İslâm ümmetinin direnen ordusu: Filistin
Filistin meselesi, İslâm ümmetinin meselesidir. Mescid-i Aksa’nın Allahû Teâla tarafından mübarek kılınmış çevresinden terörist Yahudileri, Siyonistleri temizlemek, İslâm ümmeti için evleviyattandır. Filistin davasının önemi sadece uluslararası siyonizmin İslâmî oluşumlar aleyhindeki faaliyetlerinden ileri gelmiyor. Filistin meselesi ve bu meselenin özünü teşkil eden Mescid-i Aksa davası kendi zâtı itibariyle bir temel davadır. Bu itibarla ümmetin bu davaya birinci derecede sahip çıkması ve önem vermesi gerekir. Filistin davasının ümmet açısından önemi bu davanın dayandığı İslâmî temellerden kaynaklanmaktadır. Bu temelleri de özet olarak sıralamak gerekirse:
Birinci olarak: Filistin toprakları İslâm'ın kutsal topraklarındandır. İsrâ Sûresi'nin birinci âyetinde bu toprakların kutsal kılındığı açıkça bildirilmektedir.
İkinci olarak: Filistin İsrâ ve Mirac toprağıdır.
Üçüncü olarak: Filistin Peygamberler diyarıdır.
Dördüncü olarak: Müslümanların ilk kıblesi ve haram mescitlerin üçüncüsü olan Mescid-i Aksa'nın orada olması dolayısıyla bu toprakların işgal altında tutulması, İslâm'ın kutsal değerlerinin işgal altında tutulması ve kirletilmesi anlamına gelir ki; kutsal değerleri hakkında duyarlılığı olan bir Müslüman'ın böyle bir şeyi içine sindirmesi mümkün değildir.
Beşinci olarak: Filistin toprakları ve Mescid-i Aksa, Rasûlullah'ın (s.a.v) vasiyetidir. Bu konuda çeşitli hadisler bulunmaktadır.
Altıncı olarak: Filistin toprakları râşid halifelerin ikincisi olan Hz. Ömer'in (r.a.) kıyamete kadar gelecek bütün Müslüman nesillere emanetidir. Çünkü Hz. Ömer (r.a.) oraları fethettikten sonra mücahitler arasında paylaştırmayıp kıyamete kadar gelecek Müslüman nesillere emanet etmiştir.
Yedinci olarak: Filistin toprakları üzerinde verilen cihad Rasûlullah'ın (s.a.v.) müjdesine mazhar olmuş bir cihaddır. Yüce Allah bir âyeti kerimede de şöyle buyuruyor: “Allah sizi, ancak din hakkında sizinle savaşmış, sizi yurtlarınızdan çıkarmış ve çıkarılmanız için yardım etmiş olanları dost edinmekten sakındırır. Kim onları dost edinirse, işte onlar zâlimlerdir.” (Mümtehine Sûresi/9)
Bu itibarla bugün Müslümanlarla din konusunda savaşmış ve onları yurtlarından çıkarmış siyonistleri dost edinmek, onlarla yakın ilişkiler içine girmek haram, o toprakların İslâmî kimliğine kavuşturulması için cihad etmek ise farzdır.
Dünya kâfirlerini temsil eden kanlı katil İsrail’e karşı direnen Filistinli Müslümanlara yardım etmek, İslâm ümmetine mensubiyetini ikrar edip “Ben Müslümanım” diyen herkesin görevidir. Filistinliler genelde insanlığın özelde Müslümanların şeref ve onur ordusunu teşkil etmektedirler. Kanlı katil İsrail ve avanelerine karşı direnen Filistinliler, bir bütün olarak İslâm ümmeti adına direnmektedirler. Filistin, bu asırda İslâm ümmetinin direnen onur ve şeref ordusudur. Çünkü Filistin’in Müslüman halkı, bütün Müslümanların kutsalının kavgasını vermektedir. Allahû Teâla buyuruyor:
“Kulunu geceleyin Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren (Allah) münezzehtir. Ona ayetlerimizden bazısını gösterelim diye. Şüphesiz ki O, işitendir, görendir.” (İsrâ Sûresi / 1)
