BOP VE ERGENEKON’UN DRAMATİK HİKÂYESİ

BOP VE ERGENEKON’UN DRAMATİK HİKÂYESİ

Başbakan’ın BOP hakkında nihayet açıklama yapması sevindiricidir. Böylece BOP “kutsal bir sır” olmaktan çıkarken, muhaliflerin önemli bir kozu da ellerinden alınmıştır.
BOP, Saddam sonrasında Ortadoğu’ya ABD’nin vermek istediği yeni bir tutumdu. Bu tutumun merkezinde Türkiye yer alacaktı. Türkiye, laik rejimiyle Ortadoğu için bir “rol modeli” olacak, demokratik yapısıyla Ortadoğu’nun siyasî gelişimine örnek teşkil edecekti.
BOP için “Ilımlı İslam Projesi” diyenler de vardı. ABD, İslam dünyasını “ılımlı İslam”, “radikal İslam” diye ikiye ayırmış, birincisini desteklemeye, ikincisiyle savaşmaya karar vermişti. Türkiye, İslamî potansiyeli ile, “ılımlı İslam”a örnek olarak gösteriliyordu.
CHP çevrelerini, özellikle bu nokta şiddetle rahatsız etti. Hatırlayacaksınız, Sezer’in önderliğinde, “Ilımlı İslam’ı kabul etmiyoruz!” diye nice nümayişler tertib eylediler. Onların istediği “radikal İslam” da değildi. Onlar, İslam’ın hiçbir türlüsünü istemiyorlardı.
Fakat bu tavır, Batı için pek de değerli değildi; zirâ Ortadoğu gerçekliğinde bir anlamı yoktu. Ortadoğu rejimleri, her ne kadar her biri ayrı bir İslam çeşidi benimsemiş olsalar da, düpedüz İslam karşıtı bir akımı “rol modeli” olarak muhakkak ciddiye almayacaklardı. ABD’nin ise, şimdiye kadar olduğu tarzda Batı’nın anlı şanlı kuyrukçularına değil, Ortadoğu’da “ılımlı İslam”ı örnekleştirecek bir madene ihtiyacı vardı.
Türkiye’de siyaset mâkul bir zeminde gelişme gösteriyor olsaydı, belki de ABD’nin “ılımlı İslam” projesine Ak Parti’den önce CHP’nin sahip çıkması gerekirdi. Fakat Türkiye’de siyaset yüzyıllardır makul bir zeminde gelişme göstermiyor. CHP, böyle bir az – çok tarihî “açılım” fırsatını değerlendirmeyince, kuru bir laiklikle ortada kalakaldı; onun aczini de “Ergenekon” gidermeye soyundu.
CHP “ılmlı İslam açılımı”nı yapabilseydi, Ak Parti ABD’nin gözünde otomatikman “radikal İslam”ın temsilcisi olarak kalacaktı.
O zaman Refah’ın başına gelenler, Ak Parti’nin de başına gelecekti. Partililerin “savunmaları” dikkate alınmayacaktı. 28 Şubat’ta veya 27 Mayıs’ta olanlar olacaktı. ABD bu olanları kahkahayla seyredecekti. CHP de oy uğruna “çarşaf çarşaf” pozlar vermek sıkıntısına düşmemiş olacaktı.
Fakat “talih”in garip cilvesi: Ak Parti ABD’ye “ılımlı İslam”ın Türkiye’deki temsilcisi olarak göründü. CHP ise otomatikman “ABD’ye isyan” pozisyonuna geldi. İlk duruşma Saddam’ı devirme harekâtı sırasında oldu. Ak Parti karşısında bir gıdım kalmış CHP, o ân için ABD’nin umurunda bile değildi. Ama 1 Mart tezkeresi, BOP’un suratına şamar gibi patladı.
İlk duruşmadan beklemediği bir yenilgiyle ayrılan ABD, cevap vermekte gecikmedi: Çuval hadisesi. Ama bu cevabın her şeyi daha da berbad ettiğini anlamadan, Saddam sonrası Irak’ında oyunlar oynamaya kalkıştı. Birdenbire PKK’nın yeniden ortaya çıkması, zannınca, BOP’un önünü açıverecekti. İkinci şamar birincisinden daha sert oldu:
- Nerede ince ise, oradan kopsun!
Öte yandan, “CHP’nin illegal yorumu” diyebileceğimiz Ergenekon, “ılımlı İslam” karşıtı jargonu terketmiş, birtakım “radikal İslam” kokan unsurları da peşine takmaya çalışarak, Ak Parti’ye karşı her türlü silahla mücadele vermeye didiniyordu. 22 Temmuz seçimlerinden önce “tuhaf” ittifaklar görüldü. CHP’nin bürokratik uzantıları da bu ittifaklara kendi “sert üslûplarıyla” destek verdiler. Ama bunlar bir işe yaramadı.
Ergenekon, nihayetinde bir “radikal İslam” oluşumu değildi. Bütünüyle İslam karşıtı bir oluşumdu. Ak Parti’ye asıl bu yüzden savaş açıyordu. ABD karşıtı tutumunda da “samimî” olduğu izlenimini vermiyordu. Eğer samimî olsaydı, tek başına BOP’a karşı olmanın bir şey ifade etmeyeceğini, onun yerine, mutlaka yüzünü Ortadoğu’nun ve Orta Asya’nın “içyüzü”ne dönmüş bir stratejiye sahip olması gerektiğini, bu yüzden de “İslam karşıtı” olunamayacağını anlardı.
Halbuki Ergenekon’un “Avrasyacılık” dediği, içi boş bir slogandır. İçinde bir parça Şamanlık, bir parça Alevilik (“Türk Müslümanlığı”!), bir parça da Rusçuluk barındırır. ADD benzeri örgütlerin yapmaya çalıştığı gibi, Mustafa Kemal’le Deniz Gezmiş’i, İsmet İnönü ile de Nazım Hikmet’i “aynı çizginin adamları” sanma ve sayma aymazlığıyla malûldür. Ne Orta Asya’ya doğru, ne de Ortadoğu’ya doğru söyleyecek bir sözü yoktur!
BOP’u ise aslında “BİP” diye okumak gerektiğini söyleyenler haklı çıkmıştır. Büyük Ortadoğu Projesi değil, Büyük İsrail Projesi… ABD’nin Türkiye için hiç de “hayırlı” hisler beslemediği ortaya çıkmıştır. “Rol modeli” dediği de, İsrail’in Ortadoğu’yu kan gölüne çevirirken, kendini yalnız hissetmemesini sağlayack bir”stratejik ortak”tan ibarettir. Nitekim, Gazze’deki katliâm vesilesiyle Başbakan da bu noktaya değinmiş ve şu açıklamayı yapmıştır:
- BOP iflas etmiş bir projedir. Ortadoğu’ya barış getireceği söyleniyordu; ama bugün gelinen nokta itibariyle, öyle olmadığı anlaşıldı!
Evet, Ortadoğu’nun, ABD’nin “ılıman İslam – radikal İslam” palavralarına değil, İsrail’in gözü dönmüş saldırganlığına dur diyecek gerçek bir “lider ülke”ye ihtiyacı var ki, o da şaman artıklarının harcı olamaz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi