Bu CHP sahte vâris
Tarih, insana yolunu ve yönünü göstermek için önemli bir kaynaktır, ibrettir. İnsan geçmişlerden öğrenerek istikbalini hazırlar. Ne var ki tarih kendi şartları içinde değerlendirilmelidir. 1920, radyo keşfedilir; ABD’de bu işlerin sorumlusu, “Artık keşfedilecek önemli bir şey kalmadı” der. 1945’de yetkililer, “Bilgisayarın önemli bir keşif olduğu, fakat hantal yapısı nedeniyle dar bir sahada kalacağını” iddia etmişlerdi. Konfüçyüs’ün, “Öğrenmeden düşünmek tehlikeli; düşünmeksizin öğrenmek ise faydasız” öğüdü, siyasi tarih değerlendirmelerinde daha çok dikkat gerektirir.
CHP “Atatürk’ün partisi” diye övülürdü. Şimdi “Atatürk’ün partisi, örtülüye nasıl rozet takar, Kur’an kursu açar” gibi yerme konusu mu oluyor? Atatürk’ün kurduğu parti, 12 Eylül 1980 darbecilerince kapanalı çeyrek asır oldu. İş Bankası CHP’de kaldı. Partiler kanunu, “bazıları daha eşit” uygulamasından çıkamadı.
Kavram ve zamana dikkat edilmezse, söz anlamını yitirmekle kalmaz, yanıltır. Bilgisayar 1945’teki bilgisayar; bugünkü DP Menderes’in DP’si; MP Bölükbaşı’nın partisi değildir, olmaz. “Bütün partiler eşit, CHP daha eşit” demenin, mantıki, hukuki, sosyal, siyasi hiçbir tutar tarafı yoktur. Ama İş Bankası, CHP’nin kontrolündedir.
“Zor oyunu bozar. Olur böyle şeyler. Bütün devletler eşit ama BM’de beş tanesi yasasıyla, İsrail de yasa dışı daha eşit” diyenler, zorla oyunun bozulduğunu görüyorlar da, düzen kurulamadığını anlayamıyorlar. Adaletsiz dünya ruhun hapishanesidir. Onun için, BM itibar kazanamıyor, dünya kan gölüne dönüyor. Sosyal kanser hastalığının adı hukuksuzluktur. Erken tedavi can kurtarır. Darbeler, derin yapı ve bürokratik realite... Ne var ki mazeret, çözüme giden yolun aşılmaz engelidir.
Bir yerde ayrıcalık başlarsa, sınırlamak imkanı kalkar. Onun için CHP, “Kımızı çizgi, ilkeler benim yetkimde” diyor. Kanun? Ergenekon avukatlığı budur. Meseleler, bir anda tarihi, hukuki, sosyal ve siyasi gereklerinden çıkıyor, CHP merkeze oturuyor, her şey ona göre şekilleniyor. TBMM ve bütün meclisler için en yüksek toplantı nisabı “salt çoğunluk”tur. Ama CHP, akla, hukuka aykırı, tatbiki imkansız bir şekilde “2/3 yani 367” deyince hadi çık işin içinden. Kendi de çıkamıyor...
Laiklik, birinci anayasada yok. İkinci anayasada yok. Nice sonra Şubat 1937’de İnönü ve arkadaşlarının teklifiyle. Asıl uygulama da İnönü dönemi. Ama CHP, “Laiklik temelde” diyor. Öyle oluyor. “Laiklik çarşafsız” diyor, çarşafsız; “Çarşaflı” diyor, öyle. “15 yaşa kadar dini tahsil yok” diyor, öğrenmek suç oluyor; “Her mahalleye Kur’an kursu” diyor, öyle. “Belediyeler fakir öğrenciye burs, fakire kömür veremez” diyor, öyle; CHP’li adaylar, “tüm fakirleri 600 lira maaşa bağlıyor”. Yalnız kış aylarında iki torba kömür ne ki? CHP söyleyince her şey hukuka da laikliğe de uygun düşüyor mu? “Biz yaptık oldu” diyorlar. Oluyor mu?
Mali konularda da CHP ne yaparsa hukuk olur mu? Kanaltürk’ün o zamanki sahibi Tuncay Özkan’a verilen 3,5 milyon dolar? Önce, “Belgesel için” dendi. Sonra sözleşme çıktı. “Yayın politikasında partinin görüş ve programına uygun davranmak, partililerin televizyon programlarına konuk olması” gibi şartlar. RTÜK ve Maliye’ye bilgi verilirken bu reklam içerikli anlaşma, “Belgesel film hazırlığı” olmuş. Bakkal, çikolata fişini ekmek diye kesemez ama? Belgesele hiçbir vergi yok. Üç buçuk milyon doların reklam vergisi, 700 bin dolar; reklamda RTÜK payı 175 bin dolar. Reklamda KDV’si 630 bin dolar. Bunlar kamuoyuna kapalı kaldı.
CHP “Bu iş bitti” dedi. Anayasa Mahkemesi 3 milyon 500 bin doların sözleşmede başka, Maliye ve RTÜK’e bildirimde başka oluşuyla, reklam mı, belgesel mi ilgilenmedi. CHP’den Kanaltürk’e aktarılan 4 milyon doların önemli bir bölümünün sonradan faturalanmış olmasında da hukuksuzluk görülmedi. CHP’nin 1998, 2004, 2005, 2006 yılı hesaplarında 1 milyon 463 bin 854 lira usûlsüzlük, posta işletmesi alındıları üzerinde tahrifat suç duyurusu yapıldı. Netice? Kamusal bir alanda güven içinde...
YARSAV Başkanı Eminağaoğlu’nu askerlikten muaf tutan rapordaki fahiş yanlışlar sehven olacak şey değil. Kasten mi? Niye? Belki,“İlk merhalede anlaşılsın” veya “Bir gün gelir anlaşılır” ümidi. Ümidi yeşerten Allah’a hamd olsun. Ağır bir vaka da olsa, ümit varsa netice ver var olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.