Kur’ân, dağların yaratılış hikmetini anlatıyor
Kur'ân-ı Kerîm'de jeoloji konusundaki âyetlerde Allah (CC) ilim adamlarının ve ehl-i imanın dikkatini çeker. Buyurur ki: "Yeryüzünü bir yatak (gibi) yapmadık mı?Dağları da kazıklar (gibi) yapmadık mı? (Nebe: 6-7)
Allah (CC), dağları kazıklara benzetir. Dağların yerüstündeki kısmı miktarınca yeraltında da temelinin bulunduğunu bildirir. Bir başka âyette de (mealen) buyurulur ki: "Dağları da (Allah) sapasağlam çaktın." (Naziat:32) "...sizi sarsmasın diye yeryüzüne de sabit dağlar attı." (Lokman: 10) Dağların, atmosfer denizinde yüzen yerküresinin dengesini sağladığını mealini verdiğimiz bu ayetten öğreniyoruz. (M. Hamdi Yazır. Hak Dini Kur'ân Dili, 7/5532. Ayrıca: S. Kutub. Fizilâlil-Kur'ân'dan Nebe sûresi, 7'nci ayetinin tefsirini okumanızı tavsiye ederiz.)
* Dünyada 110 kadar belirlenen büyük dağ kitleleri vardır. Bunlar, yerkabuğunun hareketine mani olmaktadır.
*Kur'ân-ı Kerîm botanik ilmiyle ilgili beyanlarda da bulunmaktadır. Bu konu ile ilgili bir âyette buyurulur ki: "Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır." (Ra'd sûresi: 3)
*Ağaçların aşılanmasında yakın zamana kadar rüzgârların ilgisi konusunda kimse birşey bilmiyordu. Aşılama biliniyordu ama rüzgârların aşılamadaki etkisi bilinmiyordu. Zikrettiğimiz bu âyetteki husus keşfedilince bütün bitkilerin çiçeklerinde erkek ve dişi çift bulunduğu ve erkeğin dişiyi aşılamasıyla meyvelerin meydana geldiği anlaşılmıştır. Böylece döllenmenin ve aşılamanın rüzgârlar vasıtasıyla olduğu açıkça tesbit edilmiştir. Bu husus aynı zamanda Kur'ân-ı Kerîm'in mucize olduğunun açık delillerinden biridir. (Konunun daha geniş anlaşılması için bakınız: M. Hamdi Yazır, Hak Din Kur'ân Dili, C/4, Sf: 3053)
*Kur'ân-ı Kerîm'de genetik ilmiyle ilgili bir husus şu şekilde beyan edilir: "Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbın Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahid tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna)şâhid olduk, dediler.' (A'raf: 172)
Kur'ân-ı Kerîm, bu hakikati hayret verici bir sahne içinde sergilemektedir. Böylece insanlık, bu hakikatler ve insan tabiatı hakkında bir kısım şeyleri öğrenme imkânı buluyor. İlim, irsiyeti nakleden hücrelerin (genlerin) insanlar daha hücreler halinde iken onların bütün hususiyetlerinin o genlerde saklı olduğunu öğretiyor. Üç milyar insanın kaydını muhafaza eden ve onların bütün hususiyetlerini ihtiva eden genlerin hacim itibariyle bir santimetre küp (1 cm3)'ü geçmediğini ifade ediyor. Şu âyet anlamayı cazib bir tarzda gerçekleştiriyor. Buyuruluyor ki: "Biz, onlara hem dış dünyada hem de kendi nefislerinde, kudretimizin işaretlerini göstereceğiz, ta ki kendileri de onun gerçek olduğunu bilecekler." (Fussilet: 53) (Konu için bakınız, M.H.Yazır, Hak Dini, Kur'ânDili, C/4-2323-2333)
*Çok önemli bilim dallarından biri de daktiloskopidir. Daktiloskopi, parmak izlerini inceleyen bir bilim dalıdır. Araştırmalar göstermiştir ki, parmak izleri ömür boyunca aynı kalmakta, kesinlikle hiç değişmemektedir. İki insanın parmak uçlarındaki izlerde benzerlik olduğu vaki değildir. Bu izler hukuk makamlarınca en önemli hüviyet olarak kullanılmaktadır. Parmak izlerindeki mucize durum 19'ncu asrın son çeyreğinde İngiltere'de kullanılmaya başlanmış sonra da bütün dünyaya yayılarak önemli bir kimlik tesbiti olmuştur. Kur'ân-ı Kerîm, insanın böylesi önemli özelliğine şöyle işarette bulunur. Buyurulur ki: "İnsan, bizim kendisinin kemiklerini toplayamayacağımızı mı sanıyor? Evet, toplarız.Onun parmak uçlarını bile düzgünce, yerli yerinde yapmaya gücümüz yeter." (Kıyâme sûresi: 3-4)
* Kur'ân-ı Kerîm her sahada koyduğu hükümlerle, insan neslinin, beden ve ruh sağlığının korunmasını sağladığı gibi, inişinden çok sonra anlaşılıp kesinlik kazanan mükemmel hıfzısıhha kanunlarını da bildirmiştir. Kur'ân-ı Kerîm'de, sağlık açısından önemli olan elbise ve elbise temizliğinden, iyi beslenmekten, bozulmuş yiyeceklerin yenilmemesinden bahsedilmekte, insanların dikkati çekilmektedir. Kısacası sağlık kuralları Kur'ân'ın zikrettiği konular arasındadır. A'raf sûresi (âyet: 31)'de yeme-içmede itidal emreden Kur'ân-ı Kerîm tıbbın yarısını özetlemiştir. Zina yasaklamış zuhrevî hastalıkların önü alınmıştır. Leş, kan, domuz eti yasaklanmış, tıbben bugün bunların zararları daha çok açığa çıkmıştır. Abdestin, namazın, orucun... ruhî olduğu kadar bedenî faydaları da ayan beyan ortadadır. A'raf sûresinin 31'nci âyetinin izahını M. Hamdi Yazır'ın 'Hak Dini Kur'ânDili" tefsirinden tedkik etmenizi tavsiye ederiz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.