Unutulan Zimbabve
İslâm âleminin Kurban bayramını kutladığı günlerde dünyanın muhtelif bölgelerinde de önemli hareketlilikler vardı. Hindistan’daki patlamaların sebep olduğu sıcak gelişmelerin ve gerginliğin ateşi henüz yeterince düşmüş değil. İşgalci Siyonist devletin ve onunla işbirliği içindeki Mısır yönetiminin Gazze’ye insanlık dışı ambargosu sürüyor. Yunanistan’da bir gencin polis mermisiyle öldürülmesi önemli bir toplumsal patlamaya sebep oldu. Bütün bu gelişmelerin yaşandığı sırada uluslararası güçlerin dikkatten uzak tutmadıkları ama insanî yaklaşımla değil siyasi çıkar hesaplarıyla ve sömürgeci planlarla ilgilendikleri, genel anlamda ise dünyadaki diğer gelişmelerin gölgesinde kalan bir Afrika ülkesi var: Zimbabve.
Biz daha önce bu ülkede yaşanan seçim sorunu hakkında iki ayrı yazı yazmış ve bu vesileyle ülkedeki siyasi yapıyla ilgili de bilgi vermeye çalışmıştık. Bu yazılarımızı Web sitemizde (www.vahdet.com.tr) Dünya Gündemi > Zimbabve bölümünde bulabilirsiniz. Fakat şimdi ülkede önemli bir insani felaket yaşanıyor ve bu kez o konu üzerinde durmak istiyoruz.
Haberlerde de gündeme getirildiği üzere Zimbabve’de büyük bir kolera ve veba salgını var. Hastalıklarla gereği gibi mücadele edilmediği ve hastalıkların asıl sebebi olan açlık, kötü beslenme sorunlarının üzerine gidilmediği için her iki hastalık da günden güne yayılıyor. BM’nin hazırladığı son raporlara ve verdiği bilgilere göre kolera salgını sebebiyle hayatını kaybeden Zimbabveli sayısı 600’ü geçti. Ayrıca en az 14 bin kişinin vebaya yakalandığı tespit edildi.
Her iki hastalığın ortaya çıkmasında ve hızla yayılmasında temel etken gıda maddesi yetersizliğinden kaynaklanan kötü beslenme. Çünkü açlık ve yoksulluk tahammül edilir bir şey değil. Resulullah (s.a.s.) de bir hadisi şerifinde “yoksulluk neredeyse küfür olacaktı” yani Müslümanların iyice yoksullaşmaları küfür tehlikesinin sınırına yanaşmaları anlamına gelir, diye hatırlatmada bulunuyor. Açlık, bunun bir kademe daha ilerisidir. İnsanlar açlık musibetine düşünce hayatta kalma mücadelesi vererek bulduklarını yiyorlar. Ama bu şekilde hayatta kalma mücadelesi onların hayatları için riski daha da artırıyor. Çünkü hijyenik olmayan, zararlı yiyecekler yiyorlar. Bu tür yiyecekler de bazen ölümcül hastalıklara sebep olabiliyor. Üstelik kötü beslenme sorunundan kaynaklanan mikrobik hastalıklar bulaşıcı oluyor ve sadece kişinin değil, toplumun risk içine düşmesine sebep oluyor.
Zimbabve’de ihtiyaç maddelerinin özellikle de gıda maddelerinin yetersizliği ülkedeki sosyalist yönetimin yasakçı uygulamalarına ve birtakım sınırlamalarına rağmen karaborsacılığın yaygınlaşmasına sebep olmuş. Yani var olan gıda maddeleri de normal şartlarda değil, karaborsadan çok yüksek fiyatlarla alınabiliyor. Bu da zaten yoksul olan halkın alım gücünün neredeyse sıfıra düşmesine yol açmış.
Bu tür salgınların ve felaketlerin sonucu sadece yüzlerce veya binlerce insanın hayatını kaybetmesi olmuyor. Onların bir de geride kalan ilgiye muhtaç dulları ve yetimleri oluyor. Onlar topluma emanet ve taşınması gereken bir yük olarak kalıyor. Zaten yoksulluk ve darlık içinde olan toplumların bu yükü kaldırması da kolay olmuyor. Biz bunun toplumda nasıl bir sorun doğurduğunu Uganda ve Yemen’de müşahhas bir şekilde müşahede etmiştik. Yemen’de trafik kazalarının çokluğundan, Uganda’da AIDS hastalığının yaygınlığından kaynaklanan ölümler sebebiyle ilgiye muhtaç çok sayıda yetim vardı. Yemen’de genellikle İslâmî kuruluşlar yetimlerle ilgileniyor, açtıkları yurtlarda ve öğretim kurumlarında onlara sahip çıkmaya çalışıyorlardı. Ama Uganda’daki yetimlerin çoğunun misyoner kuruluşlarının tuzağına düştüğünü görmüştük.
Misyoner kurumları çocukların geleceklerine el koymak ve ekonomik yönden geri kalmış toplumlara yönelik propaganda atağında kendilerinden yararlanmak için onların sahipsiz ve ilgiye muhtaç halde kalmalarını bir fırsat olarak değerlendiriyor.
Yoksulluk, açlık ve hastalık salgını sebebiyle Zimbabve toplumu ciddi sorunlar yaşarken uluslararası emperyalizm bu kötü durumu kendisinin bu ülkeyle ilgili siyasi hesapları için istismar etmeye çalışıyor. Müteakip yazımızda da inşallah bu konu üzerinde duracağız.
Not: Özel FM’in yeni yayın döneminde bizim Dünya Döndükçe programımız Allah’ın izniyle yeniden yayınlanacak. Her Cuma 19.30’da canlı yayınlanacak program radyoda yayınlandıktan sonra inşallah bir engel çıkmazsa, ses kayıtlarını kendi Web sitemize de yerleştireceğiz ve yerel radyolardan, Internet radyolarından ve Web sitelerinden yayınlanması mümkün olacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.