Mustafa Çelik

Mustafa Çelik

Allah’ın diniyle ihya olmak

Allah’ın diniyle ihya olmak

İslâm, âhiret merkezli bir dünya dinidir. Hayat İslâm’da güzeldir. İslâm insanı her çağ ve mekânda özel ve güzeldir. İslâm, hem hayattır ve hem de hayatın hayatıdır. Ondan gayrisinden hayat beklemek, bizzat hayata ihanette bulunmaktır. İnsanoğlu Allah’ın dinine hava gibi, su gibi muhtaçtır. Dinin hükümleriyle amel etmek, emirlerini uygulamak insanın yaşamasını sağlayan su gibidir. Kur'an-i Kerim Şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Peygamber sizi, size hayat verecek şeylere davet ettiği zaman, Allah'a ve Resul'e icabet edin. Ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Ve siz kesinkes O'nun huzurunda toplanacaksınız.
Ve öyle bir fitneden sakının ki, içinizden yalnızca zulüm yapanlara dokunmakla kalmaz. Ve bilin ki, Allah'ın cezası şiddetlidir.” (Enfal/23-24)
İsmi İslâm olmayan, İslâm’dan kaynaklanmayan ve İslâm dini ile bağdaşmayan bütün sistemlerin, ideolojilerin ortak ismi fitnedir. Allah’ın diniyle hayat bulmak veya Allah’ın dininde hayat bulmak için fitne kapsamına giren bütün ideolojilerden, kul kaynaklı sistemlerden uzaklaşmak gerekir. İnsanları İslâm’dan gayrisine davet etmek veya emanet etmek, insana ihanet etmektir. Allah ve Rasûlünün iman edenleri davet ettikleri şey, din ve onun hükümleridir. Din ile amel etmek insan ve topluma hayat veriyorsa demek ki, dinin kendisi canlı, diri, ölümsüz ve evrenseldir aksi takdirde insan ve topluma hayat veremezdi. Dinin kendisi her türlü hurafeden münezzeh, her çeşit eksiklik ve noksanlıktan arı, kâmil ve dosdoğrudur. İlahi dinin hak, kâmil, evrensel ve zamanlar üstü değerlere sahip olduğu tartışmasız bir hakikattir. Genelde dünyada, özelde İslâm topraklarında şirkin her çeşidinin dayatıldığı, Allah’tan gelmiş olan dinin tahrif edilmeye çalışıldığı, hükümlerinin kitaplara hapsedildiği ve insanlara hayat verecek maarifin fertlerin yaşantısından çıkarıldığı asrımızda modernizm adına dine yeni yorumlar getirilmesi, hükümlerinin tahrif edilerek insanlara sunulması, yani günümüzde din anlayışı adı altında dinde reformun söz konusu edilmesi tarihte dine yapılan zulümlerden daha büyük bir haksızlık, insan toplumunu gerçek hayata, saadete kavuşmaktan alıkoyan en büyük çaba ve çalışmadır. Böyle bir çalışma ve çaba da fitneden sayılır.
Şirkin yıprattığı, küfrün parçaladığı, cehaletin öldürdüğü bir insanı, bir aileyi, bir toplumu, bir devleti ve dünyayı Avrupa Birliği’nin kokuşmuş kriterleri değil, ancak ve ancak dünyayı aydınlatan Allah’ın ayetleri, Allah’ın dini diriltebilir. Bundan ötürüdür ki; Said Nursî (Rh.a.) şöyle feryad ediyor:
"Din hayatın hayatı, hem nuru hem esası,
İhya-ı dinle olur, bu milletin ihyası..."
Allah’ın dini İslâm’ı ferd, aile, toplum ve devlet seviyesinde uygulamayanlar, bu milleti ihya değil imha ederler. “Biz de Müslümanız” dedikleri halde "dış mihrakların" projesinden pay kaparak "reel politik" adına durumdan vazife çıkarmaya çalışanlar, kendilerini dinlerinden çalanlardır. Kendilerini İslâm dışı güçler hesabına İslâm’dan çalanlar veya çaldıranlar, çıldırmışlardan sayılırlar. Bunlar milleti ihya değil imha ederler. şair Ferit Kam şunu der:
'garabetin, bu da bir nev'idir ki, insanlar, arar hakikatı, başka yollarda yürür. eskaza bir gün karşılaşsalar, onlar hakikata hakikat da onlara tükürür...'
Milletin ihyası için yola çıkanlar; Allah’ın dinine bağlı kalmıyorlarsa, Allah’ın dinini bırakıp beşeri ideolojilere yapışıyorlarsa, Avrupa Birliği’nin kriterleri adına Allah’ın ayetlerini askıya alıyorlarsa, Allah’ın diniyle karşılaştıklarında onlar Allah’ın dinine, Allah’ın dini de onlara tükürür.
Vahyi mutlak hakikatin kendisidir. Vahiy ile dirilmeyenleri hiçbir sistem diriltemez. Müslümanların dirilişi beşeri ideolojilere değil, İslâm dinine bağlılık içinde gerçekleşebilir. Hamasi duygularla diriliş destanları yazmakla değil, doğrudan doğruya halkın içinde olmak, onun nabzını tutmak, tıpkı bir çocuğu hayata taşıma, götürme, yükseltme gibi elinden tutup onun ayaklarıyla yürümek, yolun her dönemecine ait adab u erkanı öğretmek, vahyi çeşmesinden kana kana içmesini sağlamak ve yine aktif bir sabırla büyümesini beklemekle ancak gerçekleşebilir. İslâm milletinin ihyası; hayatın içinde din değil, din içinde hayattır. Din hayata değil, hayat dine uyacaktır. Din varsa hayat vardır, dinin olmadığı ve uygulanmadığı yerde hayat yoktur!
İhya, hayat kelimesinden gelir. Allah’tan gelen vahyi hayatın tâ kendisidir. Cehaletin öldürdüğü insan ancak vahiy ile dirilir. Dinin hakikati insanın ruhuna, canına nüfuz etmeyecek, onu diriltmeyecekse, o insandan toplumu ihya edip hayat verecek bir maarif beklenemez. Canlı cenazelerin sayılarını çoğaltanlar, ailede, mektebte, mahkemede ve devlet kademelerinde vahiysiz kalanlardır.
Milletin Allah’ın diniyle ihyasından maksadımız; dini hükümlerin hepsini, ilmi ve ameli yönleriyle Kur'an ve Sünnette beyan edildiği vechiyle topluma tekrar kazandırıp onun sayesinde ferde, aileye, topluma ve devlete hayat vermektir. İslâm’ın hayat vermediği ve hayatını İslâm’dan almayan her şey, her kurum ölü sayılır. Dolayısıyla Müslümanlar olarak aile, toplum ve devlet seviyesinde ahkâm-ı İslâm uygulamadıkça canlı cenazeler canlanmayacak ve Allah’ın diniyle ihya gerçekleşmeyecektir. Bu, böyle biline!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Çelik Arşivi