Alevi zirvesi ne anlama geliyor?
Geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul'da tarihi bir toplantı gerçekleşti. Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde gerçekleşen toplantının, yakın geleceğe damgasını vuracağını söylemek abartılı olmaz.
Başbakan Tayyip Erdoğan, yanında Devlet Bakanları Mehmet Aydın ve Sait Yazıcıoğlu, İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu ile birlikte Cem Vakfı Başkanı Prof. İzzettin Doğan ve bazı Alevi önderleriyle görüştü.
Yaklaşık 2 saat süren görüşmenin zamanlamasına dikkat çekelim öncelikle.
* * *
9 Kasım 2008'de Ankara'da Alevi-Bektaşi Federasyonu'nun organizasyonuyla bir miting gerçekleşti.
Alevi mitingi, "Diyanet İşleri Başkanlığı lağvedilsin, Cemevleri yasal statüye kavuşturulsun, Alevi köylerine cami yapılmasın" gibi taleplerin yanı sıra, AK Parti iktidarına yönelik son derece sert mesajlarıyla dikkat çekti.
Ancak Dolmabahçe görüşmesini sadece mitingle birlikte ortaya çıkan sürece bağlamak doğru olmaz. Çünkü 2008'in hemen başında gerçekleşen Alevi iftarı, AK Parti'nin bu konuda önemli adımlar atacağının işaretiydi.
Her ne kadar kimi Alevi dedeleri katılanları 'düşkün' ilan etse de, iftarın yankıları olumluydu.
* * *
Peki sonra ne oldu da işin devamı gelmedi.
Parti içinden bir direniş mi ortaya çıktı ya da bazı güçler engel mi oldu?
Aslında hiçbiri değil.
Siyasi takvime bakıldığında olup biteni daha kolay anlaşılabilir.
Çünkü Alevi iftarının hemen ardından başlayan iki tartışma, gündemde başka bir meselenin ele alınmasını neredeyse imkansız kıldı.
Başörtüsü sorununu çözmek için yapılan anayasa değişikliğinin Anayasa Mahkemesi'ne gitmesi. Sonrasında da iktidar partisine açılan kapatma davası.
Türkiye'yi adeta esir alan bu tartışmaların gölgesinde Alevi açılımı kaybolup gitti.
* * *
Elbette tüm zorluklara rağmen başlayan süreç devam edebilirdi. Ama olmadı.
Bu arada, meseleyi başından itibaren büyük bir hassasiyetle takip eden, daha doğru bir ifadeyle öncülük eden Reha Çamuroğlu, Genel Başkan danışmanlığından istifa etti.
Fakat bazı çevrelerin ısrarla beklediği gibi AK Parti'den ayrılmadı. Küsüp bir köşede de oturmadı.
Sabırla çalışmalarını sürdürdü. Başbakan Erdoğan'ı bilgilendirmeye devam etti.
Birkaç noktanın altını ısrarla çizdi.
Öncelikle 'Bu sorun, ancak kendi sınırlarımız dahilinde ve birtakım yabancı ellerin müdahalesi olmaksızın çözülebilir' mesajını verdi.
Kendi konunumu bir Alevi milletvekili olarak tanımlamaktan da kaçındı. 'Ben sadece Alevileri temsilen Meclis'te bulunmuyorum, milletimizi temsilen siyaset yapıyorum' vurgusunu öne çıkardı.
Ankara'daki Alevi mitinginde ortaya çıkan bir manzaraya da tepkisini ifade etti:
'Bir karar verelim. Bu sorunu demokratik sınırlar içinde mi çözeceğiz. Yoksa miting alanında söylendği gibi AK Parti'yi Ankara Çayı'na dökerek mi?'
Bu cümleleri kendisiyle birlikte yaptığımız televizyon programından mealen aktarıyorum.
Bu arada İsmail, Son Yeniçeri, Kalem Efendisi, İki ile Bir gibi muhteşem eserlere imza atmış bir isimden söz ettiğimizi, Türkiye'nin en hassas sorunlarından birisi ele alınırken Reha Çamuroğlu'nun varlığının şans olduğunu da hatırdan çakırmayalım.
* * *
Peki, Dolmabahçe görüşmesinin seçimlere kısa bir süre kala gerçekleşmesi, bir 'yatırım' hamlesi mi?
Siyasetin mevcut dengelerinde böyle bir hamlenin iktidar partisine büyük katkı sağlayacağını söylemek gerçekçi görünmüyor.
Nitekim Dolmabahçe'de misafir edilen Cem Vakfı Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan, hükümetin Alevi açılımını seçim yatırımı olarak görmediklerini ifade etti.
Ancak bu görüşmenin çok daha önemli boyutları var. Devam edeceğiz.