Sokakta olmayan mesele siyasette var
Tabiî ki başörtüsü meselesinden bahsetmek istiyoruz. MHP o konuda anayasadaki eşitlik temeline dayalı çok güzel, mantıklı, doğru ve sosyal barışa müncer olacak bir öneride bulundu.
özellikle lâiklik bahanesi ile başörtülü kızlarımızın üniversitede okuma hakları engellenmesin diye anayasanın 10’uncu maddesine ilave edilmek üzere bir fıkrayı TBMM’de imzaya açtı.
öte yandan DTP (Demokratik Toplum Partisi) bu hususta bir basın açıklaması yaptı. Sayın Ahmet Türk: “Her ne sebeple olursa olsun, başörtüsü, hem dinimizde, hem de örf, adet ve geleneklerimizde var” dedi ve en temel haklardan olan bu özgürlüğe konulan yasağın kalkmasından yana olduklarını söyledi. Demek ki bu konuda TBMM’de gurubu bulunan üç parti (AKP, MHP ve DTP) ittifak halindeler.
Sayın Deniz Baykal, her ne kadar halktan kopuk bazı baskıcı çevrelerin ve darbe davetçisi bağnazların dilek ve temennilerini dile getirdiğini zannetse de... Gurubuna danıştığı zaman görecektir ki, hiç beklemediği kadar CHP milletvekili, bu saçma ve kanunsuz başörtüsü yasağına karşı çıkacaklardır. Bu konunun saçmalığını bütün partilerden önce dile getirenler de biri doğu, öbürü güneydoğu milletvekili olan iki CHP’li değil miydi?
Demek ki başörtüsü yasağının kaldırılmasında sadece mahallî değil, millî mutabakat (konsensüs) var. Ayrı ayrı zamanlarda CHP milletvekilleri aynı şeyi söylemişlerdi: “Bizim seçmenlerimizin ve akrabalarımızın yüzde 90’ı başörtülüler. Seçim bölgemize gitmeye utanıyoruz.” Toplum kesimlerine bakıyoruz; sokaklara, sinemalara, tiyatrolara, televizyon programlarına bayramlara, seyranlara, düğünlere, pikniklere bakıyoruz, başörtülü olanlarla olmayanlar yan yanalar. Aralarında hiçbir ayrılık yok. Hatta çok derin arkadaşlıklar var. Yukarıdaki misalde gördük ki, aynı anlayış Meclis’te de neredeyse ittifak halinde var.
Bu Cumhuriyet o Meclis’in yaptığı anayasa ile kuruldu. Atatürk döneminde “Devletin dini, Din-î İslâmdır” ibaresi vardı. Lâikilik 1937’de anayasaya sokuşturuldu. 1940’lı yıllarda CHP tarafından din karşıtlığı gibi uygulandı. Sayın Meclis Başkanımızın söylediği gibi “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir, Meclis’in üzerinde hiçbir kuvvet yoktur.”
28 Şubat sürecinde, Anayasa Mahkemesi’nin yetki gasbı ve haddi aşan bir tutumu ile verdiği kıytırık bir yorumu kaldırmak şöyle dursun. TBMM isterse, Anayasa Mahkemesi’ni bile lağveder. Atatürk zamanında Anayasa Mahkemesi mi vardı? Ve Yüce Mahkeme 27 Mayıs darbecileri tarafından kurulmadı mı?
Yanlış, haksız, ideolojik ve kanunsuz kararlar, Yüksek Mahkeme gibi en itibarlı kurum ve kuruluşların bile varlığını işte böylesine tartışma gündemine getirir.
Atalarımız boşuna, “Keskin sirke küpüne zarar” dememişler. Ayrıca sürüye kurt getiren malûm medya kimi tutmuş da halk nezdinde perişan etmemiş? Şimdi de Sayın Baykal’ı tutuyor görünerek yanıltıyor. Sayın Baykal da aklına geleni söylüyor.
Başörtüsü konusunda AKP ile MHP arasında ne bir yarışma, ne de bir sürtüşme var. Sütten dili yanan, yoğurdu üfleyerek yermiş. MHP’nin önerisini, AK Parti de, DPT de, bazı CHP’liler de benimsediler.
Bu durumda tüm kanunsuz yasakların anayasadan kazınıp atılması artık çok kolaylaşmıştır.
Hak ve özgürlüklerin genişlemesi ile lâik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’miz böylece daha fazla güçlenecek, lâiklik de asıl temeline oturtulacaktır. O temel de lâikliğin, her türlü inanç karşısında tarafsız ve onların teminatı olmasıdır.
Bu sayede, en ilericisinden en gericisine kadar bütün milletimiz barışıp kucaklaşacaktır.
İşte o zaman milletimiz huzura kavuşacak ve dev adımlarla Atatürk’ün gösterdiği, çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkacaktır.
AB, ABD ve IMF kapılarında beklemekten kurtulacaktır inşallah.
Sevgi, saygı ve dualarımızla...