En yüksekten en aşağıya
Yüksekten düşenin hali daha kötüdür. En iyinin zıddı en kötü. İslâm, insanın yaratılmışların en mükemmel ve en şereflisi olarak yaratıldığını (ekmel-i mahluk ve eşref-i mahluk) söylüyor. İnsani değerleri kaybettiği zaman da o kadar aşağılara düşüyor, zelil oluyor. Hayvandan da aşağı (belhum adal) bir çukur.
Layık olmadığı makam, yetki ve imkan sahipleri, nimetin gereğini yapmadıklarından perişandır. Kısa zamanda utanılacak taraflarından başka bir yanları görülmüyor. Bush, başkanlık yetkisini kötülükte kullanmasaydı, suratına atılan ayakkabı, insanlığın bu derece sevgilisi olmayacaktı. Hitler, führer (ebedi şef) de tarihin ibret diye güç odaklarına sunduğu ibretti. İbret alınsaydı Saddam’ın, Stalin’in heykelleri lanetle yıkılmayacaktı. Siyonist kongresi, devlet diye bir savaş makinesi olarak ortaya çıkıp kendini vahşetle takdime sapmasaydı, dünyadan böyle tepki görmesi imkansızdı. İnsanı insan yapan, ahlak güzelliğidir. Kötülük, hizmet vasıtası gücü de, ilmi de aynı derecede büyük bir felakete çeviriyor. Mevlana, bu zıtlığı tarifte, “Çirkin ahlaklıların ilmi ateşten kötüdür, yılan ağzında zehir damlasıdır ab-ı hayat” diyor.
Mesleklerin en güzeli deyince, “hakkı batıldan ayıran ilim” geliyor akla. “Adaletsiz dünya ne hale gelir” diyor, adaleti üstün tutuyoruz. “İnsana hizmet” diyor, sanayi, ticaret, güvenlik, iğneden ipliğe tüm mesleklerin değerini takdir ediyoruz. Bütün meselelerin, tespih tanelerinin imamesini aradığımız zaman, özgürlük, adalet ve barış içinde yer alabilmeyi, kurum ve fertlerin güven içerisinde çalışıp kendilerini geliştirme imkanına sahip olmalarını, hakkını alamayanların haklarını alıp teslim edecek bir millet vicdanının otoritesini arıyor, buna siyaset ve devlet diyoruz. Siyasi irade olmadan devlet olmuyor. Her meselenin çözüm merkezi siyasettir. Siyaset hastalandığı zaman tüm kurumlar hastalanır ve gücünü kaybeder.
Ahlakı, adaleti ve insani değerleri esas alan devlet adamları yükseltir ülkesini. Kötü ahlak, insana değer vermeyen çirkin siyaset, “ab-ı hayat” olan siyaseti yılan ağzındaki zehre çeviriyor; Hitler, Bush, Ehud Olmert, Livni, Netanyahu doğuyor.
Yahudi milleti, sahte devlet adamını gerçek zannetmenin faturasını 1876 yıl önce Bar Kohba ile çok ağır ödedi. Üç asır Mehdi hayalini sildi. Bugün Rabbani hahamlar ve birçok Yahudi, Siyonist mehdi beklentisini zorlama peşinde değiller. Ama sesleri yeterli değil. Zaman geçmeden yeterli seviyeye çıkarmaları gerekiyor. Hitler, duracağı yeri Moskova’dan; Bush, Irak’tan önce anlamalıydı.
100 yıldır Ortadoğu’yu kan gölü yapan Siyonist siyasette durum bu. Kendimize gelince: Aynı noktada kalamayız. Siyasi nizam, yetkili makamdan yanlışı önlemelidir. “TBMM ancak 2/3 (367) ile toplanabilir” gibi hukukla, akılla, vicdanla, demokratik devlet sistemiyle bağdaşmaz keşiflerle milletin huzur ve zamanının yenmesi önlenmelidir. Silivri- Guantanamo benzetmesi gibi, “cehalet şalıyla güneşi örtme” hastalıklarından partileri, milletin korumasına imkan sağlayan bir nizam kurulmalıdır. YARSAV gibi saygınlık gerektirenler dahil hiçbir kurum kanunsuz yapılanmamalı, kanunla çatışmamalı, öfke, telaş, tehdit köpüren bir görüntüyle çirkinleştirilmemelidir.
Bu bulanık hale getirilen havada, “Encümen-i Daniş” denilen şeyle, “Derin Devlet olmalı” diye zifiri karanlığa kapı aralamaya kalkışılması, millet iradesini görünmez-bilinmez maskeli yüzlere, derinlere kaydıracak, millet iradesini palyaço maskesi kadar sanal hale getirecek akıl dışı konularla millete zaman kaybettirmeyen bir nizam olmalıdır.
İlk iş, “Hyde Park” türü saçmalıkları gündem dışı bırakabilen, demokratik sistemi sağlığına kavuşturan, korkulardan, evhamlardan kurtulmuş insan hakları ve özgürlükler temeli üzerine oturan tutarlı bir anayasanın milletin önüne getirilmesidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.