"Arabuluculuk" tarihinden bir kesit
Herkes Türkiye’nin İsrail’e yaptığı arabuluculuk rolünün öneminden bahsediyor. Fakat İsrail Oğullarının geçmişte bize yaptığı “arabuluculuk” olayını hatırlayan yok.
Evet, arabuluculuk bir Yahudi sanatı olabilir ve onu en mükemmel şekilde Yahudiler ifâ edebilir. Zaten Orhan Pamuk da, “Benim Adım Kırmızı”sında, adının nasıl “kırmızı” olduğunu ve toplum içinde oynadığı “arabuluculuk” rolünün önemini anlatmıyor mu?
İyi ama, diplomaside “karşılıklılık” ilkesinin varlığı da, Orhan Pamuk’un tarihî arabuluculuk’u kadar gerçektir. Bu yüzden, İsrail Oğulları’nın geçmişte bize yaptığı “arabuluculuk”un ne olduğunu iyi bilmek gerekir…
***
Bu olaydan bir çokları söz etmişse de, bizim esas alacağımız kaynak, Cevat Rıfat Atilhan’ın 1955 yılında Aykurt Neşriyatı’ndan çıkan “İslâmı Saran Tehlike ve Siyonizm” kitabıdır. Sözkonusu kitabın 310 ilâ 314’üncü sahifeleri arasında bahsolunur ki…
İzmir’de Yunan’ı denize döktükten sonra çağırıldığımız Lozan görüşmelerine henüz heyetimiz varmadan…
İstanbul’dan Hayim Naum adında bir haham, Londra’nın Savoy oteline ulaşıyor.
İngiliz devletinin müşaviri ve “lord”u, zamanın meşhur Yahudi kapitalisti Rotşild; İngiltere’nin Yahudi nâzırlarından Sör Alfred Mond ile Edvin Montegü; yine İngiliz hükümetinin Yahudi müşavirlerinden üç simâ, hahamımızı karşılarına alıp, ona bir şeyler dikte ettiriyorlar ve ondan bazı mâlumatlar alıyorlar…
Mesele; yok etmek istedikleri Türk milletinin, mucizevî şekilde elde ettiği zaferden, mümkün olduğunca az istifade etmesi…
Ama tuhaf şekilde; haham Hayim Naum, Londra’ya gelmeden önce dünyanın bir çok yerini dolaşmış ve Türkler’in Anadolu’da kazandıkları zaferi öven parlak konuşmalar yapmış bulunuyor...
Tuhaf; hem Türkler’in zaferini övüyor ve hem de Türkler’in zaferden mümkün olduğunca az istifade etmesini sağlayacak gizli bir plânın içinde bulunuyor…
Nitekim; kendisine tevdi edilen görev gereği, Lozan’a geçiyor ve Türk heyetinin huzuruna çıkarak şu teklifte bulunuyor (Adı geçen eserden aynen alıyoruz) :
“1) Eğer Türkler hilâfeti lâğveder,
2) Osmanlı hanedanını hudud dışı eder,
3) Bütün mallarına el koyar,
4) Ve lâiklik prensiplerini kabul ederse…
O zaman İngiliz murahhas heyeti reisi Lord Gürzon istiklâlinizi kabul edecektir.”
Türk heyetinin, bu hahamın teklifi karşısında ne cevap verdiklerini “bilmiyoruz”. Fakat olayı nakleden C.Rıfat Atilhan’ın, sözünü şöyle düğümlediğini söyleyebiliriz:
- Lozan konferansı sırasında başımızın ucunda çevrilmiş dolaplar ve yapılan tekliflere vâkıf olan zevatı kiramın bir çokları bugün hâlâ hayattadırlar. (İsmet Paşa’ya sesleniyor olmalı!) Meraklılar daha fazla tafsilâtı kendilerinden alabilirler. Bu entrikaların istihdaf ettiği gaye ve taşıdığı mânâyı kavramamış olanlar; Lord Gürzon’un Avam Kamarasında kendisine yapılan itirazlara ve istiklâlimizi çok gören mebuslara verdiği şu kât’i cevaptan her şeyi anlayabilirler:
“Asıl bundan sonradır ki, Türkler bir daha eski şevketlerini bulamıyacaklar ve bellerini bir daha asla düzeltemiyeceklerdir. Çünkü biz onların mânevî kuvvetlerini söndürdük.”
***
İşte, İsrail Oğulları’nın geçmişte bize yaptıkları “arabuluculuk”un hikâyesi bu. Hayim Naum denilen hahamın, Lozan konferansından sonra Türkiye’ye dönmediğini, “baş haham” rütbesiyle Mısır’a yerleştiğini ve Lozan heyetimizin başı olan İsmet Paşa’nın bu konuda kendisine yöneltilen sualleri hiçbir zaman “işitmediği”ni de, bu hikâyenin dipnotu olarak belirtelim.
NOT: C.Rıfat Atilhan, eski bir Osmanlı zabitiydi. Balkan Savaşları sırasında, “farmason” subayların ordunun kilit mevkilerini ele geçirdiğini, dönme ve mason çocuklarını geri çekip, Türk evlâdını öne sürdüklerini ve kırdırdıklarını gördü. Birinci Dünya Savaşı’nda Filistin Cephesi’nde savaştı ve savaşı kaybedişimizin asıl sebebinin “Arab isyanı” değil, “Yahudi hıyaneti” olduğunu farketti. Cephede, sırf mason olduğu için, kendi kumandanını vurdu. Millî mücadelede, Zonguldak – Bartın yöresinde milis örgütledi ve Fransızlar’a karşı savaştı. Cumhuriyet döneminde, Necip Fazıl ve Hüseyin Üzmez’le birlikte “A.Emin Yalman suikasti”nden tutuklandı. Su katılmamış bir antisemitist olarak tanındı.