Ona dokunmazsan buna dokunmazsan nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?
- Lütfü Bey; Ergenekon davası kapsamında generallerden ünlü tetikçilere, öğretim üyelerinden mafya üyelerine kadar değişik çevreden birçok kişinin gözaltına alınmasına, “Bir araya gelmesi mümkün olmayan kişiler nasıl aynı örgüt içinde olur” şeklinde eleştiriler var. Ne diyorsunuz bu eleştirilere?
- Ergenekon’un İtalya’daki Gladyo örgütlenmesi gibi bir örgüt olup olmadığına mahkeme karar verecek. Ancak Ergenekon örgütlenmesi Gladyo türü bir örgütlenme ise, bu örgütlenmenin bir araya gelmesi asla mümkün olmayacağı düşünülen kişileri bir araya getirdiği de bir gerçek. Nitekim İtalya’daki Gladyo örgütlenmesinin de bir araya gelmesi asla mümkün olmayan kişileri bir araya getirdiği görülmedi mi? Görünüşte birbirinin düşmanı olan kişileri aynı örgüt içinde bir araya getirdiği görülmedi? Onun içindir ki Ergenekon davası kapsamında değişik çevrelerden birçok kişinin gözaltına alınmasına “Bir araya gelmesi mümkün olmayan kişiler nasıl aynı örgüt içinde olur” türündeki eleştirilere karnımız tok. Kaldı ki o kadar uzağa, İtalya’ya gitmeye de gerek yok. Bizdeki Susurluk Çetesi’ni ortaya çıkartan kazada ülkücü tetikçi Abdullah Çatlı ile solcu polis şefi Hüseyin Kocadağ aynı arabada değil miydi? Sağcı katil ile solcu polis şefi aynı araba içinde değil miydi? Bunların aynı örgütte, aynı araba içinde olabilecekleri hiç akla gelir miydi? Asla bir araya gelmeyeceği düşünülen kişiler aynı örgütte bir araya gelebiliyorlar demek ki. Aslında bu tür eleştirileri yapanlar, “Devlette en üst düzey görevler yapmış generallere, savcılara, öğretim üyelerine nasıl dokunulur” mantığıyla hareket ediyorlar. Dahası, bu generallere, savcılara, öğretim üyelerine dokunulmasını istemiyorlar. Oysa İtalya’daki Gladyo davasında başbakanlar, bakanlar, generaller gibi devlette en üst düzeyde görev yapanlara da dokunulmuş, bunlar sorgulanmıştı. Bizde de politikacıların, bürokratların, kısacası hiç kimsenin dokunulmazlığı olmamalı, herkese dokunulmalı. Öyle ya, ona dokunmazsan buna dokunmazsan, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?
ABD, İSRAİL, SÖZKONUSUYSA MİLLET TEFERRUAT!
- İsrail’in Filistin’de sergilediği vahşete karşı milletimiz tepkilerini sürdürürken, Genelkurmay Başkanlığı’nın bu konuda tek kelime etmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Genelkurmay’ımız üzerine vazife olmayan her konuda konuşur, her konuda tepkisini ortaya koyar. Milletin nasıl bir cumhurbaşkanı seçmesi gerektiğinden nasıl giyinmesi gerektiğine kadar her konuda fikrini ve tepkisini ortaya koyar. Hatta Genelkurmay’ımız, generallerimiz, milletin hangi konuda nasıl düşünmesi gerektiğine bile karışırlar. Dahası Genelkurmay’ımız, generallerimiz, milletin seçtiği hükümetlerin ülkeyi nasıl yönetmesi gerektiğine bile karışırlar. Eğer hükümetler ülkeyi Genelkurmay’ımızın, generallerimizin istediği gibi yönetmezse muhtıralar yayınlarlar, darbeler yaparlar. Kısacası, Genelkurmay’ımız üzerine vazife olmayan her konuda tepkisini ortaya koyar. Ne yazık ki Genelkurmay’ımız asıl üzerine vazife olan konularda hiçbir tepki ortaya koymaz. Mesela ABD askerleri Türk subaylarının başına çuval geçirir, dünyanın gözü önünde ordumuzun onurunu çiğner, ama Genelkurmay’ımız ABD’ye karşı hiçbir tepki ortaya koymaz. BIrakın fiili tepkiyi, sözlü tepki bile ortaya koymaz. İşte bugünlerde milletçe görüyoruz ki, Genelkurmay’ımız Filistinli kardeşlerimizi barbarca katleden İsrail’e karşı da tek kelimelik bir tepki bile göstermiyor. Bu durumu sessiz sedasız geçiştirmeye çalışıyor. Üzerine vazife olmayan her konuda konuşan Genelkurmay’ımız, asıl üzerine vazife olan askeri konularda, mesela İsrail’le sürmekte olan askeri işbirliği konusunda konuşmuyor. Kısacası, Genelkurmay’ımız milletimizin İsrail’e, ABD’ye yönelik tepkilerini dikkate almıyor. Adeta “ABD, İsrail ne diyorsa o” diyor! Anlaşılıyor ki Genelkurmay’ımız için ABD ile İsrail söz konusu oldu mu, millet teferruattır!
