacı vardı dersiniz? Türkiye'ninkini bilmem ama dünya için bu soruyu, IBM'in yöneticisi James T. Watson daha 1940'larda sormuş ve cevabını da vermiş: 'Dünyada beş adet bilgisayar için piyasa bulunduğunu tahmin ediyoruz.' Gençler hatırlamazlar, IBM 1980'lere kadar dünyanın en büyük bilgisayar şirketiydi. Türkiye'de 'bilgisayar' kelimesi icad edilmeden önce ve kelimenin icadından on yıllar sonra da bilgisayar denmez, ay-bi-em denirdi."

* * *

İskender Hoca 1966'da bilgisayar kullanmaya başlamış. İki yıl sonra Türkiye'ye dönünce ODTÜ ile Hacettepe'nin birleşerek güçlü bir bilgisayar alması için çaba harcamışlar fakat başaramamışlar. Ayrı ayrı ve zayıf makinelerle yetinmiş üniversiteler.

Bir gün o sıkıntıyı merhum sosyolog Mübeccel Kıray'a söylediğinde, 'Üzülme' demiş, 'Şimdi ihtiyaç hissedilmiyor da ondan. Bir ihtiyaç duymaya başlansın, arkalarından sen bile yetişemezsin.'

* * *

Sosyoloji böyle bir şey işte; bir bakışta kırk yıl sonrasını görebilmenin öteki adı.

Bir zamanlar Özal "Her okula en az bir bilgisayar" dediğinde bile bize fazla iddialı gelmişti.

Şimdiyse her evde var bir iki tane.

İhtiyarlar "Pencereyi aç" talimatı üzerine, koşup odanın penceresini açabilirler; ama beş yaşındaki çocuklar şakır şakır kullanıyor bilgisayarı.

Sanki anasının karnında bilgisayar kullanmış.

* * *

Çocuklar bugünkü teknolojiyi o kadar iyi biliyorlar ki, okul için ödev lâzım olunca, ilgili siteyi açıyor, kopyalıyor, yapıştırıyor ve kâğıda döküp götürüyorlar.

Özetler hazır, deneyler hazır, araştırmalar hazır... Kes, kopyala, yapıştır!

Bakanlığın nihayet bu yönteme karşı çıkmasını takdirle karşılamak gerekir.

* * *

Bu konuya dün başlarken, söze muasır medeniyet açısından yaklaşmıştık. Bitirirken yine aynı açıdan bakalım ve "Bu ihtiyacı hissetmeyenler, asırlar sonra, 'bizde yobazlar İnternet'in gelmesini geciktirdi' diyecekler belki ve yine yanılacaklar" hükmünü veren İskender Hoca'nın sözleriyle nokta koyalım:

"Çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkmanın yolu, Batı'da ne varsa bizde de onun olması değildir. Çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkmanın yolu, gelişmiş toplumlar neye ihtiyaç duyuyorsa aynı şeylere ve daha fazlasına ihtiyaç duyan toplumu yaratmaktır. Alet edevatın taklidinden daha zor ve daha karmaşık bir iş..."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Şeker Arşivi