Allahû Teâla’nın çevresini mübarek kıldığı Mescid-i Aksa ve çevresini kanlı katillerden, terörist Yahudilerden, Siyonistlerden temizlemek, Kur’an’a iman etmiş olan herkesin görevidir. İşte terörist Yahudilere karşı direnen Müslüman Filistin halkı, Kur’an’a iman etmiş olan herkes adına savaşmaktadır. Şunu bilelim ki; Filistin’de yeni yürüyen bir bebenin elindeki taş, donanımlı bir İsrail askerinin silahından daha güçlüdür. Allah yolunda şahadete sevdalanmış Müslüman Filistin halkının direnişi bitirilemez. Küçücük bebelerin elindeki taşlar bile onları korkutmaya yettiği sürece, Filistinlilerin dökülen kanları çoğaldıkça Siyonizmden ve Emperyalizmden soracakları hesap da çoğalıyor. Beklemeden, bugünden soruyorlar hesabını. Taşlarıyla, molotoflarıyla, sopalarıyla feda ettikleri bedenleriyle soruyorlar, yıllardır çektikleri acının, gasp edilen haklarının, kırılan gururlarının hesabını.. Dünyada tek bir Siyonist kalmayıncaya kadar sormaya devam edeceklerdir. Bilmek gerekir ki; İslâm'ın kutsal topraklarının yeniden İslâmî kimliğine kavuşturulması için verilen mücadele de kutsaldır. Ortada bir gayrimeşru işgal ve gasp, bir de bu işgal ve gaspa karşı meşru hakların geri alınması gayesiyle yürütülen mücadele var. Bu mücadelede belki bazen birtakım stratejik hataların yapılması söz konusu olabilir ama hiçbir zaman bu mücadelenin terör diye nitelendirilmesi söz konusu olamaz. Çünkü oradaki insanların yurtları ellerinden alınmış, insanları sürgüne gönderilmiş, kutsal değerleri kirletilmiştir. Dolayısıyla o insanlara cihad farz-ı ayn olmuştur. Bir insan üzerine farz-ı ayn olan bir görevi yerine getiriyor diye kınanamaz, terörist olarak adlandırılamaz. Filistinli Müslümanların mücadelesine bu veya şu gerekçe ile terör diyenler, hakiki terörist İsrail ile söz ve işbirliği yapanlardır. Bunlar da terörist sayılırlar. Allahû Teâla hepimizi göreve çağırıyor: "Size ne oluyor da, Allah yolunda ve ‘Ey Rabb'imiz! Halkı zalim olan şu kasabadan bizi çıkar; bize kendi katından bir veli (koruyucu, sahip) gönder, bize kendi katından bir yardımcı gönder’ diyen müstaz'afin / zayıf düşürülmüş erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?" (Nisa Sûresi / 75)
Bugün Filistin'de siyonist zulüm altında inleyen kalabalıklar bu âyeti kerimede işaret edilen insanlarla aynı konumdadırlar. Günümüzde kanlı katil İsrâil, Filistin İslâm topraklarında işlemiş olduğu katliamlarla insanlığa şu dersi veriyor: “Yahudi eşittir terörist, terörist eşittir Yahudi!” İnsanlığa bu dersi veren kanlı katil İsrail ve avanelerine / yardımcılarına ve bütün dünyaya biz Müslümanlar da söz ve işbirliği ederek “Filistin eşittir İslâm ümmeti, İslâm ümmeti eşittir Filistin!” dersini vermeliyiz. Kulluk kitabımız Kur’an-ı Kerim’de de şöyle buyuruluyor: "Size kim saldırıda bulunursa, onun size saldırdığı kadar siz de ona saldırın." (Bakara Sûresi / 194)
Kanlı katil İsrail cuntası; Allah'ın mescidlerini kirleten, oralarda Allah'ın anılmasına engel olan, oraları tahrip etmeye çalışan zalimler güruhudur. Bu zalimler güruhu ezilmeye, yok olmaya mahkûmdur. Allahû Teâla buyuruyor: "Allah'ın mescidlerinde O'nun adının anılmasını engelleyen ve onların yıkılmasına çalışandan daha zalim kim olabilir? Bunların oralara ancak korku içinde girmeleri gerekir. Onlara dünyada bir rezillik vardır. Onlar için ahirette de büyük bir azap vardır." (Bakara Sûresi / 114)
İşte Filistin’in Müslüman halkı, Allah'ın mescidlerini kirleten, oralarda Allah'ın anılmasına engel olan, oraları tahrip etmeye çalışan, çocukları, yaşlıları, kadınları öldüren, evleri yakan, malları talan eden terörist Yahudilerden, Siyonistlerden meydana gelmiş bu zalimler güruhuna karşı mücadele etmektedir. Dolayısıyla Filistinli Müslümanların mücadelesi, direnişi, İslâm ümmetinin mücadelesi, direnişidir. Filistin'e yardım etmek, İslâm ümmetinin direnen ordusuna yardım etmektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.