ÇIPLAK AÇILIMI YAPIYOR AKP!
- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünisa Gül’ün, yatak odasında olup bitenleri anlatmasıyla ünlenen Hürriyet gazetesi yazarı Ayşe Arman’ın hayranı olduğu ortaya çıktı. Nitekim Hayrünisa Gül, Ayşe Arman’ı telefonla arayarak, yaşadıklarını açıkça yazdığı için kendisini tebrik etmiş. Nasıl yorumluyorsunuz bunu?
- Gerçekten de Ayşe Arman yaşadıklarını açıkça yazıyor. Açık saçık yazılar yazıyor! Sizin de dediğiniz gibi yatak odasında olup bitenleri en ince ayrıntısına kadar anlatıyor. Yatağında ya da evinin havuzunda nasıl seks yaptığını en ince ayrıntısına kadar ballandıra ballandıra yazıyor. Hani eskiden “insanların özel hayatı dört duvar arasında kalmalı” denirdi ya; işte Ayşe Arman bunun tam tersini yapıyor. Adeta “İnsanların özel hayatı gözler önünde olmalı” şeklinde bir tavır sergiliyor. Malumunuz ben yıllar önce Leman dergisinde “Berlin Duvarı’nın yıkılması da bir şey mi; günümüzde esas yatak odalarının duvarları yıkıldı!” şeklinde bir espri yapmıştım. İşte Ayşe Arman da kendi yatak odasının duvarlarını çoktan yıkmadı mı? Yatak odasında olup biten ne varsa bunu okurlarına anlatmadı mı? Şimdi Cumhurbaşkanı’nın eşi Hayrünisa Gül, onun yatak odasında olup bitenleri açıkça yazmasını, nasıl seks yaptığını anlatmasını onaylıyorsa ben ne diyebilirim? Hayrünisa Gül, telefon açıp Ayşe Arman’ı tebrik ediyorsa ben ne diyebilirim? Olsa olsa espriyle karışık şunu derim: Nasıl ki CHP çarşaflılara doğru bir açılım yaptıysa, demek ki AKP’liler de çıplaklara doğru bir açılım yapıyor! Nitekim Başbakan’ın eşi Emine Erdoğan, çıplak görüntüleriyle ünlenmiş Gülben Ergen’i AKP’nin Kadın Kongresi’ne davet etmiş ve o kongrede Gülben Ergen kadınlara model olarak gösterilmişti. Şimdi de AKP’nin cumhurbaşkanı seçtirdiği Abdullah Gül’ün eşi Hayrünisa Gül’ün, açık saçık yazılarıyla ünlenen Ayşe Arman’ın hayranı olduğu belgelendi. Bu durum AKP’nin çıplaklara doğru bir açılım yapması şeklinde yorumlanmaktan başka nasıl yorumlanabilir ki? CHP’ninki çarşaf açılımı ise, AKP’ninki de çıplak açılımı değil mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.